İnsanlarımızın yakalandığı ağır bir hastalıktır

ötekileştirme Oysa İslam ötekileştirmeye ve ayrıştırmaya şiddetle karşı

çıkmış, İslam kardeşliğini dimdik ayakta tutarak, bütün insanları aynı halkada

birleştirmiştir. Fakat insanoğlu nedense bu hastalığı tarih boyunca hep taşımış

ve kendi türüne bulaştırmıştır.

Ben ve öteki algısı çok tehlikelidir. Hz. Ali nin de

dediği gibi insanlar ya dinde ya da insanlıkta kardeştirler. Dinde de,

insanlıkta da kardeş olduğumuz kimselerle ilişkilerimizde hakkaniyet ölçüsünü

dikkate almak zorundayız.

Günümüzde ötekileştirme hastalığını birey ve toplumlara

bulaştıran batıdır. Ben ve öteki, sen ve ben, biz ve onlar olgusu toplumların

zihinlerine fert fert işlenmektedir. Ötekileştirme hastalığına yakalanan

kişinin ilk kaybettiği şey ise empati ve adalet duygusudur. Bu kimseler

kendilerinden olmayanın haklarını yok sayar, kendilerini efendi ötekileri köle

olarak görürler.

Kur an ı pratize ederek bizlere yön gösteren Resulullahın

yaşamında öne çıkan bazı özellikleri vardır. Bunlardan biri de empatidir.

İnsanlar ona her türlü sorunlarını rahatlıkla açarlar ve desteğini alırlardı.

Müslümanlar, Hz. Peygamberden öğrendikleri şekilde insanlarla empatik iletişim

kurar ve karşı tarafa değer verirlerdi.

Empati insanı diğer varlıklardan ayıran temel

özelliklerdendir. Fakat ne yazık ki, ötekileştirme hastalığına yakalanan insan

empati yeteneğini tamamen kaybediyor. Ötekileştirdiği kimselerin varlığını

hissedemiyor, onları cansız bir nesne gibi görüyor. Empati duygusu zayıflayınca

kişi karşısındakini istediği kalıplara koyabiliyor, istediği şekilde rencide

edebiliyor, dışlıyor ağır ithamlarda bulunuyor.

Rabbimiz insanları dillerine, ırklarına, yaşadıkları

toplumlara, sahip oldukları mevkie, bulundukları ortama göre değerlendirmiyor.

Rabbimiz insanları eylemlerine, iyilik ve kötülüklerine göre değerlendiriyor.

İyileri kötülerden ayrıştırıyor. O yüzden özellikle inançlı bir kişinin

insanları ırklarına, renklerine dillerine göre ayrıştırmasını anlamak mümkün

değil