İnsanlık tarihinde soylu ve karakterli insanların varlığı daima olmuştur. Bundan böyle de devam edeceğinden kuşkumuz yok. Geçmiş zamanda merhamet ve insaflı insanlar farklı kültür ve inanışlarda olsalar da kendilerini belli etmişlerdir. İnsanlığın insan olma genetiği, bilinci ve inanışı insanlık hayrına olan yerde durmayı yeğliyor.

Dönemler elbette değişkendir. Bu, dönemlerde baskın olan inanışlar, güçler durumlarda daha çok belirleyici oluyor.

İnsanın insan olma erdemi belli oldukça umut kesilmez. Kimilerinin vahşi ve insan soyunu kurutucu tutumları olacak elbette. Bir şeytanlık inanış ve düşünüşünün olduğu biliniyor. Buna göre de kendini korumaya bakıyor.

İnsanlık, genel anlamda huzurlu yaşamı arzu eder. Ancak huzurun kaçması, dengelerin bozulmasından kaynaklanıyor.

Elbette insanlık Âdem’in çocuklarıdır. Âdem bir Allah elçisi ve ilk insan. Ondan itibaren başlayan insanlık sürecinde yollar çatallanıyor. Bu, insanların yol ve yolculuklardaki tutumlarını belirliyor.

İnsanlık bir yolculukta. Bu yolculuğun çok karmaşık olması insanın seçimlerini güçleştiriyor. Nerede durması gerektiği kimi zaman tedirginliklere, yanlışlıklara neden olabiliyor.

İnsanlık için hakiki olan bir tek yol vardır. Peygamberlerin bulunduğu İslâm medeniyeti ve yolculuğu. Bütün peygamberler Allah’ın birer elçisidir. Onların gösterdiği yol, yaşama biçimleri inanışları insanlık hayrı içindir.

Peygamberlere karşı çıkan, isyan ve zulmedenler de var, bundan sonra da olmaya devam edeceklerdir. Belki de bundan böyle bu yeni Hakikat yolculuğunun yeniden hakkıyla özümsenmesi zorunlu. İnsanlığın geleceği için önemli. Çünkü şeytanî olan doymak nedir bilmeyen, kendini üstün sayan varlıkların insanlığa kazandıracağı bir şey olmaz. Zaten onların gözlerinde ateş yalımları sürekli yükselmekte. Dünyayı ve insanlığı kana bulamaktan zevk alanlar hiç eksilmeyecek. Bu, çağdan çağa farklı gelişiyor. Bu çağın vahşeti çok daha farklı. Hani bir deyimimiz var “tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” diye. Günümüz insanlık ve şeytani olanlar arasında bir mertlikten asla söz edilemez. İnsanlığın bir kesiminin tam anlamıyla çaresiz olduğu bir süreçten geçiliyor.

Bugün görünümde Müslüman olan ve hatta Müslüman olanların peygamberler yolculuğunun dışında bir yol tutturdukları bilinmekte. Şu Gazze durumu, bilinen ama dile getirilmeyen, getirilmek istenmeyen çok şeyi gözler önüne serdi.

İnsanlık nasibi herkese nasip olmayabiliyor.

Dünyanın mazlumları güç birliğinde bulunsalar çok şey değişebilir. İnsanlığın soylu, karakterli ve kişilikli topluluklarıyla büyük bir güç oluşturabilirler. Çünkü insanlığın soylu damarı birçok güçlüğü yenme kudretine sahip. Yeter ki bu insanlık içinde bir uyanış sağlasın.

İnsanlık tarihinde farklı kültür, inanış ve düşünceye sahip insanların ilk kez SUMUD örneğinde bir araya gelindiğine rastlanmamıştır. Devletler arasında karşılıklı çıkar ilişkileri bakımından yakınlaşmalar olmuş, birlikte hareket edilmiştir. Ancak bu, bir yere kadar sürmüştür.

Şu bir gerçektir ki; zalimler kendi duruşlarından asla ödün vermezler. Çünkü zulüm, onların asıl karakterini ve ruhunu oluşturuyor. Kimi çıkarlar bağlamında siyasal ilişkilerle olan birlikteliklerin geçmişte olduğu gibi şimdi de, gelecekte de bir karşılığı olmuyor.

Gazze olayından günümüze yansıyan bir insanlık parıltısı belirdi. Daha önceki yazılarımın birinde insanlığın uyanışı diye belirtmiştim. İnsanlığın uyanışı ve dirilişi farklı inanış ve düşünüşte olanları bir araya getirdi. SUMUD, bunun son örneği. İnsanlığın umudunu gösteren soylu bir yürüyüş. İnsanlık adına insanlık için hayırlı olsun.