Biz büyük bir milletiz. Büyük ve kuşatıcı bir topluluğuz.
Büyüklüğümüz ve gücümüz imani birlikteliğimizden gelmekte. Millet bilinci
içinde iken kavim olgusu önceliğimiz değildir. Millet kapsamımızda,
bütünlüğümüzde başka dinlere mensup olanlar da var olma şansını yakaladılar
tarih boyunca. Aynı ruhu soludular, aynı dünyanın insanı olduklarını ve asla
yabancılanmadıklarını gördüler. İslâm milletinin coğrafyasında Rumlar,
Ermeniler, Yahudiler, Süryaniler, Bulgarlar, Macarlar, Romenler ve daha
niceleri özgür yaşadılar. Onlar kendi kültürlerini ve dinî gerekliliklerini
yaşadı. Kimse onlara müdahalede bulunmadı.
İslâm milletine mensup olanlar da kendi kültürlerini,
dillerini yaşadı. Kimse asimile edilmedi. Kimse kimsenin üzerinde değildi.
Hiçbir ırk diğerinin üstünde olamazdı, olmadı da. İslâm milleti çok ırklıdır,
çok çeşitlidir. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna kadar olan bütün Müslümanlar
farklı ırklardan oluşurlar ama tek millettirler. Bir Endonezyalı ile bir Türk,
bir Kürt ve Arap, Peştu, İngiliz, Boşnak aynı milletin farklı unsurladırlar.
Zenginlikleridirler. Renklerin üstünlüğü yoktur. Bir siyahî, bir beyazdan, sarı
ırktan ve diğerinden farklı bir konumda değildir, olamaz. Osmanlı sınırları
içinde yaşayan 36 ırka mensup kavimler bir milletin unsurlarıdır. Hiçbiri
diğerinden üstün değildir. Osmanlı yönetimini yürüten Türk kavmine mensup
olanlar da kendilerini üstün bir ırk olarak görmez. Ermeniler bu topluluk
içinde tebaa-i sadıkadır. Yani sadık tebaadır. Yahudiler Müslümanların
himayesinde özgür yaşadıkları gibi istedikleri haklara da mensupturlar. Ama
belli bir zamana kadar.
Fransız ihtilaliyle başlayan ırkçılık dalgası Avrupa yı
kasıp kavurdu uzun bir zaman. Müslümanlar bundan ilk dönemler çok da
etkilenmediler. Tanzimat tan itibaren, özellikle ırkçı masonların içimize
girmesiyle bize ırk belâsı musallat oldu. Kavimlere üstünlükleri ihsas ettirildi.
Araplara kavm-i necip, Türklere üstün ırk dendi. Hemen her kavme bir şey
yakıştırıldı. Bu nefislere hoş geldi.
İttihat ve Terakki masonik ırkçı harekettir. Osmanlı
Devleti nin parçalanmasına, kavimlerin hareketlenmesine neden oldu. Ermeni
tehciri, diğer kavimler üzerindeki baskılar ve dışlamalar bu dönemde başladı.
Anadolu da kurulan devlet ırk eksenli oldu. Özellikle Yahudi ve masonların
öncülüğünde bu anlayış kültür alanına kadar yansıtıldı. İttihat Terakki ile
Cumhuriyet in ilk yıllarında belli bir döneme kadar oldukça etkili oldular.
Laiklik, Kemalizm ve Türkçülük üzerine Moiz Kohen, Tekin Alp imzasıyla
çalışmalar yaptı. Bu bir örnek.
Özellikle Türkçülük üzerinde yoğunlaşıldı. Türkler, İslâm
öncesi pagan kültürlerle buluşturuldu. İslâm devre dışı bırakılmaya çalışıldı.
Fakat milletimiz bu tuzağa düşmedi. Uygulayıcıları azınlıkta kaldı.
1980 sonrasında da Kürtler üzerinde uygulandı. Özellikle
devleti yöneten egemen derin güçler desteğinde büyük ölçüde bunu başardı.
Müslüman Kürt halkı devlet terörü ile PKK terörü arasında kaldı. Ve hatta bir
tarafa doğru tercihe zorlandı. Kürtlere de İslâm öncesi Mezopotamya nın pagan
kültürlerine doğru götürülmeye çalışılıyor hâlâ.
Bu coğrafya üzerinde çok önemli iki kavim olan Türkler
ile Kürtler birbirine hasım ve düşman hâle getirildi. Bu büyük bir uçuruma
dönüştürüldü. Giderek de derinleştiriliyor. Bir araya gelinemeyecek kadar hem
de.
Jakoben ırkçı anlayış iyice kökleşmiş bulunuyor. Devletin
ırkçı anlayışı hemen her dönemde baskın hâle geliyor. İktidardakiler ister sağ,
ister sol, ister muhafazakâr olsun bu anlayış değişmiyor. Her kavim kendi
üstünlüğünü önceliyor, ötekilerini kabullenemiyor.
Irkçılık belâsı bizi kemirdikçe kemiriyor ve çürütüyor.
Ne Türkler, ne Kürtler, Araplar ve diğerleri bunda kazançlı çıkar. Çürüme hemen
hepimizi sarmış durumda, kendimizi kurtaramıyoruz bir türlü.