Bir toplum, iç ve dış nedenlere bağlı olarak, kültürel,

sosyal, içtimai ve dini olarak bir bilinmeze doğru sürükleniyorsa, burada iki

durumdan söz edilebilir. Yani bu durumda toplum, ya  tarihinden ve o anki dünya sahnesinden

silinecek bir başka kültürün ya da toplumun içinde kaybolacaktır. Ya da kendi

iç dinamiklerinden bir lider çıkaracak ve yeniden toparlanacaktır. İnsanlığın

bağrından çıkacak bu önder o toplumun siyasi ve içtimai kaderinin değişmesinde

öncü rol alacağından yeni bir diriliş başlar. Çünkü, yaşanan kaosu ortadan

kaldıracak ve toplumun kaderini değiştirecek bütün kabiliyetler bu kişide

toplanmaktadır. Bu kişi aynı zamanda, fazlasıyla sıkıntı çeken, insanların

acılarını hisseden ve mesai harcayan kişidir. Çünkü bir toplumu içinde

bulunduğu durumdan kurtarmak ve yeniden aydınlığa çıkarmak sanıldığı kadar

kolay değildir. Bunun için kişi önce, kendi etrafında nüve bir topluluk

oluşturur ve yola bu toplulukla devam eder. Öncü lider, yoğun bir mücadelenin

sonunda toplumu mayalayacak dönüştürecek ve tarihin önünde ona aktif rol

aldıracak yaşamsal faaliyetlerini geliştirerek bir çığır açar. Bu kendisi

olmaktan çıkan bir toplumun yeniden doğması ve hayat bulmasıdır. Buradaki

toparlanma ve kendine dönme eylemi ise toplumun içinden çıkan bu önder

sayesinde sağlanır.

İşte Rahmetli Erbakan Hocamız, toplumun, kimliğinden

kültüründen ve inancından uzaklaştığı ve bir kaos ortamına doğru sürüklendiği

bir dönemde, sadece samimiyetini ve azmini kuşanarak yola çıkmış ve

insanlarımızın kendi kimliğini kazanabilmesi için mücadele vermiştir. Bu

anlamda onun ideallerini ve mücadelesini anlayabilmek, bu idealleri sürdürmek

ve yürüyüşe devam etmekle mümkün olabilir. Bu elbette kolay bir iş değildir.

Fakat kutlu bir yürüyüştür ve bu kutlu yürüyüşte ben değil biz algısı vardır.

Zira sıradan insanların rüyaları kendileri üzerine kurulurken idealist

insanların rüyaları toplumun ve hatta bütün insanlığın üzerine kurulur. Erbakan

Hocamızı anlayabilmek, biz ruhu ile hareket etmeyi ve samimiyetle yürümeyi

gerektirir. O yüzden, iç ve dış yönlendirmelerin etkisinde kalan ve hiçbir

zaman kendisi olamayan, kültürüne ve inancına yabancılaşan kişi ya da kişilerin

onu anlamaları mümkün değildir.Çünkü o, hem dini, milli ve ahlakı olarak

küllenen bir toplumu yeniden toparlama heyecanı yaşıyor hem de ülkenin

kalkınması için idealler taşıyordu.