Cumhurbaşkanı Erdoğan, Uganda ziyareti sırasında BM nin
yapısını eleştirirken dünyanın beşten büyük olduğunu söylemiş. Doğru söze ne
denir Elbette dünya 5 ülkeden büyüktür. Ancak, gerçek olan ise dünya üzerinde
son sözü söyleyenler gücü ellerinden bulunduran bu 5 ülkedir. Kaldı ki,
Birleşmiş Milletler in İkinci Dünya Savaşı ortamında ve savaşın hemen
arkasından İngiltere, Rusya ve ABD tarafından kurulduğunu, bu üç ülkenin lideri
yeryüzünde barış ve adaleti sağlamak için böyle bir örgütlenmeye gittiklerini söylemelerine
rağmen işin aslı, savaşın galibi ülkelerin gelecekte de çıkarlarını korumak
adına böyle bir organizasyonu gerçekleştirdikleridir. Böyle olmasaydı tüm
ülkelerin üyesi olduğu bir örgütte alınan kararlar 5 ülkenin keyfine bırakılır
mıydı Yani, BM daha kuruluşta 5 ülkeye teslim edilmiş durumda. Böyle olunca
fiiliyatta dünyanın 5 ten büyük olması fazla bir anlam ifade etmiyor. Gücü ve
çıkarı hak sebebi sayan materyalist anlayışın hâkim olduğu dünyada öncelikli
olarak bu anlayışın yıkılması, adaleti esas alan bir anlayışın hâkim olması
gerekiyor. En azından materyalist anlayış tamamen ortadan kaldırılamasa bile
adaleti esas alanların oluşturacağı bir cephenin son sözü söyleme noktasına
gelmesi, getirilmesi şart. Bunun yolu ise İslam ülkelerinin bir araya gelerek
eşit şartlarda oluşturacakları İslam Birliği nden geçiyor. Yani, dünyanın
beşten büyük olduğu bir gerçek ve bu gerçeği gücü ve çıkarı hak sebebi
sayanlara her fırsatta hatırlatılması gerekiyor ama bu hatırlatmadan
tınmayacaklarını, onların anlayacakları tek şeyin karşılarına
çıkacak/çıkartılacak yeni bir güç merkezi olduğunu unutmamak gerekiyor.
BM nin yeryüzünde barış ve adaleti sağlamak için
kurulduğu söylemi gerçek olsaydı, ABD nin Afganistan da, Irak ta ve Suriye de
ne işi vardı. Yeryüzünde çatışmaları engellemek için BM yi kurduklarını
söyleyenlerin bizzat kendileri çatışma çıkarmıyor, kan dökmüyorlar mı Libya da
da benzer durum söz konusu. Kısacası artık düşünce kabiliyetini tamamen
yitirmemiş herkes biliyor ki; BM nin hedefi yeryüzünde barışı sağlamak değil,
sömürgeci ve işgalci güçlere uluslararası arası hukuki bir dayanak
oluşturmaktır. Aslında sömürgeciler için böyle bir uluslararası hukuki dayanağa
ihtiyaç yok ama kendilerini haklı göstermek gibi bir düşünceden hareket
ediyorlar. Afganistan, Irak, Suriye ve Libya örneklerini hatırlatırken sadece
ABD yi gündeme getirmiş olmam dünyanın sömürülmesinde ortak hareket eden
İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve Rusya gibi ülkeleri unutmuş değilim.
Şimdilik sömürgeciler arasında var olan dayanışma ve bu dayanışma içinde
ABD nin daha ağırlıklı bir konuma sahip olması sebebiyledir.
BM ye rağmen ülkeleri işgal eden, işgal ettikleri
ülkeleri parçalayarak ikiye, üçe bölenlerin o ülkelerde ortaya çıkan yeni
devletçiklere tam bağımsızlık vermeleri düşünülebilir mi Söz gelimi Irak ın
işgalinin ardından oluşturulan Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi nin ABD nin isteği
dışında tavır belirlemesi mümkün mü Yarın Suriye de Kuzey Irak benzeri yeni
bir oluşum ortaya çıktığında ABD ye rağmen hareket etmeleri söz konusu olabilir
mi
Kısacası, insanlık daha fazla acı çekmeden İslam ülkeleri
kendi aralarında bir birlik oluşturmak durumundadırlar. Bunu bugüne kadar
kendilerini sömürenleri sömürmek için değil yeryüzünde gerçek barış ve adaletin
tesis edilmesi için yapmaları mecburiyeti var. Bu gerçekleştirilmeden
sömürgecilere kızmak, zalimliklerini haykırmak onları utandırmaz, geri
çekilmelerini sağlamaz. Gücü hak sebebi sayanlar ancak güçten anlarlar. Son bir
hatırlatma daha yapmak istiyorum. Medyaya yansıyan haberlerde ABD silahlarının
Nusaybin de PKK sığınaklarında çıktığı belirtiliyordu. Türkiye ye karşı terör
eylemleri içinde olan terör örgütünü silahlandıran bir ülkenin iki dudağı
arasına sıkışmış bir adalet, adalet olabilir mi