Toplumsal olaylar çığırından çıktığı anda her kesim zarar
görür. Çeşitli bahaneler nedeniyle başlayan masum gösteriler bir zaman sonra
görülüyor ki başta fitne güruhu, siyaset ateşi olmak üzere şeytani düşüncelere
de yakıt taşımaktadır. Şurası unutulmamalıdır ki vakıaların müsebbibi iki hatta
üç taraflıdır. Bir yanda talepleri olanlar bir tarafta da bu talebe karşı
çıkanlar. Diğer yanda da istismar edenler. Yetkililerden yapılmasını veya
yapılmamasının istenmesi karşılıklı olarak çözülme durumu olursa bir sorun
yoktur. Ancak her şey daima mutlu sonla bitmez. Gösteriler sonrasında olaylar
başlar. Olayların başlaması genellikle siyasi itaatsizlikler nedeniyledir.
Olayların başlamasını da araştırıldığında görülecektir ki genellikle
eylemcilerin arasına karışan marjinal gruplar çıkarır. Bu grupların
göstericiler arasında yer alması masumane başlayan gösterileri zıvanadan
çıkartır. Hâl böyle olunca karşılıklı suçlamalar başlar.
Kanunsuz gösterilere genelde emniyet güçleri izin vermez.
Engellemek ister. Çünkü görevliler aldıkları emirleri uygularlar. Ve o emirler
hükümete kadar uzanır. Olaylar patlak
verince de göstericiler ve hükümet geri adım atmayı zül sayarlar. Hükümet
güçleri yani çelik kuvvet, TOMA lar geçici olarak çekilse bile ilgili
bakanlardan başbakana kadar bir zafiyet gösterisi içinde bulunmamak ve taviz
vermemek adına geri adım atıldığı son zamanlarda belki de hiç görülmemiştir.
Tazyikli su ve biber gazı gösterilerin bir nevi gıdası mesabesindedir. Bir de
göstericilere destek veren muhalif parti veya partiler, partililer varsa bu
durum iblislerin avuçlarını ovuşturması anlamına gelir. Çünkü iktidar ne
arkasında gördüğü eyleme ne de eylemcilere pabuç bırakmak istemez. Üstelik
STK lar da bu eylemlere destek verirse Ancak olan olur. Esnafların dükkânlarına, polis otolarına
saldırılar sonrasında ortaya kötü bir bilânço çıkar. Devlete, esnaflara,
vatandaşlara ait araçlar ve dükkânlar saldırıdan nasibini alır. Zarar bu
kadarla kalsa iyi Yararlılar ve ölümle neticelenen olaylar acıların öfkesini
kabarttıkça kabartır.
Olaylar sebebiyle karşılıklı müdafaa ve suçlamalar da
özellikle medya üzerinden başlar. Politikanın girdiği yere iblisin girmesine de
gerek yoktur aslında. Çünkü siyaset (politika ile eşdeğer görülmektedir)
ülkemizde bugüne kadar insanlar üzerinde adil olduğu nerede görülmüş. Siyasi
bağnazlık, ölçüsüz taraftarlık gözleri kör, beyinleri felç eder. Bu bakımdan
eylem istismara yenik düşer. Sonu düşünülmeyen veya düşünülmesi istenmeyen
olaylar denilir ya, öyle olur neticede. Kana karışır gösteri ve öfkeye kurban
edilir. Bu öfkeden paylar çıkartılır. Bin nasihat bir musibetten yeğdir sözünü
dinlemeyenlerin hedefinde iktidar, iktidarın hedefinde de göstericiler ve
siyasi muarızlar vardır.
Kim haklıdır
Olaylar, sebep ve sonuçları bakımından bakıldığında her
kesim kendince bir sonuca varacaktır. Son zamanlarda iktidarın mağdur edebiyatı
yaparak hem seçimlerden hem de olaylardan kazanım elde ettiğini düşünmektedir.
Dolayısıyla da gerilim iktidara yaramaktadır. Muhalif
gazeteci-yazar-yorumcu-uzman, taraflı tarafsız ne kadar bölge varsa (ki
bunların da ne kadar objektif olduğu kuşkuludur) iktidarı yerden yere vurmaya
bakarlar. Bu bağlamda iktidarın da onlardan geri kalır yanı yoktur. Ancak bu
hesabı yapanların hesapları hiçbir zaman tutmaz, tutmayacaktır da. Zira
gerilimden eğer iktidar bir kazanım çıkarıyorsa sizi dinleyenler bu oyuna alet
olmamaları gerekir. İktidar da ülke ekonomisine zararı dokunan olayları
bastırmada daha reel bir yol bulması gerekir. Bu olmadığına göre iktidar da
daha itidalli olması gerekmektedir. Göstericiler ve göstericileri
destekleyenler iktidara yönelik olduğu aşikâr gibi görünen bu vakıalarda daha
iyi bir metot geliştirmeleri gerekmez mi Elbette gerekir. Her ne kadar hükümet
gerilimden medet umuyor deseniz de sokağa dökülmeyen kitleler cadde ve
sokaklarda ortaya konulan bu ajite oyunu izlemektedir. Bu izleyiciler arasında
sağduyulu olup da iktidardan sıtkını sıyıranların bir kısmı o anda meydana
gelen olayları ve sonuçlarını ibretle izleyip iktidarın haklı olduğunu
düşünüyor.
Operasyonlar Ve Malum Durum
Malum olduğu üzere 17 Aralık ta başlayan operasyonlar ve
sonrasında yaşananlar nedeniyle ülke gündemi gerildikçe gerildi. İktidar
birlikte yürüdükleri paralel yapıya karşı harekete geçti. Bu hattın kopmaya
başlamasıyla takibatlar başladı. Karşılıklı beddualar, restleşmeler kızışmayı
artırdı. Gündemi meşgul eden yolsuzluk operasyonunda iktidar bu operasyonların
uluslararası bir boyutu olduğunu açıkladı. Paralel yapılanmaya varan son
olaylarda hükümet eğer gerçekten de bu işin arkasında uluslararası bir destek
ve himaye varsa atacağı adım şu olmalıydı. Yolsuzluğa karıştığı ileri sürülen
başta bakanlar ve çocukları olmak üzere soruşturmayı destekleme ve çürükleri
temizleme yoluna gitmeliydi. İktidar ve iktidar çevrelerince bunun yerine olayların
uluslararası boyutuna sıklıkla vurgu yaptılar. İktidar yanlılarının,
Yedirmeyiz çığlıkları desteğe dönüştü. Paralel devlete tabi olduğu anlaşılan
savcılarla iktidar arasında bir nevi karşılıklı retleşme yaşandı. Bildiriler
yayınlandı. Bu durumda HSYK da kendi yapısıyla çelişen bir açıklama da
bulunarak sorgulanmaya başlanmasına neden oldu. Bir bakıma da tarafsızlığına da
gölge düşürdü. Daha sonraları HSYK ile ilgili kanun çıkartıldı. AYM de
kendilerine iptal için müracaat eden muhalefet partisi yönünde karar verdi.
Önce Adalet Bakanı daha sonra da Başbakan bu duruma tepki gösterdi. Önümüzdeki
günlerde muhtemelen başka gelişmeler de olacaktır.
Bu mücadeleyi güçlü olan mı haklı olan mı kazanacak Bu
bir soru işareti. İnsanlar bu gelişmeler nedeniyle fikri ve siyasi olarak
bölündüler. Fakat her ne olursa olsun bu meselede gerginlikler, yetki
kargaşası, milletvekili istifalarının getirdiği kaotik durumla memleket mutlak
surette zarar gördü. Emniyette de tabir yerinde ise bir nevi temizlik başladı.
Bu yer değiştirmeler henüz biteceğe benzemiyor. Dahası soruşturmalar da
başladı. Esas endişenin ülkenin daha da zarar edeceği yönünde idi. Yapılan
yerel seçimler bu ekonomik ve siyasi dalgalanmayı bir an için de olsa frenledi.
Ve netice olarak iktidar ne kadar hata yaparsa yapsın
eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz ama bunu başarmıştır. Aynı anlam taşımamasına
rağmen yargıda aklanma yerine sandıkta hesaplaşmada kazanım sağlamıştır.
Yerel bir mesel ile ifade etmek gerekirse; El
teknesinden hamur almak kolaydır. İktidar-cemaat hesaplaşması da böyle bir
ilişki içinde adeta yaz yağmuru gibi gelip geçti. İktidar kendi bindirdiğini
saflıkla ifade ederek nihayetinde bu dalı kesti.
Seçimler şimdilik bitti. Sırada Cumhurbaşkanlığı
seçimleri, ardından da genel seçimler gelecek.
Özellikle de bu çağda mümkün olmasa da Hz. Ali (R.A.) ne
güzel söylemiş; Ben öyle bir insan istiyorum ki; iktidarda iken halktan biri
sanılsın, halktan biri iken iktidar sahibi. Kargaşalardan uzak istikrarlı bir
ülkede yaşamak her kesimin hakkıdır. Bunu ümit etmek istiyoruz.