Mahzun ve mazbut hayatlarımıza huzur, sükûnet ve şefkat dağıtan sen, sessizce gidiyor musun Ramazan?

Çöle dönen gönüllerimizde çiçekler açmıştı oysa

Kırılmış kalplerin tamiri için uzanmıştı eller

Bir parça ekmekle bir gönül almanın mümkün olduğunu öğretmiştin bize

Sevginin para ile satın alınamayacağını

Seven insanın aynı zamanda affedebileceğini

Güzelliğin surette değil gönüllerde yeşeren bir değer olduğunu öğretmiştin

Şimdi sessizce çekip gidiyor musun Ramazan?

Gönülden gönle kurulan bağın ne kadar kuvvetli olduğunu

Azim ve gayretle büyük dağların aşınabileceğini

İnsanı keşfetmenin atomu keşfetmekten daha zor olduğunu öğretmiştin bize

Bir sıcak tebessümle bir gönlün kazanılabileceğini

Bir samimi elle bir kırılan bir kalbin tabir edilebileceğini

Bir tatlı sözle yüreklerde bir devlet kurulabileceğini

İçten bir bakışla nice yolların kat edilebileceğini öğretmiştin bize.

Peki, şimdi sessizce gidiyor musun Ramazan?

Kardeşlerimizle aramızı açan duvarı nasıl yıkmamız gerektiğini

Kötünün kötülüğü karşısında “ben orucum” deyip sabrı kuşanmanın değerini

Nefsimizin taleplerine karşı hayır diyebilmeyi öğretmiştin bize.

Peki, şimdi sessizce gidiyor musun Ramazan?

Giderken al götür bütün kötülükleri, dağları inleten çocuk çığlıklarını, kötünün kötülüğünü al götür Ramazan!

Yoksa bu metruk ve karanlık dünya yaşanılmaz hale gelecek!