Gazetecilerimiz işi öğrendi gayri. Bu cümleyle yazıma başlayınca yıllar öncesinde okuduğum güzel bir anı geldi aklıma.

Nimet Arzık yazmıştı:K.Evren ihtilalinden hemen sonraki bir yılda Konya Kadınlar pazarındaki bir diyaloğunu.

Pazardaki bir tezgahta el işlerini sergileyen köylü kadına müşteri olur Nimet Arzık.Beğendiği işlemeli yazma için daha ucuz bir fiyat söylemesini ister.

Konya köylüsü kadının söyledikleri karşısında öyle bir utandım ki, diyerek hatasını itiraf eder sonra.

Üstümüzü unlu görünce bizi değirmenden geliyor mu sandın hanım.Biz de biliyoruz gayri emeğimizin para ettiğini..

Konya köylüsü kadının bu söyledikleri karşısında kendi adıma utandım,onun adına da gururlandım, diyen Nimet Arzıkın içimdeki notu biraz yükselmişti o gün.

O gazeteci Nimet Arzıktan günümüzün bu gazetecilerine dönersek..

İşi öğrendiler gayri...

Emeklerinin para ettiğini değil,emeklerine iktidar partisinin bakanlarını, müsteşarlarını, müdürlerini, milletvekillerini,il başkanlarını, ihalecilerini bulaştırdıklarında para ettiğini öğrendiler gayri.

Dünyada az rastlanan ve ülkemizde de ilk kez teşhis edilen bir hastalıktan haberdar mı edilecek  okuyucu sıfatlı bu ülkenin insanları; otur, "Sadece et yiyerek beslenebilen bir çocuk.." Diye başla habere ve bayramdan bayrama angus eti yiyebilen, diye devam et; ama bu dahi hükümetimizin sayesindedir vurgusunu unutmadan..

Teşhisi koyan ve tedavi için çare arayan doktor ve hastane görevlileri kimi niçin ilgilendirsin Çünkü bir de yarını olacak bu haberin.Yani en mühim kısmı. Yani işi öğrenen bir gazetecinin hünerini en iyi göstereceği haber zamanı ve alanı

"Küçük hastanın büyük sorununu AKPli bir vekil çözdü."

AKPli vekil deyip geçmeyin.Nereye el atsalar çözüyorlar,orda bir çözülme başlatıyorlar.

Haberin başlığındaki "AKPli vekil çözdü" kelimeleri yetersiz olabilir,basit kalabilir.Çünkü işin içine AKPli karışmıştır. Ayrıntılar yazılırken AKP miletvekili yetişti, gibi bir cümle de kurulmalı ki,hem cankurtaranlık olsun, hem vurulan kuş sayısı artsın.

Olay şu: Yaşaması sadece et yemesine bağlı olan bir çocuğumuzun ilaç ihtiyacı için AKPli bir milletvekili Sağlık Bakanlığı müsteşarı ile görüşmüş, ilaç sıkıntısı çeken hastanın ve diğer hastaların ilaçları düzenli gelecek, demiş.

Bu devlette bu işler böyle mi yürüyor

AKPli vekil ilgilenmese, ki diğerleri ilgilenmemişler; müsteşar yurtdışında veya çok meşgul olsa, yani haberde bahsedilen görüşme yapılmamış olsa... Ne olacaktı

Konulan teşhisin tedavi şemasının ve raporun yeterliliği ve geçerliliği arada bir AKPli vekil olduğunda mı sağlanabiliyor ancak.

Elbette hayır!

İşi öğrenen gazeteciler günlerine erdik.

Devletin normal işlemesinden rahatsız olan bu gazeteciler, bir sağlık bakanlığı müsteşarını dahi AKPli milletvekilinin iş takipçisi, onun gazetelerde adının geçmesini sağlayan adam konumuna taşımıyor mu, düşürmüyor mu, getirmiyor mu, yükseltmiyor mu Siz hangi fiili beğenirseniz artık.

Hasta yakınının "Raporları Ankaraya gönderdik. Ancak ilacın yurtdışından getirilmesi onaylanmadı." Demesinden yola çıkan gazetecilerin yolu niçin bir AKP milletvekili ile kesişiyor Sorgulanması gereken, niçin hayır denildiği ve başka hayır denilenlerin varlığı/yokluğu değilmidir Eğer gerçekten hayır diyen bir kurul, bir makamsa, AKPli vekil araya girince mi vazgeçiyor hayırından ve hayır yapmaya başlıyor

Sorular çok bu ülkede. Hükümet icraatlarından da çok.

İşi öğrenen gazeteci haberlerine bir örnek daha verelim ve icraatcı hükümetin bir icraatından daha haberdar olalım.

Haberin küpuru aşağıdadır:

Haberi okuyunca, uykularını kaçıran bir tasadan mutlaka kurtulmuştur bu ülkenin insanları. Meclisin x-ray cihazları, kapı dedektörleri neden çok daha hassas ve duyarlı olanlarla değiştirilmiyor Sorusu akıllarına her düştüğünde az mı kaygılanmışlardı

Haberin içeriğine bakmayı sürdürelim: Kimyasal ve biyolojik silahlara duyarlı imiş bu cihazlar Yoksa siz, bu cihazlar orda dururken ayrıca görevliler el yordamı ile kontrol uyguluyorlar mı sanmıştınız

Değil!

Bu tür maddeler geçerken, yani kimyasal ve biyolojik silahlar geçerken cihazlar ayrı bir sinyal veriyormuş. Teknolojinin geldiği yere bakar mısınız

Her türlü metal ve patlayıcılara karşı duyarlı bu cihazlar Türkiyede ilk kez kullanılıyormuş ve önemli özelliklere sahipmiş.

Elbette öyledirler. Öyle olmasalar para verip alır mı Meclisimiz

Acaba neler olabilir bu önemli özellikler Soruları parayla değil ki; düşüyor akıllara... Ve insanların düşünceleri torba değil, büzemezsiniz. Bakın şu düşüncelere.

Efendim bu cihazlar her gecenin ciğer rontgenini çekiyor, kalp elektrosunu kaydediyormuş. Dahası kimin ne zaman, kaç kere geçtiğini de kaydedip bağlı bulunduğu merkeze bildiriyormuş. Güya bu cihazlar bunları yapıyormuş. Dedik ya düşünceler büzülmez.

Çağlayangil Demirel hükümetlerinde değişmez Dışişleri Bakanı iken, bir dış seyahatinde Bulgar Hükümeti bir televizyon aleti hediye eder. Sayın Çağlayangilde çok memnun olduğu bu hediyeyi makam odasının bir köşesine koyar, süs olsun diye. Çünkü daha Türkiyede tv yayını başlamamıştır.

Demirelin ekselans dediği ve bir dediğini iki etmediği Çağlayangilde düşünmez, etrafındakiler de... Seyredemeyeceğimiz televizyonu neden verdi Bulgarlar

Yıllar sonra anlaşılır, artık kimin aklına gelmişse içine bakmak, televizyonun bir dinleme cihazı görevi yüklendiği... Görülmeyen hesaplarındandır bu ülkenin bu olayı...

Bazı ülke parlementolarının girişlerinde de olduğu iddia ediliyor bu cihazlardan. O ülkeler, hangi ülkelermiş Bizden başka korkuları olan ülkeler listesi yayınlasalar da öğrensek...

Havaalanı, uçağa biniş noktası gibi süslemelerini boşverin bu tezgah haberinin ve şunu sorgulayın: Bu ülkenin Meclisine neden reva görülüyor bu durum

Amerikalının, İngilizin, Almanın, İsraillinin, Çinlinin üretip durduğu ve her yenisi daha hassas dediği bu cihazlar bizim hangi korkularımızın karşılığıdır

Bu cihazlar üretilememiş olsa idi, ne yapacaktı Meclisimiz güvenliği konusunda

AKP hükümetinin bizzat ürettiği işini bilen gazeteciler hükümete yüktür. Haberleri olsun!

Bodrum korkusu mu

Kılıçdaroğlunun Ergenekon tutuklusu bir gazeteci ile yaptığı konuşmanın yasal dinleme kayıtları düşmüş gazete sayfalarına.

Bir siyasi parti lideri mizansen haber yaptırabilir mi, diyenin haddi hesabı yok ustalar arasında. Sanki bu ülkede 28 Şubat yaşanmadı, sanki bu ülkede göstere göstere yapılmadı mizansen hebercilik

Kayıtlara göre Kılıçdaroğlu diyor ki: "Eyüpte bir kadın ile bir erkek bir mekanda burada başbaşa oturamazsınız diye dışarı çıkarıldı. Oraya bir kadın ve bir erkek  gazeteci gitse otursa, başına ne geliyor ortaya çıksa".

Ne var bunda

Sayın Kılıçdaroğlunun bir bayan tanıdığı ile Eyüpte bir mekanda başbaşa oturmak istemesindeki yanlışlık nerede Git bir kontrol et, başımıza bir şey gelmesin sonra, diyor.

Çürük çelik kılavuz

R. Tayyip Erdoğana laiklik ihraç etme fikrini veren isim tesbit edilmiş. Her duyana yaa! Çektiren bu kişi medyadan gelen stratejistler(!)den biri imiş.

Şaşıranlar "Etem Menderes" vakasını hatırlayadursunlar, ben bir başka vakayı anlatayım. İlgisi yok, ama olsun.

Harun Reşid bir gün her iki ayağının altındaki iki çivi üstünde yürüyen birini görür ve sorar: Neden; Böyle yürümek zor değil mi

Efendim, der kendini çok akıllı sanan. Yerdeki karıncaları ve böcekleri ezmek istemiyorum. Onun için küçülttüm tabanımı.

Harun Reşit aferin derken onun yüzüne, acilen takip edin, emrini de vermiştir. Çok geçmez o akşam yakalanır, yalnız ve yaşlı kadınların evlerine musallat olan o böcekezmez cani hırsız.

Kendini akıllı sananlar hiç bitmiyor.

YAVRUM MESUT VE THE ŞAPGALI BABA

Bir test mi kalmıştı yapmadığın

- Yavrum Mesut nerelerdesin Binaenaleyh bu sokaktan çıkmak istiyorum.

- Tam arkandayım the şapgalı baba. Sen ardına bakmadığın için görmüyorsun yahu.

- Karşıma geç yavrum Mesut. Binaenaleyh neler oluyor bir anlat. Gazetelerde fevkalade haberlerimin olmaması hatadır, eksikliktir, unutulmuşluktur.

- Seni kimse unutmaz the şapgalı baba. Her gözyaşında hatırlanırsın yahu.

- Kemalim hatırlamıyor. Binaenaleyh gözüne biber gazı mı sıkayım. Fevkalade üzülüyorum yavrum Mesut.

- Şu sıralar kafası karışık da ondandır yahu.

- Ne, kafası da mı karışık Binaenaleyh ben partisi karışık sanıyordum. Kafası karışıksa, neyi fevkalade karıştıracaktır yavrum mesut.

- Gazetecileri karıştırıyor the şapgalı baba. Ergenekona gidenlerle, Eyüpe gidenleri karıştırıyor yahu.

- Bana gönderdi de gelmesinler mi dedim, yavrum Mesut. Binaenaleyh gazeteci ile uğraşmak fevkalade yanlıştır, hatadır, günahtır.

- Sen bu sokaktan niye çıkmak istiyorsun the şapgalı baba. Nizamiyeden dönülen bir yer mi istiyorsun yahu

- Olabilir yavrum Mesut. binaenaleyh kamyon garajı dahi olması fevkalade sevindirir beni.

- Hayrola! Nakliyatçılık mı yapacaksın the şapgalı baba. Kamyon kasasına ancak sığarım mı diyosun yahu.

- Sus, sen anlamazsın yavrum Mesut. Binaenaleyh sohbet edeceğim. Kamyoncularla konuşmanın fevkalade haber değeri olabilir.

- Kamyoncularla konuşan konuşmuş the şapgalı baba. Sana da dolmuşcuları ayarlayalım yahu.

- Ben dolmuşa binmem yavrum Mesut. Binaenaleyh kamyoncu grevi fevkalade şarttır, elzemdir, gereklidir. İsmet Paşa bizim Koreden neyimiz eksik demişti. Binaenaleyh ben de diyorum ki; bizim Şiliden neyimiz eksik

- Oho! Sen uçmuşsun the şapgalı baba. Paşayı bırak, Kemale gel. Daha ne yapsın yahu

- Beni bu sokaktan çıkarsın yavrum Mesut. Binaenaleyh Eyupteki testi ben fevkalade yaparım.

- Bu benim aklıma gelmemişti the şapgalı baba. Sen ne hapı içiyorsun yahu.