Türkiye, bir zamanlar gıda, tarım ve hayvancılık alanında kendine yeten bir ülkeydi. O dönemlerde birçok şeyden yoksundu Türkiye, bugüne nazaran daha az gelişmiş vaziyetteydi. Bugüne nazaran geliri daha düşüktü, hayat standartları daha kötüydü, imkansızlıklar çok daha fazlaydı. Ancak o tam olarak bilmediğimiz, ancak bir şehir efsanesi gibi sürekli anlatılan dönemlerde Türkiye, kendi ihtiyacını karşılayabiliyordu.

Aslında şehir efsanesi falan değil, birkaç on yıl önce Türkiye, gıda anlamında kendine yetiyordu. Bugün “olmayan” tarım ve hayvancılık politikaları, muhtemelen o günlerde de yoktu. Çünkü plansızlık ve programsızlık bizim değişmez hasletimizdir. Ancak Türkiye, bugünkü kadar küresel kapitalizme ve onun çıkarlarına “entegre olmadığından” kendi ihtiyacımızı giderebiliyorduk.

Bugün Türkiye’de ciddi anlamda tarım ve hayvancılık konusunda bir politikasızlık, ne yaptığını bilmezlik var. Türkiye sanki bir çöl ülkesi veya tarım toprağı, hayvancılık için uygun imkanları olmayan bir ülke gibi bir durumla karşı karşıya. Dünyada gıda fiyatları son yılların en düşük düzeyinde bulunurken, Türkiye’de vatandaşın enflasyonunun en baş aktörü gıda fiyatları. Bu garabet durum bile tarım ve hayvancılığın başı boş olduğunu göstermeye yeter.

Yetkililer bu iddialara birçok rakam ve veriyle, şu kadar destek verildi, bu kadar hibe sağlandı türü açıklamalarla cevap verebilir. Konunun uzmanları ve ilgilileri için çalıştaylar yapılıp teknik detaylar konuşulabilir. Ancak bizler, sıradan vatandaşlar olarak basit cevapların peşindeyiz. Bir tarım ve hayvancılık ülkesi olduğu iddia edilen Türkiye’de, sebze-meyve ve et fiyatlarının yanına yaklaşılabiliyor mu Hayır. Halk bundan muzdarip ve mağdur mu Evet. Yılın başından beri et fiyatlarındaki artış yüzde 30’u bulmuş mu Evet. O halde, artık bu sorunun adını koymak gerekli. Türkiye, acilen gelişmiş ülkelerde olduğu gibi vatandaşını ve üreticileri mağdur etmeyecek bir tarım ve hayvancılık politikasına kafa yormalı.

Kışın gıda fiyatlarının, özelde de patatesin fiyatı üstünden yaşanan tartışmalar, şimdi de et fiyatları üstünden sürüyor. Kurban Bayramı yaklaşırken ette spekülasyon olduğunu söyleyenler de var, doğruluk payı olabilir elbette. Ancak, et fiyatlarının yüksekliği meselesi sadece “spekülasyon”la, “ithalat lobisi”yle açıklanacak bir meseleden fazlası gibi duruyor.

Evet, et ithalatıyla fiyatlar düşebilir. Aynı, Et ve Süt Kurumu’nun fiyatlarda yüzde 5 indirim kararı almasıyla bu düşüş sağlanabilir. Ancak bunlar, her zamanki gibi pansuman tedbirlerdir. Hayvancılıkla ilgili bir büyük sıkıntıyı, sadece fiyat indirimiyle veya ithalatla çözmeye çalışmak, kalıcı bir çözüm üretmez.

Et fiyatlarının dünya geneline göre yüksekliği son yıllarda halihazırda tartışılıyor. Hayvan sayısı az olduğu için fiyat yüksek tezinin doğru olmadığı söyleniyor. ABD’de ve AB’de 5-6 dolar civarında seyreden et fiyatlarının Türkiye’de 15 dolar civarında olmasında yem, nakliye vb girdi maliyetlerinin yüksek olmasının, yetersiz üretimin rolü olduğu söyleniyor. Bunlara ek olarak, spekülasyonun da fiyatları yukarı çıkardığı söyleniyor, ki bunda denetimsizliğin payı olduğu da açık. Sorunun çözümünde, yem olarak kullanılan tahıl üretiminde üretim maliyetlerini düşürecek tedbirlerin de önemli yer tutması, arım ve hayvancılık alanında entegre politikaların gerekli olduğunu gösteriyor.

Elbette ki, bu mesele çok daha girift konuları ve çözümleri de içeriyor. Beklenti, bu meseleyi salt bir fiyat ve spekülasyon meselesine indirgemeden, kalıcı bir çözümüm hayata geçirilmesidir. Tarım ve hayvancılık anlamında bu kadar imkana sahip Türkiye’de, böylesi fiyatların söz konusu olması bile bir zulümdür nihayetinde.