Dünya İslam Birliği için Erbakan ın mücadelesinden
çıkarılacak dersler - 5: Erbakan a göre Kürt sorununun (kavmi sorun) çözümü
Ölümünde Bile
Sisteme İsyanını Sürdüren Adam:
Mücahid Erbakan
Bugüne kadar Türkiye de Parlamento içi siyasette, genelde
kavmi kimlik özelde Kürt kimliği sorununa ilişkin en köklü ve kalıcı çözüm önerisini
getiren, Erbakan Hoca dır. Erbakan Hoca nın Kürt sorununa yaklaşımını, teşhis
ve tedavi şeklinde iki kademede ele almak gerekmektedir.
Erbakan a göre Türkiye nin ana sorunu, Kürt meselesi
değil sistem meselesidir. Kürt sorunu, ana sorunun doğurduğu sonuçlarından
biridir. Meselenin ortaya çıkmasının sebebi, asimilasyoncu , materyalist ,
Irkçı politikalar , taklitçi zihniyetler , yabancılaştırma hareketi ,
sömürü düzeni ve tahakküm düzenidir .
Geçen yazıda, Erbakan Hoca nın Kürt sorununa koyduğu
teşhis, ele alınmıştı. Burada, Erbakan Hocanın Kürt sorunun çözümüne ilişkin
düşüncelerine ve Dünya İslam Birliği için Onun sorunu çözme yaklaşımından
çıkarılabilecek derslere yer verilecektir.
Erbakan: Federasyon veya Ayrı Devlet Kurmak Çözüm Değil
Çözümsüzlüktür, Kaostur
Rahmetli Erbakan, Kürt sorununun çözümü için birliği
savunmakta, parçalanmaya neden olabilecek ayrı bir devlet ve Fedaratif
yapıya karşı çıkmaktadır. Erbakan a göre bölünme, ayrışma, sorunu kangren
haline getirir, büyük bir iç göçe neden olur; İslam birliğinin Türkiye
öncülüğünde kurulmasını engeller ve sadece dış güçlerin işine yarar:
Şüphesiz ki çözüm, yeni milli devletler kurmak, yeni
parçalar ihdas etmek değil, parçaları birleştirmek, yeni ve ırkçılığa
dayanmayan, büyük bir bütüne doğru yol almaktır. Bir bütün içinde hep beraber
saadet bulmaktır.
Nitekim çok açıktır ki Kürt meselesinin çözümünde ne
federasyon ve ne de ayrı devlet asla kimseye fayda getirmez, saadet
getirmez ve bir çözüm sağlamaz.
Çünkü;
Güneydoğu dan daha çok Kürt kardeşimiz Türkiye nin diğer
bölgelerinde yaşamaktadır. Böyle bir ayırım göçe zorlar. Kimseye saadet
getirmez.
Batılılar ve bütün ülkeler aralarındaki sınırları
kaldırıp tek bir devlet ve topluluk olmak için adım atarken, dış güçler bizi
sömürmek ve ezmek için bölmek istiyorlar. Onların bu emellerine alet olmak
sadece felaket getirir.
Güneydoğu daki Kürt kardeşlerimizin Adana ya, mersine,
İzmir e, İstanbul a pasaport ve vize ile gitmeleri gerekirse bundan kimin eline
ne geçer.
Ateist ve komünist rejimlerin zulmü altında aç, işsiz,
Bangladeş ten daha geri bir topluluğa dönüşmek kime ne saadet getirir.
Bugün yeryüzündeki bütün insanlığın saadeti Kuvveti
değil, Hakkı üstün tutan zihniyetin kuvvetlenmesi ve korunması ile mümkündür.
Bu maksatla İslam birliğinin kurulması görevi Türkiye nin öncülüğünü
gerektirmektedir. Bu görevi yapacak bir Türkiye nin ise küçülmüş, bölünmüş
değil, bütün, sağlam ve güçlü bir Türkiye olması gerekmektedir.
Dış güçlerin oyunlarına aldanıp, onların planlarına
hizmet ederek, Türkiye mizi bölmeye ve parçalamaya çalışmak, sadece Türkiye de
60 milyon insana değil, yeryüzünde ki bütün Müslümanlara ve insanlığa en büyük
kötülüğü yapmak demektir. (1)
Yukarıda dikkat çekilen önemli noktalardan biri,
Güneydoğuda yaşayanlardan çok daha fazla bir Kürt nüfusun Türkiye nin dört bir
tarafına dağılmış olmasıdır. Herhangi bir ayrışma, çok büyük bir iç göçe
sebebiyet verecek ve göç edenler, etkisi yıllarca sürecek büyük bir travma
yaşayacaklardır. Ayrıca, çok büyük bir kin ve nefret dalgası toplumun her
kesimini etkisi altına alacak, düşünce dumura uğrayacak, istenmeyen sonuçlar
ortaya çıkabilecektir. Osmanlı devletinde buna benzer çok olay yaşanmıştır. Bu
tarihi tecrübeden ders alınmalı ve emperyalistlerin oyununa gelinmemelidir.
En az bunun kadar önemli bir olgu da, Kürtlerle Türkler
arasında, tahmin edilen, iki milyon civarında bir evliliğin var olmasıdır. Bu
evliliklerden oluşmuş bir ailenin ortalama 4 kişiden müteşekkil olduğunu
düşünürsek yaklaşık 8 milyon insan var demektir. Herhangi bir ayrışmanın, bu
aileler üzerinde yapacağı tahribatın maddi ve manevi boyutu çok yüksek
olacaktır.
Çözüm düşünülürken bu iki ana etken göz önüne alınmalı,
sloganların meydana getirdiği duygusallıkla hareket edilmemelidir.
Erbakan ın dikkat çektiği çok önemli diğer bir nokta da,
AB, ABD, Rusya, Çin, Vatikan ve Siyonizm kendi coğrafyalarında birliği,
bütünlüğü savunurken; İslam coğrafyasında ve hele Türkiye de ayrılığı,
bölünmeyi savunmaları ve körüklemeleridir. Hoca, bu aradaki tezada dikkat
çekmektedir. Dünya İslam birliği, ancak Türkiye nin öncülüğünde ve önderliğinde
kurulabilir. Dış güçler, Türkiye nin öncülüğünde İslam birliğinin kurulmasını
engelleyebilmek için Türkiye ye, etnisite ve mezhepler üzerinden tuzak kurmaktadırlar.
Kürt sorunu ile ilgili çözüm arayışında, bu konuya dikkat edilmelidir.
Erbakan a Göre Türkiye nin Kimlik İnşasında Altı Ortak
Payda
Erbakan Hoca, kavmi kimlikleri, 49 Hucurat 13. ayetinde,
farklı renk ve dilleri de 30 Rum 22. ayetinde ifade edildiği şekilde, Allah ın
ayetleri olarak görmektedir. Bu nedenle de kavimlerin birbirlerine karşı soy,
renk ve dilden dolayı herhangi bir üstünlüğe sahip olabileceklerini kabul
etmemektedir. Ayrıca soy, renk, dil asimilasyonunu, ırkçılık olarak kabul edip
karşı çıkmaktadır (2). Erbakan, Irkçılığa karşı çıkarken, Türkiye nin etnik
yapısı ve inanç fotoğrafını göz önüne alarak Millet olarak benimsenecek bir üst
kimlik için, altı ortak paydanın (İslam, Ortak tarih, ortak coğrafya, ortak
kültür medeniyet, kader birliği ve akrabalık ilişkisi) göz önüne alınması
gerektiğini ifade etmektedir (2).
Erbakan, Müslüman halklar için en önemli birleştirici,
bütünleştirici ortak paydanın İslam olduğunu, her vesile ile dile getirmiştir
(3,4). Erbakan a göre, 1071 den beri Anadolu nun İslamlaşmasını Kürtler de
istemekte ve desteklemektedir. Nitekim bu amaçla Alpaslan gaziye 10 bin kişilik
bir kuvvetle yardım etmişlerdir. Birinci Cihan savaşı yıllarında Kürt aşiret
liderleri, Halifenin yanında yer alarak İngilizlere karşı çıkmışlardır (1).
Asırlarca şerefli tarihimiz boyunca hep bir ve beraber olduk, bütün
savaşlarımızı el birliği ile tek kalp, tek bir vücut olarak hep beraber
yaptık. (1) diyen Erbakan, yaşanan tarihi gerçekleri göz önüne alarak 1994
yılında Bingöl de ki konuşmasında, Türkiye nin kimlik krizini tedavi edecek
ilacın, siyası hayatının pahasına, İslam olduğunu seslendirmiştir:
(1994, Bingöl) Bu
ülkede hangi kökensin diye kimse kimseye sormazdı; çünkü, hepsi Müslüman
evladı, hepsi Müslüman kardeşiydi. Onun için İlaç budur. (5)
Erbakan ın Sorunun Çözümü İçin Ortaya Koyduğu Yol
Haritası
Bölünmeye götürecek her türlü çözüme karşı çıkan Erbakan,
terör ya da askeri operasyonlar veya asimilasyon politikalarının da çözüm
olmadığı ve çözüm getirmeyeceği düşüncesindedir. 1993 yılında Refah Partisi nin
4. Olağan Kongresi nde, açış konuşmasında, Kürt sorunun çözümü için bir yol
haritası ve bazı temel ilkeleri ortaya koymuştur:
Teklif edilecek herhangi bir çözüm bölgenin tarihi ve
sosyal gerçeklerine uygun olmalıdır. Şüphesiz ki Kürtler, bu bölgenin, İslam
coğrafyası ve İslam dünyasının şerefli bir kavmidir. Elitlerinden bir bölümü,
Avrupa, Amerika veya başka bir güce eğilim gösterseler bile, Kürt halkının
kalbi İslam dünyasında atar. Bundan hareketle bölgesel her çözüm, İslam faktörünü
göz önüne almadan tasarlanamaz ve yaşama şansı bulamaz.
Biz Kardeşler arasında tesis edilecek hukuki eşitlik ve
işbirliğinin Kürt meselesinde tatminkâr bir çözüm getireceğini ve bunun
bölgenin iktisadi, beşeri ve sosyal entegrasyonu yolunda önemli bir adim teşkil
edeceğini düşünüyoruz.
Elbette Kürt kardeşlerimizin tabii hakları var. Kendi
dilleriyle konuşmaları, medyayı kullanmaları, eğitim yapmaları onların tabii
haklarıdır ve zaten tarih boyunca bu haklarını kullanmışlardır. Ancak, son 70
yılda izlenen milliyetçi, materyalist ve ırkçı politikalar problem yaşatmış ve
problemi ağırlaştırmıştır.
3- Öyleyse yapılacak iş;
Ülkemizin 60 milyon insanını birbirinin, şerefli kardeşi
sayan ve herkese insan hakkı, inandığı gibi yaşama hakkı, hatta inancına uygun
hukuk sistemi seçme hakkı veren Adil Düzen i medeni insanlar olarak, kan
dökmeden, barış yoluyla, elbirliği ile kurmak meselenin çözümünün ana
unsurudur.
4- Adil Düzen kurulduğunda bütün ülke fertlerinin, insan
hakları ve saadetleri teminat altına alınmış olacak, Ezen ve ezilen düzeni
ortadan kalkacak. Ülkedeki herkesin bu meyanda Müslümanların dini inançları ve
inancına uygun yaşama hakları teessüs edecek. Böylece Müslümanların arasındaki
şerefli kardeşlik ve içten gelen muhabbet bağı yeniden teessüs edecektir.
5- Ülkenin birliği kesinlikle teminat altına alındıktan
sonra, ülke evlatları arasında ırk ayırımı yapılmadan muhabbet ve kardeşlik
bağları teşkil edildikten sonra ve ülkede Adil Düzen kurulduktan sonra,
herkesin dilediği dilde konuşması, dilediği dilde yayın yapması, eğitim yapması
en tabii hakkıdır.
Bu, ülkeye sadece kültür zenginliği getirir. (1)
Erbakan Hoca nın bu konuşmasında teklif ettiği yol
haritasını ve temel ilkeleri, aşağıdaki gibi özetleyebiliriz:
Kürt sorunu tabu olmaktan çıkarılmalı tüm çözüm şekilleri
tartışılabilmelidir.
Kürt sorunu ne şiddet ve terörle ve ne de zoraki
asimilasyon politikalarıyla çözülemez.
Herhangi bir çözüm bölgenin tarihi ve sosyal gerçeklerine
uygun olmak zorundadır.
Bölgesel her çözüm, İslam faktörünü göz önüne almadan
tasarlanamaz ve yaşama şansı bulamaz.
Kürt halkı, Müslüman dır, dindardır ve İslam Kültür -
Medeniyetine mensuptur.
Sorunun çözümünde muhatap, doğrudan doğruya Kürt Halkı
alınmalıdır.
Avrupa, Amerika veya başka bir güce eğilim gösteren Kürt
kökenli elitlerle ve yapılarla, dini hassasiyeti yüksek Kürt halkını aynı
havuza koymak yanlıştır. Onlar, Kürt halkını temsil edemezler. Onlara böyle bir
paye vermek tarihi bir hatadır. Bu yaklaşım, sorunu çözümsüzlüğe götürebilir.
Avrupa ve Amerika kendi içlerinde bütünleşmeyi savunurken
İslam coğrafyasında ayrılıkları teşvik etmeleri yeni bir sömürü hareketinin
işaretleridir.
İslam coğrafyası ancak Türkiye nin önderliğinde bir ve
bütün olabilir. Dış Güçler, Türkiye nin önünü kesmek için etnik ve mezhebi sorunların
çözümünü değil derinleşmesini istemektedirler. O nedenle Türkiye nin ayrışması,
savunulamaz ve buna müsaade edilemez.
Kürtlerin kendi dilleriyle konuşmaları, medyayı
kullanmaları, eğitim yapmaları onların tabii haklarıdır.
Türkiye de ki sorunların ana kaynağı, Lozan da Hayım Naum
doktrinine ve Batı kültür ve medeniyet değerlerine göre kurulmuş olan sömürücü
ve tahakkümcü sistemdir.
En köklü çözüm, bu
düzenin değiştirilip yerine Adil Düzenin kurulmasıdır.
Adil Düzen, çok hukuklu bir düzendir.
Adil Düzende,
herkesin dilediği dilde konuşması, dilediği dilde yayın yapması, eğitim yapması
ve inandığı gibi yaşaması, hatta inancına uygun hukuk sistemini seçmesi en
tabii hakkıdır.
SONUÇ: Çıkarılacak Dersler
Erbakan Hocanın sorunları ele alış ve çözüş biçiminden,
dünyada cihad eden kardeşlerimiz için, aşağıdaki dersleri çıkarabiliriz:
Mesele bir bütün olarak ele alınmalıdır. Olaya etki eden
bütün iç ve dış faktörler düşünülmelidir.
Sadece eleştirmek ya da teşhis etmek değil aynı zamanda
da gerçekleşebilir çözümler üretilmelidir.
Sadece dert yanmak ve yakınmak bir hastalık halidir.
Bundan kurtulunulmalıdır.
Olaylara, meselelere Mümince bakılmalı, Kur an ve Sünnet
çerçevesinde çözüm aranmalıdır.
Sosyal gruplar, toplumsal kesimler arasında ortak
paydalar öne çekilerek çözüm aranmalı, ihtilaflı konular ertelenmelidir.
Tarihi tecrübeler, göz önüne alınmalı ve ayni tecrübe
yeniden yaşanmamalıdır.
Çok kavimli, çok dinli, çok dilli bir toplumsal yapı
varsa, çözümler de buna uygun olmalıdır. Çok kültürlülük, zenginlik olarak
kabul edilmelidir. Adalet ve fıtrat merkezli Çok hukuklu bir sistem inşa
edilmelidir.
Her türlü asimilasyona karşı çıkılmalıdır. Çünkü bu ilahi
sünnete aykırıdır.
Hak için Adalet için barış ve kardeşlik için yapılması gereken,
söylenmesi gereken, gerektiği zaman ve mekânda yapılmalı ve söylenmelidir.
Bunun için risk almaktan kaçınılmamalıdır.
Çözümler geçici, anlık olmamalı, kalıcı, uzun vadeli
olmalıdır. Bugün hâlâ 20 yıl önce teklif edilen çözüm şekline yaklaşılmaya çalışılmaktadır.
Bataklık kurutulmalı sivrisineklerle uğraşılmamalıdır.
Bunun için Sömürü ve tahakküm düzeni değiştirilmelidir.
Kimlik krizi zorla, baskı ile şiddetle ya da korku ile
tedavi edilemez. Bunu yolu, bireylerin ikna edilmesi, kalp ve gönüllerinin fethedilmesidir.
12- Hakkın, doğrunun yanında olunmalıdır. Zulmün her
çeşidine karşı çıkıp adaletin inşası için mücadele edilmeli ve bu uğurda
dayanışma içerisinde bulunulma ve kınayıcının kınamasından korkulmamalıdır: Ey
iman edenler, ..bir topluluğa olan kininiz, sakın sizi haddi aşmaya
sürüklemesin. İyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada
yardımlaşmayın ve Allah tan korkup-sakının. (5 Maide 2)
KAYNAKLAR
1- Erbakan, N., Refah Partisi 4. Büyük Kongresi Açış
Konuşması, 1993.
2- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,
1975 s: 260.
3- Erbakan N., Milli Görüş, Dergah Yayınları, İstanbul,
1975 s: 17-40
4- Erbakan N., Türkiye nin Temel Meseleleri, Rehber
Yayınları, Ankara, 1991, S: 81
5- Akın, K., Olay Adam Erbakan, Birey Yayıncılık,
İstanbul, 2000, S:105-122