Dünyanın en zor işlerinin başında Siyaset sanatı gelir.

İki kardeşin arasındaki küslüğü barıştıramayan, kendisi babasıyla barışık olmayan, annesinin gönlünü alacak durumda olmayan, işyerinin birkaç bin liralık borcunu ödeyemeyen insanların bir milletin bütün bireylerini barışık hale getirmesi, milyarlarca dolarlık borçlarını ödemesi, Uluslararası sorunlara çözüm üretmesi mümkün olmaz.

Şair, kelimelerin en şıkını, elvan elvan çiçeklerden sevgilinin başına tac örer gibi örer ve o kelimelerin özünde sakladığı manayı gönül buhurdanında yakarak kelimeleri tütsüler.

Seramik sanatçısı, kendi benliğini ve bildiğini parmaklarının ucundan çamura akıtarak çamuru dillendirir.

Ressam, kalemi, fırçası ve boyası ile kendi haleti ruhiyyesinin haritasını çizer ve kendisinin gönül ülkesini insanlara tanıtır.

Toplum mühendisleri veya yöneticilerin  malzemesi insan. Şairler, kelimelerden yaptıkları bir "Beyit"i yıkıp yeniden yapabilirler. Evin bir sütununu değiştirir gibi kelime değiştirebilirler. Seramikçiler taslak çanak çömleklerini kırabilirler. Ressamlar, beğenmedikleri eserlerini yırtıp atabilirler. Ya yöneticiler ve Toplum mühendisleri ne yapsınlar Malzeme insan olduğu için atamazlar, satamazlar.

Antikacılar, madde olarak değeri bir milyon bile etmeyen küçücük, el kadar, mermerden yapılmış  eski bir heykelciği kırıp atmazlar. Onu temizlerken ipek gibi yumuşak fırçalarla temizlerler. Bir çizgisinin silinmesi milyarlarca paranın silinmesi olduğunu bilirler.

Malzemesi insan olan yöneticiler ve toplum mühendisleri, topluma şekil verirken, hiçbir insanın doğuştan gelen karakter çizgisine el değmediği gibi, elinin veya aklının gölgesi bile hiçbir insanın gönül ülkesinde iz yapmamalı.

Göklerin ve yerin mülkiyeti ve yönetimi kendisine ait olan Allah, tarih boyunca insanın insana kul olmaması, insan önünde eğilerek insanların kişiliğinin ezilmemesi için peygamberlerine vahiy göndermiş ve toplumun kişilere göre değil, Yaratana göre şekillenmesini istemiştir.

Evreni yaratan Rabbimiz, evrensel değerleri de Kur anıyla bildirmiştir. Maden mühendisi, maden yaratmaz. Rabbimizin yarattığı madenleri halkın istifadesine sunar. Toplum mühendisleri de Rabbin koyduğu kurallarla topluma şekil verirlerse toplumu bunaltmazlar.

Kur an da ve sünnette kural bulunamadığında kendi akıl kalıpları içine toplumu sıkıştırıp cenderede can verdirmeyi de yasaklamış Rabbimiz. Bu konuda "ŞÛRA" suresi diye isimlendirilen bir sure indirmiş ve Mü min bir toplumu ta rif ederken: "Rablerinin davetine uyarlar, namazı dosdoğru kılarlar. Aralarındaki işleri şûra/danışma iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıkdan infak ederler." (Şûra 38)

Şûra, istişare, müşavere, meşveret, müşavir, müsteşar kelimeleri dilimizde hala kullanılmaktadır.

Araplar, balı kovanından çıkarma işlemini anlatırken bu kelimeyi kullanırmış. Bir de güzelliği sergilerken bu kelimeyle ifade edermiş.

İstişare: Birlerce başın içindekini toplayarak bir konuya çözüm getirmektir.

Kur an ve sünnetten bir kuralın olmadığı yerde, bir kişinin dediği kanun kalıbı olursa, binlerce insandan bu kalıba sığmayanlar olacak ve onları yontmak ve kanun kalıbına sığdırmak için ceza kanunları çıkacak.

Topluma kendi ölçülerine göre elbise biçenler, bu elbiseyi giydirirken de çıkarırken de yine kendileri yorulacak.

Her insanın duyduğu, gördüğü, tattığı, kokladığı, dokunduğu şeylerden algıladığı başkasından farklıdır.

Normal olanı da budur. Her arının ayrı çiçeklerden aldığı toplanınca bal oluyor.

Bunlar ayrı ayrı alınsa insanı zehirleyebilir. Bin bir çeşit çiçek, yaprak ve diğerlerinden bal oluşuyor.

Arılar yönlendirilirse bal yapılamadığı gibi insanlar da yine kendisi gibi bir insan tarafından güdülmek istenirse hayat işkenceye dönüşür.

"Siyaset en zor işlerden diyorsun, bizim Milletvekili kendi işinde başarılı olamadı ama kaç dönemdir Milletvekilliğini devam ettiriyor" derseniz, ben de size "O Milletvekili siyaset yapmıyor. O, parmak kaldırıp indiriyor" derim.