Bu defa emeklilere rahat bir nefes aldırılacağını düşünüyordum. Böyle düşünen sadece ben değil çevredeki tanıdıklar da aynı düşünüyorlardı. Niçin böyle bir düşünce emeklilere hâkim olmuştu doğrusu bilemiyorum. Ancak, yapılan açıklamalar, asgari ücrete yapılan zam ister istemez emeklilerde böyle bir havanın oluşmasına zemin hazırlamıştı. Özellikle de seçime giderken emeklilerin asgari ücretin gerisinde bırakılmayacağı düşünülüyordu. Olmadı. Yine emekliler asgari ücretin gerisinde kaldılar. Daha doğrusu bırakıldılar. Özellikle bu seneye ait asgari ücretin ilanı ile 3 bin 500 lira aylık ücrete mahkûm edilmiş olan milyonlarca emekli asgari ücret seviyesine çekilemeseler bile arada büyük bir fark bırakılmaz diye düşünmek aslında yanlış da değildi. Milyonlarca emeklinin aylık açlık sınırı ve asgari ücretin bırakın yakınına çekilmesini asgari ücretin yarısına gelmeleri bile tam olarak sağlanmadı. Diyebiliriz ki, asgari ücrette gösterilen bonkörlük, emeklilere gösterilmedi. Bir tanıdığımın ifadesiyle iktidar sahipleri, işverenlerin kesesinden bonkör davranırken, sıra bütçeye gelince aynı cömertlik sergilenemedi.
Hemen belirteyim ki bunları söylerken 2023 için ilan edilen asgari ücretin çalışanları refaha boğacak gibi bir düşünceye sahip değilim. Kaldı ki, yeni asgari ücretten çalışanlar maaş almadan bir kısmı eriyip gitti. Yani, ekonomik durum çalışanların ve emeklilerin ücretleri derin bir oh çektirecek bir noktaya gelemedi. Ekonomik şartların verdiği imkân bütün zorlamalara, seçim senesi olmasına rağmen beklentileri karşılamadı. Hemen belirteyim ki, açıklanan rakamı, “Emekliyi açlığa mahkûm ettiler” şeklinde nitelendirmek de istemiyorum. Aslında iktidar sahipleri istedikleri kadar ekonomi konusunda pembe tablolar çizsinler, ülke imkânları alınan iç ve dış borçların faizlerini karşılamaya gidiyor. Böyle olunca da özellikle emeklilere dağıtacak para kalmıyor.
Artık uygulanmakta olan Türkiye ekonomi modeli sistemi olarak ilan edilen uygulamanın iflas ettiğini görmek gerekiyor. Çünkü bu sistem ülkemizde orta gelir seviyesindeki insanlarımızı giderek yok ediyor, çok zenginler ile fakirler geriye kalıyor. Kısacası, uygulanmakta olan sistem fakirden alıp zenginleri daha da zenginleştirme sistemi olarak hayata yansıyor. Bu arada her fırsatta iktidar sahipleri faizle mücadele ettiklerini, bununda nass gereği olduğunu söylüyorlar. Ama faize ödenen miktar her sene artarak devam ediyor. Kısacası, ekonomik olarak ülke bir çıkmaz sokağa çekilmiş, kısa zamanda da bu çıkmaz sokaktan çıkabileceğinin işaretleri görülmüyor.
Açlık sınırının 8 bin 130 lira olduğu ülkemizde hâlâ 4 bin 500 liranın altında geliri olan milyonlarca emeklinin yanında insan fazlaca söyleyecek söz bulamıyor. (1) Bunun için bir takım sebepler bahane edilerek özellikle iktidar sahiplerinin ülkenin içine yuvarlandığı ekonomik durumu gizlemek için ülkeyi bir tartışma ortamı içinde tutmaları da artık dar ve sabit gelirlilerin içine yuvarlandığı çıkmazı gizlemeye yetmiyor.
Dünkü yazımda da belirttiğim gibi her ay başta TÜİK olmak üzere açıklanan açlık ve yoksulluk sınırı rakamları bundan böyle açıklanmasa, daha doğru olabilecek bir noktaya gelindi. Çünkü bir yandan açıklanan rakamlardaki büyük fark ister istemez toplumu geriyor. Bu arada devlet kurumu TÜİK’in ısrarlı bir şekilde açıkladığı rakamlar ister istemez toplumda inandırıcılığını her geçen gün biraz daha kaybediyor. Bunun için öncelikli olarak dar ve sabit gelirlilerin içine sürüklendiği ekonomik çıkmazdan kurtarılması için toplum olarak birlikte hareket edilmesinde yarar var.
(1) Not: Yazımı tamamlamıştım ki, oğlum arayarak emekli aylıklarının alt sınırının 5 bin 500 liraya çıkartıldığını Cumhurbaşkanı’nın açıkladığını duyurdu. Kısacası yapılan yüzde 25 zam yetersiz bulunarak 5 puan artırılmış durumda. Emeklilerimize hayırlı olsun.