HEP düşünmüşümdür: Eğitimin öneminden söz etmeyen yok
gibi. Aileler çocuklarını 6 yaşından itibaren okullara gönderirler. Nice
öğrenci tozlu, çamurlu, karlı yollardan geçip kilometrelerce yürüyerek okuluna
ulaşır. Servis imkânı bulanları bile ayrı bir çile bekler. Her sabah öğrenciler
öğretmenlerine koşarlar. Aydınlar eğitimi tartışır, daha iyi olması için fikir
üretirler. Emeklileri ile birlikte milyonla ifade edilen bir eğitim -irfan-
ordusuna sahibiz. Aileler, Çocuğum okusun da; varsın, işlerimde bana yardımcı
olmasın düşüncesiyle eğitim lehine fedakârlık yapar. Yaşları gelince,
çocuklarımız eğlenceye gider gibi gönüllü askere gider. Bu konularda ortak bir
konsensus oluşmuş durumda. Buna rağmen, niçin bünyemize uygun ciddî bir eğitim
politikası oluşturamıyoruz; eğitimimiz niçin ciddi problemlerle karşı
karşıyadır, dersiniz
Bu güzel özelliklerimize rağmen eğitimden şikâyet etmeyen
yok gibidir. Peki, bunun sebebini hiç düşündünüz mü
Sekiz senelik zorunlu eğitim yetmedi, 12 seneye çıkardık.
Üniversite sayısı 170 i geçti. Bütün bunlar, dünyada eğitim kalitesi, vasıflı
ve uzman insan yetiştirme konusunda ön sıralarda olmamızı gerektirmez mi Fakat
böyle bir durum göremiyoruz. Senelerce eğitim verdiğimiz kişiler içinde suç
işleyen, canavar misali merhamet ve şefkatten yoksun, insanî değerlere sahip
olma konusunda problemli o kadar çok insan var ki Nicesi her şeyi biliyor;
fakat saygı, nezaket, kibarlık fukarası. Kaba saba.
Eğitimimiz; edep, sevgi, paylaşma, şefkat, merhamet gibi
değerleri kazandırmak konusunda çok yetersiz kalıyor. İnsanı insan yapan
değerler kaybolmaya yüz tutuyor. Bir süre önce, Diyanet İşleri Başkanımız
Gönül dilini kullanmaya ihtiyacımız var demişti.
EĞİTİM BİZE GÖRE OLMALI
Köklü bir medeniyete mensup olan bir milletin eğitim
sistemi böyle mi olmalı Bizim Peygamberimiz (s.a.v) dünyanın en vahşi
toplumunu ıslah ederek dünyanın en medenî toplumunu oluşturmuştu. Asr-ı Saadet
toplumunu. Gelmiş geçmiş en büyük eğitimci o kutlu Nebi (s.a.v). Millet olarak
da insanlığı aydınlatan ilim adamları, hocalar, eğitimciler yetiştirmişiz. İlim
ve medeniyetin öncüleri olmuş, yaşanmaya değer hayatın, hak ve adalet merkezli
bir dünyanın ne olduğunu göstermişiz insanlığa. Akif in ifadesiyle; Bir
zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz; / Gelmişiz, dünyaya milliyet
nedir öğretmişiz! / Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyyetin, / Nûr olup
fışkırmışız tâ sinesinden zulmetin.
Bu milleti tanımayanlar, bu milletin çocuklarına eğitim
veremezler. Eğitim alanında en önde olabilmek için aslımız, özümüz, tarihimiz
ve değerlerimizle bütünleşen bir eğitim sistemi oluşturmak için seferber
olmaktan başka çaremiz yoktur.
Eğitimimiz değerlerimizle uyumlu hale getirilmelidir.
Hıristiyan çocuklar, papazın yaptığı dua ile okula başlıyorlar. Biz Müslümanız.
Çocuklarımız da besmele ile okula başlaması gerekir. Besmele her hayrın
başıdır. Bizim inancımızda bir işin başarısı, başlangıcında çekilen besmelenin
gücüne bağlıdır. Besmele; şefkat, merhamet ve iyiliklere zemin hazırlar. Bunun
sebebi besmelenin taşıdığı manadır ki; İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı
olandır prensibi gereği; ilmin, insanların fayda ve hayrına kullanılmasını
sağlar.
Erbakan Hoca, değerlerimize uygun eğitime duyulan
ihtiyacı ne de güzel ifade ederdi: Bir ülkenin asıl gücü ne topu, ne de
tankıdır; millî ve manevî değerlere göre yetişmiş inançlı evlâtlarıdır.
SEVGİ VE KARDEŞLİK MERKEZLİ EĞİTİM
Halkı Müslüman bir ülkede eğitimimizi besmele ile
başlatmaya engel olan sebep ne Müslüman bir toplumun İslâm ı yaşamasına engel
olan güçler mi var Halkın talepleri eğitime niçin yansımıyor Milletimizin
bünyesine aykırı olmasına rağmen karma eğitimde niçin ısrar ediliyor 2009 daki
Bilge Köyü katliamı üzerine açıklama yapan zamanın Mardin valisi karma eğitim
zorunluluğunun bölgenin cahil kalmasında büyük rol oynadığını belirtmişti. Dış
etkiler olmasa, Müslüman bir toplumda başörtüsü konusu problem olur mu
Millî olması gereken eğitim her türlü dış unsurlardan
arındırılmalı, millî bünyeye uygun hâle getirilmelidir. Yeterince eğitim kurumu
ve öğretmenimiz var; öğrenciler de evlilik yaşı geçecek kadar uzun süreli bir
eğitim alıyorlar. Fakat, yapılan masraf ve harcanan emekle paralel bir sonuç
elde edemiyoruz. Milyonlarca okumuşu olan bir ülke buna bir çözüm bulmayacak
mı
Türkiye nin en büyük gençlik organizasyonu olan Anadolu
Gençlik Derneği nin Genel Başkanı Salih Turhan, 7. 9. 2013 günü Ankara da
yaptığı konuşmada eğitimin problem ve çözümleri konusunda şu değerlendirmeyi
yapmıştı:
-Bu ülkede eğitim kanayan bir yara olmaya devam ediyor.
Eğitim sisteminde; sınav sayısında değişiklik yapmanın, sınavları azaltmanın,
artırmanın, birleştirmenin, zamana yaymanın yeni bir örneğini daha yaşıyoruz.
Bunlar ölüye makyaj yapma çalışmalarıdır. Şuurlu bir nesil, şuurlu
öğretmenlerle ve sağlam bir müfredatla ortaya çıkar. Kendi medeniyetine yabancı
olarak sadece kuru bir alan bilgisiyle yetiştirilen öğretmenler yeni nesillerle
kadîm bir medeniyet arasında köprü olamazlar. Seküler bir müfredattan, hürmeti,
hizmeti ve merhameti önceleyen bir nesil çıkmasını ummak safdillik olur. Okul,
hâlâ çocuklarımızın kalbinde bir yaradır. Pazarı pazartesiye bağlayan geceler
karın ağrısı yapmaktadır. Bunun reçetesi, rekâbete dayalı, yarışmacı bir
sistemin yerine; sevgi ve kardeşlik merkezli bir anlayışı okullara taşımaktır.