BU ülkenin yerli damarı Milli Görüş tür. Bu inkâr edilmez

bir gerçektir artık. Eğer milli kelimesinin sahih anlamını biliyor ve de buna

nüfuz etmişseniz bu konuda kafanız hiç karışmaz. Ama hadiseyi sadece bir siyasi

bakış açısı olarak görüp yorumluyorsanız yapılacak bir şey yoktur.

Bu konuya şimdi tepeden niye girdim Anlatayım. Kaç

gündür kendi kendime düşünüyorum bu millilik meselesini. Bir yerde takıldım

kaldım. Neden bu kadar hayati bir söyleme sahip bir hareketin televizyonu yok

Yo hayır, vizyonu hakkında bir şey demiyorum, televizyonu

niye yok diye soruyorum Eğer televizyonunuz yoksa vizyonunuz da zamanla

kaybolur. Başkasını izlersiniz. Başka anlayışlara eklemlenip entegre olursunuz.

Tamam, Milli Gazete milli , yerli , kökü bu topraklara

bağlı. Ufku evrensel ve cihanşümul. Ancak sesli ve görüntülü iletişime gelince

burada biraz durmak lazımdır. Hiç olmazsa İstanbul u kapsayacak frekansta bir

bölgesel televizyon kurmanın vakti geldi de geçiyor bile. Milli Görüş

kadrosunun bunu başarabileceğine inanıyorum.

Fena mı olur haberleri kritik eden, seyircilerine olup

bitene seyirci kalmamayı hatırlatan bir görüntülü medya kuruluşuna sahip

olunsa. Çocuklar için fıtratlarına uygun, gençler için sansürlü değil iç

kontrollü programlar olsa. Yorgunlukları kaliteli ve meşru dinlence yollarıyla

atabilecek nefes alıcı ve de nefes açıcı yayınlara yer verilse. Bu zamana kadar

bir radyonun olmamasının bağışlanabilir bir tarafı da olur böylece hem. Çok şey

mi istiyorum, ne dersiniz

MİLLİ GAZETE

KÜLTÜR-SANAT SAYFASI TAKDİRİ HAK ETMİYOR MU

Biz siyaset, riyaset derken kültür sanat sayfaları da

kaşla göz arasında birer birer hayatımızdan çekiliyor. Şimdilerde ekonomi ve

magazin makbul. Kültür-Sanat sayfasında direnen gazetelerin bazıları ise ajans

haberleri ile zevahiri kurtarmaya çalışıyor. Televizyonlarda Kültür-Sanat

programlarının olmamasını ise iyiden iyiye kanıksadık artık. Bilali Yıldırım ın

bu sayfayı iş olmaktan ziyade sanat duyarlılığı ile hazırladığını biliyorum.

Bunu yaparken de tırnakları ile toprağı eşercesine bir gayret gösterdiği hemen

anlaşılıyor. Kültür-Sanat haberciliğinde kapsayıcı, kucaklayıcı ve titiz duruşu

sevgili Bilali nin aynı zamanda bir kültür dergisini göğüsleyecek enerji ve

kabiliyete sahip olduğu konusunda da umut vaat ediyor. Un var, yağ var, şeker

var, Bilali var, öyleyse niye duruyoruz

ANADOLU GENÇLİK

KÜLTÜR AYAKLANMASI...

Geçenler geçti Cancağızım/ şimdi yeni şeyler söylemek

lazım Mevlana bu dizeleriyle hepimize aslında ayar veriyor. Ne söylediğin

değil nasıl söylediğin önemli mesajını da alabilirsiniz bu dizelerden. Sırtına

Anadolu yu yüklenmiş bir gençlik bu hakikate en fazla müdrik olması gerekendir.

Eskinin eskimezliğini yeni bir üslup ve yeni bir tarzla dile getirmek gerekli.

Aksi takdirde kendimiz çalıp kendimiz dinleriz. Gençler hangi köşelere, hangi

hendeklere ve hangi labirentlere sürüklenmişlerse Anadolu Gençlik oralarda

kurucu ve kurtarıcı el olmalıdır. Kültür, sanat, edebiyat ve özellikle felsefe

alanında tam teşekküllü ve donanımlı kafalara ihtiyaç var. Tasavvufu anlatabilmek

için bile şiiri, musikiyi ve felsefeyi esaslı şekilde bilmek icap eder. Kapalı

dünyaların kilitlerini açmak, kapılarını aralamak, kısa mesafeler için değil

maratoncu olmak için enerji depolamak zorundayız. İnanmak kalbin gücünün

farkında olmaktır. Alışkanlıklar çalışkanlıkları bertaraf eder.