Bu yazının konusu Suriye’de olan bitenin tahlili değildir. Aynı zamanda Suriye’de olabileceklerin de tahlili değildir. Bu yazının konusu Türk halkının Suriye’den bihaber oluşuna, Türk siyasetinin artık Suriye diye bir gündemi olmayışına bir serzeniştir. Bu yazının konusu hâlâ Suriyelilerin ülkemizde ne işi var diye mırıldanan mahlûkatın vicdanına bir sesleniştir. Son olarak bu yazının konusu, bir iç mesele olduğu masalı anlatılan Suriye’nin artık iç kanamadan öldüğünün sözün sahiplerine ifade edilmesidir.
Dün Suriye’de bir sokak dolusu çocuk öldürüldü!!!
Dün Suriye’de sayamadığım fakat bir sokağı tıka basa doldurmuş bir yığın çocuk öldü. İnsan artık Suriye’de küsur diye ifade ediliyor. Yirmi beş yaşından yukarı ölü haberlerine de üzülmez olduk. İnsanlara, “yığınlar” diyoruz. Zira cesetlerin sayıları artık yığınları andırır oldu. Evet dün Suriye’de bir yığın günahsız yavrucak öldü.... Dün Suriye’de bir sokak dolusu yavrucak öldürüldü!!!
Ne kadar acı bir tablo ile karşı karşıyayız. Yeni Türkiye’den, büyük bir cihan devletinden bahseder olan medyamız var ama yanı başımızda yapılan katliamları verecek ya da verebilecek bir medya kuruluşumuz hâlâ yok. Tek tek gezindiğim merkez medyanın sayfalarında bir satıra bile rastlayamadım. Arap medyasında dönen yığınlarca öldürülmüş bebek resimlerinden bir haber aradı gözlerim baktım hiçbir şey bulamadım. Türk medyası adına, eğer bu içler acısı durum eksiklikten kaynaklanıyor ise medyamız acınacak bir halde bunu ilan etmek gerekir. Yok, bu haberlerin yayımlanması birileri tarafından engelleniyor ise işte burada insani bir durum var demektir. Türk medyası, Türkiye’de kamuoyu oluşmasın diye bir gayret içine girmişe benziyor. Suriye ile ilgi hiçbir haber nerede ise verilmez oldu. Sanki birileri tarafından bu haberler bilinçli olarak karartmaya tabi tutuluyor. Dün anladım ki, ölenler sadece Suriye’deki bir sokak dolusu çocuklar değil, aynı zamanda Türk medyasının vicdanıydı.
Bu gün Suriye’de bir sokak dolusu yavrucak hunharca katledildi. Bugün sadece ölen o yavrucaklar değil, bugün insanlık öldü. Suriye ölüyor Suriyeliler değil…
Bugün insanlık Kosova’da katledildikten sonra, Arap baharı ile yeşermeye çalışsa da Suriye’de yeniden katledildi. Bugün Suriye’de mekik diplomasi denilen neyse, o öldü. Bugün Suriye’de siyaset, bugün Suriye’de insanı insan yapan bütün değerler, kendini insan zannedenlerin elleri ile sessiz yığınların gözleri önünde öldürüldü.
Bu zulmü neyle ifade edeceksiniz. Bu zulme seyirci kalmanın verdiği ıstırabı ne ile nasıl taşıyacaksınız. “Ey Beşar Gelirim Oraya” demekle, yükü omuzlarınızdan attığınızı mı sanıyorsunuz?
Bugün Suriye’de bir sokak dolusu yavrucak öldü... Ne diyeceksiniz annelerine... Türk sokaklarının sessizliğini ne ile ifade edeceksiniz. Hangi gerekçelerle hangi yıllık hesaplarla yavrusu onursuz insanlar tarafından kimyasal silahla öldürülmüş bir annenin acısını dindirmeye çalışacaksınız.
“Bizden habersiz kuş uçamaz” diye hava atan kuş uçurtmacılarına sesleniyorum kuşlarınız uçamıyor mu? Yoksa kuşlarınız yoktu başkalarının kuşlarını kendi kuşunuz mu sandınız? Nerde yüksekten uçan kuşlar? Nerde bu sokakları çocuk bedenleri ile dolduran teorisyenleriniz? Neredesiniz? Ses verin saklanmayın neredesiniz? “Gelirim oraya” diye haykıran karar sahipleri... Neden hâlâ gidemediler oraya… Yol mu uzak yolcu mu yok… Nara atma devri bitti beyler… Duyulmayan naralar.. Anlamsız naralar... Zira naralarınızdan insanlığın vurdumduymazlığı ve onursuzluğu yüzünden nefessiz kalmış bir sokak dolusu yavrucağın bedenlerinden başka bir şey çıkmadı. Nara atma dönemi bitti zira Suriye’de insanlık bitti...
Şimdi biz size nara atıyoruz. Gidin Oraya evet gidin… Öleceksek hepimiz insanlığımızla ölelim. Öleceksek mertçe ölelim. Ama boş naralarla insanlığı öldürmeyin. Nasıl bir ham dış politika ile heba ettiniz umutları. Nasıl bir dünya okumasıdır bu. Kimden fikir alıyorsunuz. Kime güvenip kime dayanıyorsunuz.
Dün sokak dolusu yavrular gördüm
Nefessiz yığılmış birbiri üstüne
Ağlayan haykıran analar gördüm
Çaresiz feryat figan üstüne