Türk sporuna bulaşan ve keneden daha tehlikeli olmaya
başlayan doping virüsü kurban almaya devam ediyor.
Türkiye de ilk Vücut Geliştirme sporu ile tanımaya başladığımız bu doping
illeti zamanla bir çok branşımıza da yansımaya başladı. Önce halter sonra
atletizim arkasından güreş derken Türk sporunun bir çok bölgesini sardı ve
kimse sesini çıkarmadı. Gündelik başarı ve ödül kazanma hırsı Türk sporunun
hastalıklı hale gelmesine sebep oldu.
Ben bir çok federasyonun bütçelerine baktım. Devlet
gerçekten geçmişten daha fazla para yağdırıyor. Tesis yapıyor, çalışma
alanlarını ve sporcu yaşamlarını iyileştiriyor.
Ama ruhunda hırsızlık olan, bir an önce ödülü kapıp
kaçmak isteyen bu zavallı sporcular, neredeyse milli formayı istemeyecek duruma
geldiler. Milli takımın formasını ödül için giyen hiç bir manevi anlamı olmayan
şekilde görenler bayrak ve vatan içen kanını akıtan şehitlerimiz gibi,
terlerini akıtmıyorlar. Varsa ödül, yoksa ödül.
Biz Türk milleti olarak Milli takımın formasını giyen,
ülkesi, bayrağı için yeri geldiği zaman canını verecek sporcular istiyoruz. Biz parayla sporcunun başarısını satın
almak istemiyoruz. Eskide bir devlet büyüğü başarıdan dolayı sporculara hediye olarak kol saati hediye ederdi. Bu
hediyenin anlamının büyüklüğünden dolayı sporcu o hediye ile yıllarca teselli
olurdu.
Bu kadar maddi manevi imkanı olan federasyonlardan
organik sporcu çıkmıyor. Şaşıp kalıyorum. Eskiden müsabakayı kaybedince göz
yaşlarına boğulan hatta günlerce hasta olan sporcularamız olurdu. Benim
sporcuma ne oldu Nerede yanlış yapılıyor.
Halter Federasyonu Başkanı Hasan Akkuş dopingden dolayı
istifa etti. (Canını kurtardı), Atletizim Federasyonu Başkanı Mehmet Terzi de
aynı konudan dolayı istifasını açıkladı. Çünkü federasyon başkanları da artık
bu hastalığın önüne geçemiyor. Ve fazlasıyla yıpranıyorlar. Yarın veya diğer
günlerde de başka federasyon başkanları istifa edebilir. Bu hastalık ata
sporumuz güreşe, Kırkpınar a kadar bulaştı. Ne yiğitliğimiz kaldı, ne
dürüstlüğümüz. Bir çok branş hormonlu olarak yaşamaya başladı. Artık
federasyonlarımız uluslararası organizasyonlara korkarak gidiyorlar.
Federasyon başkanı, teknik direktörler, spor teşkilatı
bunun önlemini alamıyor.
Spor Bakanlığı, Spor Genel Müdürlüğü sürekli toplantı
halindeler. Ama gündemlerine bir an önce bu doping konusunu almaları gerekli.
Hacettepe Doping Merkezi nin neden kapatıldığını, doping kontrolleri nin neden
Bulgaristan a gönderildiğinin hesabını sorması gerekli.
Spor Bakanlığı işini gücünü bir an önce bırakacak bu
doping konusunda ciddi anlamda el atacak. Eğer kısa sürede müdahale etmezse ne federasyon başkanı, ne de elle
tutulur sporcumuz kalacak.
Bugün doping cezasına en çok parayı Halter Federasyonu
yüzünden Teşkilat ödedi. Halil, Mutlu, Nurcan Taylan, Süreyya Ayhan bir çok
sporu yetmiyor artık gençler de bile birçok sporcu da doping çıkıyorsa,
birilerinin kulakları çekilmesi gerekmiyor mu
Bu kadar Milletin parasını federasyonlara vereceksin
bunların da parayı çar çur ettikleri yetmiyor, hem ülkemiz ceza alıyor, hem
itibarımız gidiyor. Sporcu yetişmiyor. Bizler bu insanlar doping yapıp, maçları
kazanıp milleti aldatsın diye vergilerimizi vermiyoruz.
Biz hastalıklı, hırsızlıkla alınmış madalyaları
istemiyoruz. Tarihimizde bu tür çirkinliklere ne Yaşar Doğular ne
Kurtdereliler, ne de diğer sporcularımız tenezzül etmediler.
Siz de onurluysanız etmeyin ve bileğinizin hakkıyla
maçları kazanın. Bir Türk sporcusuna ancak hilesiz, dopingsiz, bileğinin
gücüyle maçları kazanmak yaraşır. Bizim geçmiş sporcularımız onurlarıyla tarih
hazdılar ilaçla değil. Ödüllü, dopingli değil onurlu olun onurlu