Binicilik, atıcılık, yüzücülük gibi sporlar gündeme gelse ve basın yayın organları biraz üzerinde dursa hemen bizler, kaleme ve kelama sarılır, ayetlerden ve hadislerden deliller getirerek bu sporların Kur’an Sünnet tarafında teşvik edildiğini ve Sevgili Peygamberimizin fiilen bunları yaptığını anlatırız.
Bunları anlatana biri sorsa,
Peki, sen bu sporlardan birini yapar mısın Dese, cevap genellikle “Hayır” olacaktır.
Sevgili Peygamberimizin özel ordusu yoktu.
Harp için harekete geçeceğinde davet edilir ve arkadaşları, işini bıraktığıyla sefere katılırdı.
Katılırdı ama o günün uçağı, tankı, arabası olan atı çok iyi kullanır, kılıç sallamada mahir idiler.
Rabbimizin: “Onlara gücünüz yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın ki onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı, Allah’ın bildiği, sizin bilmediğiniz (düşmanları) ve onlardan başkalarını korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız size tam olarak verilir. Ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.” (Enfal süresi ayet 60) emrine uyarak 365 gün hem işlerini yapıyorlar hem her an sefere hazır olduklarını gösteriyorlardı.
Onun içindir ki bir gün geldi Hicaz yarımadasında Yahudi, Hıristiyan ve putperestlerden kimse sataşmamaya dikkat ediyorlardı.
Sevgili Peygamberimiz de: “İyi bilin ki, Cennet, kılıçların gölgesi altındadır” buyurdu. (Buhari, Sahih, K. Cihad, Bab el cennetü tahte barikatüssüyüf)
O günü silahı at, deve ve kılıç-kalkan iken ayete uyarak her çağın silahıyla Müslümanların hazır olması gerekir.
Bedenen, ruhen ve teçhizat olarak hazır olması gerekir.
Hucurat süresinde Rabbimiz, bütün Müminleri kardeş ilan ediyor.
Kardeş kardeşin her an yanında olması gerekir.
Dünyanın her tarafında aynı anda saldırıya uğrayan her Müslümana gücümüzle orantılı olarak yardım etmek zorundayız.
Rabbimiz buyurur: “Size ne oluyor ki; Allah yolunda “Ey Rabbimiz, ahalisi zalim olan şu ülkeden bizi çıkar. Bize tarafından bir dost gönder ve bize tarafından bir yardımcı gönder” diyen zayıf bırakılmış erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda çarpışmıyorsunuz ” (Nisa süresi ayet 75)
Sahabe çocuklarının Kuteybe bin Müslim el Bahili komutasında fethettiği Doğu Türkistan’daki kardeşlerimiz, ayette bahsedilen Mekke mazlumlarının durumunu yaşamaktadırlar. Buhari’nin Sahih’inde haber verdine göre Sevgili Peygamberimiz önce Mekke mazlumları için “Allah’ım onları kurtar” duasını yaptıktan sonra on bin kişilik ordusuyla gelmiş ve kansız olarak Mekke’yi fethetmiş ve kâfirin zulmüne son vermiş.
Doğu Türkistan’daki Müslümanlar, bugüne kadar anlı şanlı bir mücadele verdiler ve vermeye devam ediyorlar.
Her türlü baskıya rağmen evlerde gizlice Kur’an, Sünnet ve fıkıh derslerine devam ettiler. Hicret edenler, geride bıraktıklarını unutmadılar ve her türlü yardımı yapmaya devam ediyorlar. Ama kâfir, kuvvetten başka bir şeyden anlamaz.
Onun için halkı Müslüman ülkeler Çin’in nüfus ve nüfuzundan korkmamalı.
Kuteybe bin Müslim’in Çin’e kadar varan ordusu, Çin nüfusunun binde biri değildi.
Talas savaşını Çin kaybederken de sayısı Türk ve Müslümanlardan çok fazla idi.
Hazreti Ömer döneminde Bizans’la yapılan savaşta Bizans ordusu 200.000 (İki yüz bin iken İslam ordusu 40.000 (Kırk bin) idi ve Müslümanlar kazanmıştı.
Sayı ve silahtan önce işini bilen İslam mücahidine ihtiyaç vardır.
Gerisini o kendisi halleder.