Çok enteresan, bazı partilerin

seçim vaatleri arasında Din Kültürü derslerini kaldıracağız maddesi neredeyse

ilk sırada yer alıyor.

Din derslerinin yeniden,

zamanın şartlarına göre yenilenerek programa konulması elbette konuşulmalı ve

tartışılmalıdır.

Bu derslerin ne verdiği ne

aldığı da hiçbir komplekse kapılmaksızın masaya yatırılmalıdır elbet.

Ama sadece Din Kültürü dersi

mi Bir hoşnutluk anketi yapılsa mevcut derslerin en az yarısının kalkması

gerektiği sonucuna ulaşabiliriz.

Din derslerinin kaldırılması

partilerin seçim vaatlerinde yüksek sesle dillendiriliyorsa bunu ekmek gibi su

gibi bekleyen bir kitle var demektir.

Türkiye de gerçekten Din

Kültürü derslerinin kaldırılmasını işsizlik, enflasyon, terör, ahlaki erozyon ya

da hayat pahalılığı gibi ciddi bir sorun gören insanlar varsa encamımıza dair

herkesin kara kara düşünmesi gerekir.

Siyasi iradenin bu dersi şamar

oğlanı olmaktan bir an önce kurtarması şarttır.

Bu endişeyi anlamak mümkün

değil. Din dersleri insanı ne dindar yapar ne de dinsiz. Dindarlık müfredatla

sınırlı değildir çünkü.

Dinli ya da dinsiz bir şeyi

bilmek ve öğrenmek nasıl olur da bir insan veya topluluk için tehdit unsuru

olabilir, insanın hafsalası almıyor.

Bilmek malzemedir, dileyen onu

içselleştirip inanç haline getirebilir, dileyen de bildiğini hiç kullanmadan

zihninde yığınak yapar.

Kimse bilmediğine inanamaz;

ama her bildiğine de inanmak zorunda değildir.

Şimdi sormak gerekiyor din

dersleri okullardan kalksın diyenlere, bunu hangi bilgiye dayanarak

söylüyorsunuz

İçinizden öyle gelerek

söylüyorsanız şayet, bu bir inanca istinat etmektir.

Yani sizin inancınız

başkalarının inanç konularını bilmelerine müsaade etmiyor.

Şimdi bu insanlara sorsanız,

ben bu satırlarla demagoji yapıyorumdur. Hiç öyle bir niyetim yok. Sadece sizi

anlamak istiyorum.

Özgürlük ise şayet bu

talebinizden kastınız, kusura bakmayın ama bunu hiç de güzel anlatamıyorsunuz.

Özgürlük istenirken bile özgür

bir dile ihtiyaç duyar.

Yok, eğer devrimci refleksse,

bu da hiç inandırıcı değil. Çünkü devirdiğiniz şeyin yerine bir şey

yerleştirmiyorsunuz. Sadece sizin yaptığınız artistik bir hareketle tekme atıp

tabureyi duvara çarpmaktır.

Bu ülkede şartlanmış

ateistlere, ehl-i keyf deistlere ve ikisi de olmayıp mesnetsiz Din Kültürü dersi

karşıtlarına öğretemediğimiz bir şey var.

Elbette herkesin inancı da

inançsızlığı da kendine, dinsiz de olabilirsiniz tanrısız da.

Kimsenin kalbine müdahale

edecek ne yetkimiz ne de gücümüz var.

Ancak şunu da unutmamak

gerekir ki din bilinmeden dinsiz, Tanrı bilinmeden tanrısız olunmaz.

Oldum işte diyenler Türk

usulü ateist ve deist kategorisine dâhildir.

Şimdi seçim vaatlerinde Din

Kültürü Dersleri ni kaldırma vaadinde bulunan partilere soruyorum: Bir şeyi

kaldırmaktan daha kolay bir şey yoktur. Yakın tarihimizde bunun çok talihsiz

örnekleri vardır ki halkın hafızasında bunlar yerlerini hâla koruyor.

Kaldırdığınız şeyin yerine ne koyacaksınız

Ayrıca size danışmanlık eden

kişiler Türk toplumunun kahir ekseriyetinin bu vaadinize nasıl karşılık

vereceğini hatırlatmadı mı

Sosyoloji bilinen siyaset ise

yapılan bir şeydir bizim ülkemizde.

Bunun daha açık bir ifadeyle

anlamı: Siyaset bilmeden yapılan bir şeydir bizim

memleketimizde, demektir.

Din bilmeden yaşanılan bir şey

olduğu gibi.

Bilmek o denli korkutuyor,

tedirgin ediyor bizi.

Coğrafya dersinde oğlum

haritada deniz görür de boğulur diye endişe etmek gibi yersiz bir kaygı bu.

Ya çocuğum Din Kültürü nde

namaz konusunu öğrenir de sonra namaz kılmaya kalkarsa Ne de olsa din bilgisi

kitapta durduğu gibi durmuyor, her an gençleri ayağa kaldırabilir. Bununla da

kalmaz ayağa kalkan gençler hazır ayağa kalkmışken kıbleye dönüp divana

durabilir. 

Epeydir bu duruma bir ad

koymak için düşünüp duruyordum, sonunda buldum: Korkuyu

putlaştırmak!

NOT: 23 Nisan Perşembe akşamı

saat 20.00 de Kağıthane Belediyesi Gültepe Kültür Merkezi nde Eski ve Yeni, Dün

ve Bugün konulu bir söyleşi gerçekleştireceğim. Müsait olan okuyucularımı

beklerim. Çocuklara yer ayrılmıştır-