Sizin de dikkatinizi çekmiştir. Askeri birliklerde şoför eğitimi yapılırken, bu mesleği yeni öğrenen elemanların kullandıkları vasıtanın önüne arkasına "DİKKAT, BU ŞOFÖR ACEMİDİR" levhası asılır.
Böylece herkesin kendisini koruması sağlanır.
Bizim tecrübesiz politikacılarımız için de böyle bir tedbire ihtiyaç var. Acemi şoför dikkat etmezse bindiği arabaya takla attırır, acemi politikacı ise topyekun bir ülkeyi tehlikeye sürükleyebilir.
Şu günlerde kamuoyumuzda bir tartışma yaşanıyor. Kurtuluş savaşını başaran eski nesil politikacılar, hasretle anılıyor, yeni nesil kimi politikacıların tecrübesizliklerinden endişe duyuluyor.
Elbette bu endişede önemli ölçüde gerçek payı vardır.Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu Gün görmüş, tecrübeli doktoru herkes mumla arar.
Savaşta keskin nişancının, değeri ne derece üstünse Devlet idaresinde de ileriyi gören, başımıza gelecek buhranları yumurta kapıya gelmeden hisseden ve krizden önce tedbirini alan politikacının değeri de öyledir.
Bilindiği gibi dünya çapında bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Bu ekonomik tsunaminin en şiddetli darbesi gelip çatmadan acaba yöneticilerimiz, tehlikenin önemiyle mütenasip tedbirler paketini hazırladılar mı
Yoksa her ekonomik meseleyi Marko Paşaya havale eder gibi bu işi de IMF ye mi havale ettiler
Genel olarak tecrübesiz olan yöneticiler, kısa vâdeli düşünür. Karşılarına uzun vadeli bir problem çıkınca, bu konuda şikâyetleri, bunlar birer komplo teorisidir, diye geçiştirmeye çalışırlar.
Nitekim PKK ile mücadele konusunda öyle oldu. Hemen hemen bütün AB üyeleri, bize zâhiren dost göründüler ama gizlice PKK ya sürekli olarak destek sağladılar.
ABD ye gelince, ben sizin stratejik müttefikinizim diyerek sırtımızı sıvazladı, ama uzun vadede İSRAİL ile işbirliği yaparak Güneydoğumuzda Barzani ve Talabani aşiretlerinden oluşan bir ikinci İsrali kurarak, ülkemizin bölünmesi için ellerinden gelen bütün tuzakları kurdular.
Bu yapay kukla devletçiğin kurulmakta olduğunu hissedenlerin şikayetlerini görmemezlikten geldiler. Oysaki bu oluşturdukları kukla kuruluş PKK yı üreten bataklığın ta kendisi idi. Şimdi ABD ve İSRAİL gözümüzün içine baka baka bu devleti tanımamızı istiyor, bizimkiler ise bunun bir oyun olduğunu önemsemiyerek, sadece Kandil dağındaki PKK lılarla uğraşmaya devam ediyorlar.
Bu açmaza ve çıkmaza saplanmış olmamızın birinci derece sorumlusu bu duruma göz yuman siyasi iktidarlardır.
Ne yazık ki, iç politikada da durumumuz iç açıcı değildir. İçte de kriz üstüne kriz yaşıyoruz. Gerilim üstüne gerilim üretiyoruz.
Keçecizade Fuat Paşa ya, yabancı diplomatlar sormuşlar Paşa, dünyada en güçlü devlet hangi devlettir demişler. Devleti Ali Osman demiş. Gülmeye başlamışlar, Fuat Paşa ne gülüyorsunuz diye cevap vermiş, Sizler dışarıdan bizler içeriden yıkmaya çalıştığımız halde yıkamıyoruz." diye cevap vermiş.
Evet maalesef manzaramız böyle...
İktidar partisi muhalefetle küskün, muhaleft partileri iktidarla küskün... Cumhurbaşkanının ve TBMM Başkanı nın resepsiyonlarına kimi siyasiler geliyor kimisi gelmiyor. Güya Bayram kutluyoruz. Çoğu ciddi davetleri sivil ve asker bürokratlar bile boykot ediyor.
Gözüken odur ki bize düşmanlık besleyenler için şu halimiz onların arayıp da bulamadıkları büyük bir fırsattır.
SİLKİNMELİYİZ, gerçekten uyanmalıyız, kırgınlıkları, dargınlıkları bir tarafa bırakmalıyız. iç barışın sıcak ortamında el sıkışmalı ve kaynaşmalıyız. Ufak tefek meseleleri ertelemeli, birlik ve beraberlik halinde sıkılmış bir yumruk gibi olmalıyız. Devasa siyasi ve ekonomik dertlerimizin ve meselelerimizin üzerine düşmeliyiz.
İstiklâl Şairimiz Rahmetli Mehmet Akif ne buyuruyor
TEFRİKA GİRMEDEN BİR MİLLETE DÜŞMAN GİREMEZ,
TOPLU VURDUKÇA SİNELER ONU TOP SİNDİREMEZ...