Malumunuz bir süredir Tarım Bakanlığı ile ilgili haberler yapıyoruz. Bu haberleri yaparken de gazetemizin çizgisi ve duruşu belli. Ama buna rağmen öyle şeylerle karşılaştık ki şaşırmamak mümkün değil.
Bu mesleğin hem mekteplisiyiz hem de alaylısıyız… Ama bu meslekle hiçbir alakası olmayanlar bize bu süreçte mesleğimizi öğretmeye kalktılar. Sanki haberin ve meslek ahlakının ne demek olduğunu bilmiyoruz da bunlardan öğreneceğiz!
Haberin ne olduğunu da… Karalama kampanyasının ne demek olduğunu da pekâlâ biliyoruz… İtibarsızlaştırmanın, karşı tarafı küçümsemenin, bağımsız yargıyı etkilemenin de ne demek olduğunu biliyoruz…
Yarım saatlik bir tablet eğitimi için 10 bin TARGEL personeli Antalya’da 10 gün hizmet içi eğitim programına alınıyor ve bunun bütçesi, nasıl ve ne şekilde hangi firmaya verildiği saklanıyorsa kimse kusura bakmasın bu haberdir…
Bakanın üst düzey bürokratının kullandığı makam aracı ile ilgili TBMM’ye farklı, gazetemize farklı bilgi veriliyorsa bu da haberdir…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bile “terörist devlet” diye tanımladığı bir ülkeden Türkiye’nin aldığı 13 milyon dolarlık domates tohumu da haberdir…
Bakanlığın arkasında özel bir çiftlik kurulmuş ve bu çiftlikte Bakan’a özel atlar varsa, gazeteci için bu da haberdir hem de “özel” bir haberdir…
Bakanlıktaki üst düzey bir bürokratın kayınvalidesi üzerinde 6 tane “değerli” yarış atı varsa ve bu atlar 3 yıl boyunca pistlerde koşturulmuşsa… Hele hele bu kişi Yüksek Komiserler Kurulu’nda görevli bir isimse bu haber değil de nedir Allah aşkına…
Yıllık 1 milyar dolar gelir getirecek bir ihaleyi Bakan’ın samimi arkadaşı kazanıyorsa bu da haberdir…
Tekirdağ ve çevresindeki çiftçi, ektiği kanola tohumundan dolayı ciddi zarara uğramışsa bu da haberdir sayın Bakan! Sözde tohumların kaçak olup olmadığı araştırılarak kamuoyu bilgilendirilecekti… 1 yıl geçti hala açıklama yapılacak!
Milli tohumculuk sektörünün başındaki isim ithalatçıysa, bir gram da olsa yerli tohum üretmiyorsa ve distribütörlüğünü yaptığı Hollandalı firmanın ortaklık yapısı açıklanamıyorsa kusura bakmayın Sayın Bakan bu da haberdir…
Ülke tarımı için hayati önem taşıyan tarım arazilerinin bölünmesinin önüne geçmek için yaptığınız çalışmanın da farkındayız… Ve bunu da haber yaptık Sayın Bakan…
Demek istediğim şudur ki, gazetemizin ne sizin şahsınızla ne de 76 milyon ülke insanını doğrudan ilgilendiren Bakanlıkla bir alıp veremediği olamaz…
Sonuçta biz de insanız, bilmeyerek de olsa hata yapabiliriz. Ancak bu durumda Hukuk Müşavirlerinin değil, Basın Müşavirliğinin devreye girmesi gerekiyor. Birçok Bakanlık bu şekilde çalışırken, Tarım Bakanlığı’nda neden hukuk müşavirleri ile muhatap oluyoruz Yoksa hukuk sopasıyla yola mı getirilmek isteniyoruz.
Anlaşılır gibi değil...
Demek ki hukuk sopası ile bu işler olmuyormuş…
Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin kararı da bunu teyit etti…
Ders alınması umuduyla…