ÖNCE isterseniz bir maile cevap vererek başlayayım. Çünkü

bu gelen mail çok ama çok önemliydi. Maili atan Akif Birgül... Sayın Birgül;

önce şunu belirteyim ki, rahmetli Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamın yolunda değilsiniz

anlaşılan. Çünkü kendileri hayatları boyunca sadece ve sadece doğruları

savundular. Hiç yalan söylemediler, siyasette bile siyaset yapmadan ilkeli,

dürüst, inandıkları yoldan ilerlediler. Ben de o yoldayım, Allah a şükürler

olsun! Belgeli olmadan hiç bir şekilde bir haberi dile getirmem. Söz konusu

yazımda gündeme getirdiklerimin yalan olduğunu, iftira attığımı kanıtlayın

mesleği bırakayım. Hem de hemen! Var mı böyle bir yüreğiniz ve ilkeniz

Bekliyorum. Hem kulağım açık, hem gözlerim ve yalansa tabii ki de mahkeme yolu

da... Ama nerede o potansiyel İnsanlar inanmaktan korktukları için böyle

yaygara koparırlar. Yani işlerine gelmeyeni görmezlikten gelmeye çalışırlar.

Allah selamet versin, düz ve gerçek yolu bulasınız!  Bendeniz ise hocamın yolundan dümdüz, hiç

sağa sola sapmadan aynen devam edeceğim.

VE DERBİ MAÇI

Bir derbi analizine böyle bir paragrafla başlamak

istemezdim ama toplumun doğru bilgilendirilmesi ilkesinden zorunlu kaldım.

Neyse... Beşiktaş, Galatasaray ın sahasında maçı domine

eden taraftı. Önce bunu vurgulamak gerekir. Bu tablonun başlıca nedeni de,

Beşiktaş ın eldeki potansiyelle oturmuş ve en doğru kadroya sahaya sürmesiydi.

Belki de Necip in yerine Serdar tercihi de olabilirdi. Galatasaray ın kötü

oyunu ise tamamen Mancini nin Lotaryasından kaynaklandı.

Üçlü gibi duran, çekilirken dörtlüye döner gibi görünen,

ya da tam tersi, Selçuk, Melo ve Sneijder gibi takımın temel taşlarının aklını

da, ayaklarını da birbirine dolaştıran oyun yerleşim planı Galatasaray ı pas

yapamaz, savunmaya dönerken toplanamaz, hücuma giderken dağılan bir takım

görüntüsüne itti. Ceyhun un, Semih le Hakan ın arasına giriş çıkışları şayet

dağınık oynayan bir Oğuzhan yerine eski Galatasaraylı, şimdiki Eskişehirsporlu

Necati gibi bir oyuncu bulsaydı, Almeida da daha çok pozisyona girerdi.

Beşiktaş ın Veli-Atiba direkleri neredeyse Galatasaray ı koca maçta pozisyonsuz

bırakan en önemli faktör oldu. Necip in yerine o kulvarı arkadan iyi kullanan

bir oyuncu da olsaydı, sadece Motta ile soldan etkili olup deşifre olan

Beşiktaş atakları daha etkili hale gelirdi. Kalecisi sakatlanmış yerine yedeği

geçmiş, o da şuurunu kaybedip maçtan eve gitmiş bir Beşiktaş kalesi hiç tehlike

yaşamıyorsa, Mancini ciddi şekilde tartışılmalıdır.

Galatasaray da Melo nun ön liberodan kopartılışı hem bu

oyuncunun performansını, hem de takımın her türlü yerleşim planını zedeliyor.

Selçuk şaşkına dönüyor, adeta sol çizgiye mahkûm olan Sneijder de klasından

kopup sıradanlaşıyor. Hâl böyle olunca da ne Burak tan iş çıkıyor, ne de

Drogba dan... Hele hele Burak da ofsayt rekoru kırınca, pozisyon da çıkmıyor.

Elleri küçük(!) kaleci Muslera ve de Semih, Hakan, Veysel maçı tutan adamlar

oldular.

Maçın ertesi sabahı gazetelere baktım ve Dany nin günah

keçisi ilan edildiğini de gördüm. Bir elin parmaklarının yarısı kadar doğru

yazan hariç... Beyler; Veysel in o pozisyondaki, artık sahalarda ender görülen

vücut çalımını neden yazmıyorsunuz Aynı oyuncu Tokat la oynanan maçta da aynen

öyle bir hareketle gol de atmıştı. Bu defa Dany ye o kızağı çektirmese belki de

golü kendisi atacaktı. Dany en doğrusunu yaparak kayarak müdahaleye gitti. Ama

Veysel hareketine devam etmeyip vücut çalımı çekti. Hepsi bu...

Özel bir paragraf daha... Semih, hakem Cüneyt Çakır ı

uyararak topun kendisinden çıktığını söyledi ve sayısız tebrik aldı. Peki, o

korner gol olsaydı, acaba bugün neler yazılırdı Neyse, bu sezonun fairplay

ödülü herhalde rakipsiz Semih in olur. Burada asıl tartışılacak durum, Çakır ın

kararından dönüp korner vermesidir. Bir soru daha; o korner gol olsaydı Çakır

kaç puan alırdı Haydi bakalım, çalışın! Peki, maçın sonucu zirveyi etkiler mi

Benim için bu ligin final maçı bugün Elazığ da oynanacak. Şayet Fenerbahçe

kazanırsa, bu lig yine en 10 puan farkla biter. Yok kaybederse, ne mi olur

Bence sadece heyecan geri gelir, o kadar...