Bu seçim kampanyasının bazı liderler şimdiden cılkını çıkardı. Birbirlerine erkeklik taslamalar, "Erkekseniz meydanlara çıkın", "erkekseniz  şunu söyleyin" tarzında meydan okumalar. Bu işin erkeklikle ürkeklikle ne ilgisi var anlamak mümkün değil. Kaldı ki millet sizin erkekliğinizle değil, meselelere nasıl çözüm bulacağınızla ilgileniyor. Birileri ise birbirlerine APO için, "Niye asmadınız" derken hemen karşılık geliyor "4 yıldır iktidarsanız Siz niye asmadınız. Bize astırmadılar". Bununla da hızını alamıyor, seçim meydanında elindeki urganı kalabalığa fırlatarak, "Asacak ipiniz mi yoktu. İpiniz yoksa işte size ip" diyor.

Böyle siyaset olmaz beyler. Bu tür siyasetin ülkeye ve insanımıza verebileceği hiçbir şey yoktur. Sadece insanımızın duyguları istismar edilmekte, oy avcılığı yapılmaktadır. Elbette terör sebebiyle toplumun tüm kesimleri öfkelidir, yürekler yaralıdır. Böylesine hassas bir konunun malzeme yapılması ve "Niye asmadın, yok sen niye asmadın" şeklinde sloganlaştırılmasını tüm taraflar için doğru bulmak mümkün değildir. İktidarda olduğunuzda asmayı bu kadar çok istiyorduysanız niye asmadınız Şimdi işi kayıkçı kavgasına çevirdiniz

Sözü uzatmadan idam cezasının kaldırılış serüvenini kısaca aktarmak istiyorum.

APO, 29 Haziran 1999 tarihinde idama mahkum edildi. Kararı 25 Kasım 1999da Yargıtay onayladı.

APOnun avukatları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. Buradan idam cezasının ertelenmesi talebi(kararı) çıktı.

Konu ile ilgili olarak 15 Ocak 2000de Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz arasında liderler zirvesi yapıldı. Liderler zirvesinden sonra yapılan açıklamada AİHMnin Türk yargısının kararlarını değiştirme yetkisi olmadığına vurgu yapıldı. Hukuki sürecin tamamlanmasının bekleneceği belirtilerek, gerektiğinde idamın gerçekleştirileceği açıklandı.

3. ABye Uyum Paketi çerçevesinde terör suçları dahil 3 Ağustos 2002 tarihinde idam cezısının kaldırılması ve bunun ağırlaştırılmış müebbed hapse çevrilmesini öngören yasal düzenleme Mecliste kabul edildi ve 9 Ağustos 2002 tarihinde de Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Sadece savaş ve yakın savaş halinde verilen idam cezaları kaldı.

Buraya kadar aktardığımız tüm gelişmeler DSP, MHP ve ANAP hükümeti dönemde yaşanmıştır. Yani Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz ortaklığındaki gelişmelerdir.

Daha sonra 2004de yani AKP iktidarında da savaş ve yakın savaş sebebiyle verilmiş idam cezaları da ağırlaştırılmış müebbed  hapse çevrildi.

Gerçek bu iken bugün Bahçeli ve Erdoğanın karşılıklı olarak birbirlerine meydan okumaları sen asmadın ben asacağım şeklindeki tartışmaları ciddiye alınabilir mi

Kısacası bu tür çekişmeye siyaset denebilir mi Diyelim ki meydanda idam için birbirlerine sicim atanlar milletin duygularından yararlanarak iktidara geldiler bu ülkeye verebilecekleri birşey olabilir mi Bunu da bırakın diyelim ki APOyu asma yarışına girmiş olanlar yarın iktidar olsalar asabilecekler mi

Bir yandan ABye  giriş hususunda yarış halinde olacaksınız, AİHMnin kararlarının bağlayıcılığını kabul edeceksiniz ondan sonra seçim meydanlarında idam ticareti yapacaksınız..

Dilimizde bir söz vardır, "Ağaç yaşken eğilir" diye. Kendi iktidarları döneminde verilmiş idam cezasını şu ya da bu sebeple  uygulayamayanların aynı konuyu bugün de seçim malzemesi yapmaları karşısında milletimizin derin derin düşünmesi  gerekiyor.

Hemen belirteyim ki şahsen idam cezasının kaldırılmasına hep karşı oldum, bu düşüncemi ve gerekçesini bu köşede çeşitli vesilelerle dile getirdim. 5 yaşındaki çocuğa tecavüz edip sonra da öldüren insana verilecek ceza idamsa bunu kaldırmaya Meclisin bile hakkı olmamalıdır diye düşünürüm.

Olayı istismar etmek yerine meselelere uygulanabilir, yüreği kan ağlayan annelerin derdine derman olacak çözümler bulmak ve bunu iktidara gelince uygulamak gerekiyor. Muhalefette esip gürleyenlerin iktidar olunca pısıp kaldıklarını çok gördük çünkü.