On yıllardır yüreğimiz yanıyor.

Terör belâsı başımıza musallat olalı beri gün yüzü

göremiyoruz.

Emperyal ülkelerin silâh tüccarları acımasız. Kandan

besleniyorlar.

Bizi parçalara bölmüşler. Biz de buna tav olmuşuz.

Geleneğimizde düşüncemizde olmayan düşünceler girmiş hayatımıza. Kanlı bıçaklı

olmuşuz. Sağ-sol, devrimci-milliyetçi, alevi-Sünni, laik-anti laik, ilerici-gerici,

Türk-Kürt, selefi, hadis ve sünneti terk eden radikallik, takım fanatikliği,

parti bölünmeleri ve çıkarcılar vs. Daha hangi parçalara bölüneceğimizi

kestiremiyoruz.

Gencecik insanlarımız terör aleti ve kurbanı.

Savaşlar artık içimizde, kentlerimizde. Ayırt etmeksizin

kadın, yaşlı, sivil, suçsuz insanlar öldürülüyor.

İnsan öldürmenin ne denli ağır bir vebal olduğu bilinse

bu yollara başvurulur mu Biz insanı kazanmakla yükümlüyüz. İnsanı öldürmek

için değil, diriltmek için varız.

Müslümanlar birbirlerini öldürdükçe ateştedirler,

cehennemliktirler. Teröre alet insanlar bu dünyayı insanlığa cehenneme

çevirdikleri gibi geleceklerini de cehenneme çeviriyorlar.

Güçlü olan devletler kendi insanı arasında çözümler

üretmeli. Üretmeli ama bir kapana sıkışmış olununca can havliyle saldırılıyor.

Bu da gözü kara sürdüğünden suçluya suçsuza bakılmaksızın önüne geleni tarıyor.

Kadınlar, yaşlılar, çaresizler felâketlerin kurbanıdırlar.

Ey insanlık, ey bu toprakların insanları dünyamızı

birbirimize karartamayalım. Kendimiz için bir dünya kurduğumuzu varsayıyorsak

yanılıyoruz. Çünkü kurulacak bu dünyada da bizim yerimiz olmayacak. Bizi alet

olarak kullananlar gelip konuyorlar.

Biz, ister farkında olalım, isterse olmayalım birer

tetikçi olmaktan başka bir şey yapmıyoruz. Coğrafyamızı kana bulayanlar,

ellerimize silâh tutuşturanlar çok yönlü kazanç içindedirler. Oysa bizim

kayıplarımız büyük. Geri dönülmez bir yola koyuluyoruz da farkına varamıyoruz.

İrade sahibi biz değiliz, söz sahibi biz değiliz. Bizim

ötemizdeki güçler bizi çekip çeviriyorlar.

Her ölen insanın yakınlarının ahları yeri göğü inletiyor.

Suçsuzların ahı bir gün bu tetikçileri de gelir bulur. Hiçbir tetikçi iflah

olmaz.

Devlet müşfik olmalı, merhametli olmalı, çözüm yollarını

üretmeli.

Nefretin sonu ve öfkenin sonu yoktur. Bunlar birikir,

felâketlerin çoğalmasına neden olur.

Hemen her gün yüreğimiz yanıyor.

Savaşlar artık kent merkezlerine taşındı. İnsanımız

öldüğü gibi kültür tarihimiz de ölüyor. Bir gün Diyarbakır ımızda böyle bir

felâketin yaşanacağı söylenseydi asla inanmazdık. Ne yazık yaşayarak görüyoruz.

Giderek diğer merkezlerimize doğru hızla geliyor.

Bağdat ımız, Halep imiz, Şam ımız nice kent merkezlerimi

yerle bir. Artık o kültürden geriye bir şey kalmadı.

Emperyalizmin merhameti, acıması yok. O, çıkarına bakar.

Onlarla dost olunmaz. Temkinli birliktelikler olur ama bir yere kadar.

İslâm milleti uyanışını gerçekleştirmedikçe bu felâketler

kaçınılmaz olur.

Biz, asırlardır kardeşiz, canız, cananız. Biz asırlardır,

kimi küçük ayrıntılar dışında birbirimizin kanını akıtmadık. Biz asırlardır

birbirimize nefret ile bakmadık. Şu Batıcılık bize musallat olalı beri

yörüngemiz değişti, merkezimizden uzaklaştık. İnsanımızın kanını birbirimize

helâl kıldık. Acımasızlaştık, canavarlaştık. Birbirimizi öldürdükçe kelle

hesabı yaptık, sevinç çığlıkları attık. Birbirimizi tükettiğimizin farkına

varmadık.

Batı dan özgürlük, adalet, eşitlik umduk. Onlar bizi

tuzaklarına çektikçe iflah olmadık, bundan böyle de olmayacağız. Bir an önce

kendi ruh dünyamıza hızla koşmalı, birbirimize tutunmalıyız. Bu, böyle sürecek

ise eğer çökmemiz yakındır. Allah a sığınıyoruz bizi bu felâketlerden koruması

için.