Aslında modern insandan zaman üzerine düşünmesi istenmez.

Modern insan anı yaşamalı, çünkü an ın içerisine hız ve haz gizlenmiştir.

Modern insan hızlandıkça; düşünmekten, yaşamaktan, algılamaktan uzaklaşır.

Yaşaması tavsiye edilen an ı bile yaşayamaz. Yaşadığı mış gibi bir

simülasyondur. Hep yetişmek zorunda olduğu ama bir türlü yetişemediği bir zaman

algısına hapsedilmiştir. Oysa bir Müslüman için zaman tüketilecek, hazların ve

heveslerin kurbanı edilecek bir şey değildir. O nun dikkati zaman ile çokça

çekilmiştir. Düşünmek ise sürekli olarak hatırlatılmış ve insandan tefekkür

etmesi istenmiştir. Ama insan düşünmeye başladığı zaman sistemler tarafından

tehlike olarak görülür. Bugün yaşadığımız hayatı çekilmez hale getiren ve

küresel sistemler karşısında insanı zayıf bırakan şey düşünme melekesinin

elinden alınmış olmasıdır. İnsandan istenen ona çizilen şablonlara uyması,

sorgulamaması ve sürekli onaylaması; onu makul, makbul ve iyi yurttaş

kılacaktır. Bu durum bugünkü çıldırtan sessizliğin ve neden bu kadar zulmü

onayladığımızın, rıza gösterdiğimizin cevabını veriyor.

Her türlü bela ve musibeti mıknatıs etkisi ile çekiyoruz.

Niteliğimizi oluşturan, bize bir kimlik kazandıran bütün değerlerimizi, hızla

menfaatlerimizin aracı haline çeviriyoruz. Küresel sisteme anında angaje olan

yönetimleri meşrulaştırmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Bunun için bütün

kelimeleri, kavramları, umutları, idealleri bir bir kurban ediyoruz.

Menfaatlerimizin ortak kıldığı düzlemde hiçbir problem yaşamıyoruz. Her yeni

gün bir çıkarımızı putlaştırıp modern zaman insanına hakikat olarak servis

ediyoruz. İnanç, kültürel bir etki seviyesine indirgenirken onun sağladığı

uyanık olma hali ise işini bilme ye indirgenmiş oluyor. Ahlak denince

anladığımız ise, sadece başkalarına tavsiye edilecek, nezaket kuralları oluyor.

Her topluluğun önüne uğraşacağı birer oyuncak veriliyor. Oyuncağı bozulana

kadar ya da elinden alınana kadar akıllı uslu oyuncağı ile uğraştırılıyor.

Mızmızlanmaya başlayanlar ise bir bütün olarak sistemin hışmına uğruyor. Ve

bununla diğerlerine de bir gözdağı verilmiş oluyor. Sakın ha! deniyor. Akıllı

ve uslu olmanın en başat kuralı gözlerini yumman, ödevini yapman ve

mızmızlanmaman Küresel çapta izansız bir akla teslim oluyoruz. Bütün imkânları

küçük hesaplara kurban veriyoruz. Ne ibret alacak göz ne söz dinleyecek kulak

ne de merhamet edecek kalp var. Makine insanının, yağı bitmiş ve dünyanın her

tarafından gıcırtı yükseliyor. Makine nin dişlilerinden sağ çıkabilenler bir

gün daha kazanmış oluyorlar, kendilerini şanslı hissettikleri için onlara anı

yaşa deniyor. Tekil, paramparça olmuş bir topluluğa Allah ın yardımı gelmez.

Çünkü Allah ın yardımı birlik tedir. Müslümanlar ayrılığa düşmezlerse onları

kimse mağlup edemez. Uzaklarda aramaya gerek yok; sebepler de çözümler de

içimizde. Yeter ki içimize taht kuran, menfaat putunu yıkalım.

İçimize çeki düzen verip aklımızı başımıza

topladığımızda, makinenin dişlileri arasından çıkarak fıtri bir düzen için

mücadele edebiliriz. Yeni ufuklara doğru yol alabiliriz. Şuurlu, nitelikli

şahsiyetler ile şefkatli ve adaletli yeni bir dünyayı hep birlikte kurabiliriz.

O vakit Allah ın yardımı ile bütün zorlukların üstesinden de gelebiliriz. Bunun

için düşüncesizlikten, yüreği katılaşmışlıktan ve bağnazlıktan, fanatiklikten

sıyrılarak hiç kimseyi ötekileştirmeden herkes için yaşanabilir bir dünya

kurabileceğimize inanmamız gerekiyor. Saçma sapan asabiyetlere düşmeden, hakiki

bir yürüyüş mümkün. Kişilerin değil hakikatin savunucusu şahsiyetler ile bu çok

zor değil. İçinde bulunduğumuz zaman, hem mesuliyetimiz hem de imtihanımız. Bu

cendereden kurtulmak için durup düşünmek ve harekete geçmek zorundayız.

Unutmayalım ki hiçbir güç; düşünen, akıl eden insanı mihrakından uzaklaştırmayı

başaramamıştır. Çünkü o, hedefine kilitlenmiştir. Yani uzaklarda istikrar

aramayalım zira onu sadece istikamette bulabiliriz. Her şeyin geçici olduğunu

hatırlayıp geçici olana tapınmayı bıraktığımızda da Yeni Bir Dünya nın mümkün

olduğunu,  hayret ederek göreceğiz. Biraz

gayret her şeyi değiştirebilir. Bunu bir düşün! Hoşça bakın zatınıza

TAŞ GEMİ

Sana yolculuk yapmak istiyorum.

Kes yüreğine giden bir bilet; can kenarı olsun. (Cemal

Süreyya)

Bize Kadar

1- Kim hizipçilik, klikçilik, adamcılık yapıyorsa ondan

uzak dur.

2- Kimin hesabı kuvvetliyse, rakamlarla arası iyiyse

ondan da uzak dur.

3- Dava derken kendini, din derken kendi cemaatini, yol

derken çıkarının yolunu tarif edenlerden de uzak dur.

4- Aşkını heyecanını çarçur ettirme ve bir şeyden yana

olacaksan; Hak tan, adaletten, merhametten, şefkatten, iyiden, güzelden yana

ol.

5- Büyük laflara, etiketlere, imajlara değil; saf ve

temiz yüreklere bak. Gördüğünde tanır, anlarsın çünkü çok berraktır onlar.

6- Hayalleri heveslerinden ibaret olanlardan da uzak dur.

Bir yerde duracaksan en doğru yerde dur! Durduğunda da düşünmeye başlayacaksın.

7- Unutma! İhtiraslarından kurtulamayanlar, hiçbir davaya

hizmet edemez, katkıda bulunamazlar.

8- Yaşadığın yeri sev, şehirlere ve insanlara kızma   İçini düzelt, göreceksin her şey düzelecek.

Bulunduğun yerin en güzel yerine git, temaşa et. Ya da hava şartlarına aldırma

bohçana biraz ekmek, biraz katık koy çık kırlara, oksijen kalbini çalıştırır.

9- Bu hafta Vedat Severoğlu ile paylaşıyoruz müziğimizi.

Ve bir Karacaoğlan şiiri olan güzel ne güzel olmuşsun görülmeyi görülmeyi yi

Neşet Ertaş tan dinliyoruz.

10- Hadi film de benden olsun. İsterseniz Mandalina

Bahçesi ni izleyebilirsiniz. İyi geleceğine eminim. İnsanlığı aradığımız şu

günlerde iyi bir tercih olur kanaatindeyim. Belki biraz kafa yorarız, kazanan

kim, kaybeden kim

Not: Selimcan, hayırlı olsun. Mezuniyetini tebrik

ediyorum. Hep toprağa yakın dur. Umut ve emek kardeştir. Umudunu ve emeğini

üzme!

Not: Fatihcan, bak güzel şeyler de oluyor. Hayırlı olsun.

İnşaallah, motor dediğin günleri de görürüz. Tebessüme devam Küçük ama

derin, sağlam adımlarla hakikat e perde araladığına da şahit olmak isteriz.

Attığın her adım, hakikatli bir yürüyüşün adımları olsun. Adımlarını üzme!

Dağarcık

Dünyada her şey alışmaktan ileri geliyor. Kötülüklere

alışan insan pişmanlık duygusunu ve kalbini yitirirken iyilikleri sadece

alışkanlık haline getiren insan manayı yitirip şekilciliğin pençesine düşüyor.

Bizler dünyaya alıştıkça hem şaşkınlık hem de pişmanlık duygumuzu kaybediyoruz

ve geriye tek duamız kalıyor: Rabbim sen bizi şaşırmaktan ve pişman olmaktan

geri koyma. (Ahmet Avcı dan tadımlık )

TEKKE

Hürriyet, dünyevi hırs ve arzuların köleleştiremediği

kimseler içindir. Hürriyet, kulun Hakk a gönül verdiği anda gizlidir. (Mücahit

Ayrancı dan tadımlık )