Soru: Bu kadar dualar yapılıyor. Fakat yağmur yağmıyor. Sebebi nedir
Cevab: Bismillâhirrahmânirrahîm.
Bu hususa şu hadis-i şerif tam bir cevab teşkil etmektedir. Abdullah b. Ömer (R.A.) anlatıyor: Bir gün Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz bize yöneldi, akabinde şöyle buyurdular:
“Ey muhacirler cemaati! Beş şey vardır ki, onlarla imtihan olunacağınız zaman artık cemiyette hiçbir hayır kalmamıştır. Ben, sizlerin o şeyler dönemine erişmenizden ALLAH Teâlâ’ya sığınırım. Bu beş şey şunlardır:
1- Zina-fuhuş: Bir milletin içinde zina-fuhuş ortaya çıkıp, nihayet bunu aleni olarak işlediklerinde, mutlaka o millette taun yani veba hastalığı ve onlardan önce gelip geçmiş milletlerde görülmeyen hastalıklar yayılır.
2- Ölçü ve tartıda hile: Ölçü ve tartıyı eksik yapan her millet; mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki idarecilerin zulmü ile cezalandırılır.
3- Zekâtı vermemek: Mallarının zekâtını vermeyen her millet mutlaka yağmurdan menedilir, kuraklık cezasıyla cezalandırılır. Hayvanlar da olmasaydı, onlara yağmur yağdırılmaz, tek damla yağmur düşmezdi.
4- Ahdi bozmak: Hangi millet ALLAH ve Resûlünün ahdini yani kendi aralarındaki veya düşmanla yaptığı anlaşmayı bozarsa, ALLAH Teâlâ, o millete kendilerinden olmayan bir düşmanı musallat eder ve ellerindeki servetlerin bir kısmını, onlar alır.
5- Kitabullah ile hükmetmeyi, amel etmeyi terketmek: Hangi milletin imamları yani devlet adamları, Kitabullah ile hükmetmeyip, amel etmeyip ALLAH Teâlâ’nın indirdiği hükümlerden işlerine geleni seçtiğinde yani diğer hükümleri uygulamadığında ALLAH Teâlâ, onların azabını kendi aralarında kılar yani fitne, fesad ve anarşi gibi azablarla tazib eder, birbirleriyle savaştırır.”
Görülüyor ki, hadis-i şerifte Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ashabını öyle bir günden sakındırıyor ki: “Ben sizlerin o şeyler dönemine erişmenizden ALLAH Teâlâ’ya sığınırım.” buyurmaktadır. Sakındırmaktan öte o günde yaşamaktan “ALLAH Teâlâ’ya sığınma” vardır. “ALLAH Teâlâ’ya sığınırım” ifadesi ancak işin önemini vurgulamak için söylenir. “Harama el uzatmaktan ALLAH Teâlâ’ya sığınırım, Cehennemin azabından ALLAH Teâlâ’ya sığınırım, İmansız ölmekten ALLAH Teâlâ’ya sığınırım” ifadeleri gibi. Sahabeye dikkat çekici başlangıç ifadesi dahi işin ehemmiyetini ortaya koyar mahiyettedir. Vurgu ağırdır.
Ne yazık ki, hadis-i şerif sanki günümüzü anlatıyor ve bizler de o şanlı Resûlün sahabesini sakındırdığı, fitnelerle dolu bir dönemi yaşıyoruz. Hadis-i Şerifte sakındırılan hususlara dikkatlice bir bakalım:
1- Zina-fuhuş: Zina, fuhuş ve bunlara giden bütün yollar, günümüzde yaygın bir hal almıştır. Hatta dünya çapında büyük bir sektör oluşturmuştur. Bu sebeple yasal olarak suç olmaktan da çıkmıştır.
Turizm adı altında sergilenen yapılanmada sahil kenarları, İslam beldelerinin, ülkelerin en güzel yerleri bu işlere, fuhuş yatağına dönüştürülmüştür. En lüks binalar, yüzme havuzları, görüntülü veya yazılı medya, reklâmlar, fotoğraflar, internet, moda hepsi bu alanın kolları durumundadır. Körpecik çocuklar, kadınlar, erkekler, hatta hayvanlar bu sektörün birer aleti yapılmıştır. Güzellik yarışmaları, güzellik salonları, cinselliği tümüyle neşreden giyim-kuşam, ahtapotun kolları gibi insanlığı kuşatmıştır.
Endüstrinin bir kolunu oluşturan eğlence ve turizmi dışlamak, artık güç yetirilemeyecek noktaya ulaşmıştır. Girdiği her yerde devlet, otorite, baskın güç olmuştur. İnkârı suç, kaldırmak için çalışmaksa cezalandırılmakla karşılık bulmaktadır. Sokaklar çırılçıplak mankenlerin açık alanları, gösteri podyumlarına dönüşmüştür. Cadde ortasında, mahalle arasında çiftleşen köpeklere, kedilere müsamaha edilmez; fakat sarmaş-dolaş olanlara, zina işleyenlere dokunmak kanunlara aykırı davranış sayılmaktadır. Evet, maalesef ateş etrafımızda yanıyor. Bacımız dediğimiz, kardeşimiz dediğimiz, yavrumuz dediğimiz, komşumuz dediğimiz insanlar, bu tuzaklara düşürülüyor. Gözlerimizi kapasak da, kulaklarımızı tıkasak da bu işler etrafımızda dönüyor. Toplum helak olmuştur, insanlık helak olmuştur ve de Müslümanlar helak olmuştur. Vakıayı görelim, görelim de kendimizi kısır işlerle, sözlerle avutmayalım. Bu sektöre kapı aralayan toplumlar sadece namus, aile, insan anlayışını yıkımla kalmadı. Hadis-i şerifte de beyan edildiği gibi, gelip geçmiş milletlerde görülmeyen birçok hastalıkları da beraberinde getirdi. İbn-i Mace, Fiten:22, No:4019, 2/1332; Hakim, Müstedrek, 4/539, No:8622