Ülkemizde iktidar ile muhalefet, daha doğrusu iktidar sahipleri farklı görüşleri dinleyip değerlendirmek yerine, “Ben yaptım oldu” anlayışı ile hareket ettikçe ülke sorunları azalmıyor, daha da büyüyor. Yaklaşık 2.5-3 yıl önce birdenbire ülkemizde konut fiyatları ve kiralarda anormal bir artış meydana geldi ve bu artış şimdilerde azalmış olsa da artarak devam etti. Hemen iktidar yıllık kira artışlarını yüzde 25 ile sınırlandıran bir karar aldı ve uygulamaya koydu. Bu karara rağmen bazı ev sahipleri bir yolunu bulup kiraları artırdılar. Mesele sadece kiraların artışının devam edişi ile sınırlı kalmadı, kavga ve dövüşler gündeme geldi. Hemen her gün bir kıracı-ev sahibi tartışması, daha doğrusu saldırısı gündeme geldi. Hemen belirteyim ki, yaşanan çatışmaları tasvip etmek mümkün değil. Ancak kiralarda öylesine yüksek bir artış gündeme geldi ki, asgari ücretli bir kiracının istenen kirayı ödemesi imkânsız hale geldi. Bunun üzerine kiracıları bu artışlar karşısında korumak adına yıllık kira artışlarına yüzde 25 ile bir sınırlama getirildi. Ancak, bu sınırlandırmada soruna çare olmadı. Çünkü ülkemizde yüzde yüzlere ulaşan, daha da aşan bir enflasyon söz konusu iken kira artışlarını yüzde 25 ile sınırlandırmak bu defa da ev sahiplerinin sıkıntısını artırıyordu. Kısacası, söz konusu sınırlandırma derde derman olmadığı gibi mağduriyetleri de önlemedi.
Hemen belirteyim ki, ülkemizdeki yüksek enflasyon sebebiyle ÜFE ya da TÜFE rakamına bakarak bir sınır getirmenin de fazla bir anlamı kalmadı. Bu defa iktidar kanadından yapılan açıklamada yüzde 25’lik sınırın bir yıl uzatılması çözüm gibi görüldü. Bu da yetmedi sorunun yeni bir yasa ile çözüleceği, devletin belirlediği artış üzerinde evlerini kiraya veren ev sahiplerine para ya da hapis cezası düzenlemesi yapılacağı açıklandı. Tüm bunlar kısa süre önce evlerini yüzde 200-300 artışla kiraya verenlerin yüksek kira gelirleri devam ederken evini hâlâ bin 500-2 bin liraya kiraya vermiş olanlar bu kira gelirine mahkûm iken bazılarının yüksek kira gelirlerinin devam ediyor olması da bir başka haksızlığı gündeme getirdi.
İktidar sahipleri ne kadar gazetelerde çıkan bu konudaki haberleri takip ederler bilmem ama son günlerde gazetelere yansıyan haberlerden kısa alıntılar aktarmakta yarar görüyorum.
İlk haber, “Kirada yüzde 25 sınırı sürdürülemez” başlığı altında yer aldı. Haber ana hatları ile şöyleydi:
“Aynı binada bir dairenin kirasının 13 bin TL, diğerinin 3 bin TL olduğunu belirten uzmanlar, yüzde 25 kira sınırının hapis cezası gelse bile sorunu giderek büyüteceğini belirtiyor.”
Bir başka haberde de benzer değerlendirme şöyleydi:
“Kiraya sınır sürürse sorunlar daha da büyür.”
Bir diğer haberde İspanya kaynaklıydı. Orada da ülkemizde olduğu gibi konut sorunu zirve yapmış ve benzer sıkıntılar söz konusu imiş ve sorunu çözmek için evini kiraya vermeyip boş tutanların konut vergilerinin yüzde 150 artırılacağına dair yasa meclislerinden geçirilmiş.
Tüm söylenenler soruna ne ölçüde çözüm getirir elbette bekleyip göreceğiz. Ancak, ayaküstü alınan kararların sorunun çözümünü değil daha büyümesini gündeme getirdiğini biliyoruz. Bu bakımdan kiracıyı korurken, ev sahibini, ev sahibini korurken kiracıyı mağdur edecek uygulamalar sorunlara çözüm olmayacaktır. Bu bakımdan oturup olayın enine boyuna düşünülmesi ve iki tarafın da mağduriyetine meydan verilmemesi gerekiyor. Bunun en sağlıklı yolu da kiralık konut üretiminin devlet tarafından artırılmasıdır.