Bayramın en güzel hususiyeti, akraba ziyaretleri... Büyüklerin ellerinden öpmek, dudak aşındırmayacağı gibi, küçüklerin sizi ziyaret etmesi, ziyadesiyle memnun eder.

Zaten bir araştırma şirketi tarafından Türkiyenin kentsel nüfusunu temsil eden 11 il merkezinde bin kişi üzerinde yaptığı bir araştırma sonucuna göre, Türk halkının yüzde 51i bayram tatilini akraba ziyaretiyle geçirmiş.

-Yüzde 45lik kesimi evde oturmuş,

-Yüzde 3ü tatile çıkmış,

-Yüzde 1i ise önce akraba ziyaretine çıkmış, sonra da tatile çıkmış.

Bu duruma göre, 55 ila 64 yaş grubunun yüzde 56sı, 65 yaş üstü grubunun ise yüzde 77si bayramı evde geçirdiğini belirtmiş... Daha genç yaş grupları bayramı ağırlıklı olarak akraba ziyaretiyle geçirmiş.

Neyse, ekonomik verilerle kafanızı şişirmek istemiyorum. Zaten kimi okurlar, bazı köşe yazılarında bu tür araştırma verilerini gördü mü, hemen sayfa değiştirir.

Şaka bir yana:

Asıl maksadım bayramda büyüklerimizin gönlünü alabilmek için yaptığımız ziyaretlerin akislerini yansıtmak.

Kimi cep telefonlarıyla gönderilen mesajlara mümkün olduğu kadar sesli cevap vermeye çalıştım.

Çünkü şairane sözler yazıp göndermeyi pek beceremem. Üstelik, süslü sözlerle aynı anda herkese mesaj göndermek bana samimi gelmiyor. Herkese ayrı ayrı, yakınlıkları nispetinde tebrik etmek en ideal olan yöntem belki de.

Edebiyatçı-yazar Meryem Aybike Sinanın düşüncesine katılıyorum. Şöyle diyor:

"Eskiden gelen kartpostallardı sevgimize, dostluğumuza gül kokulu rayihalar bırakan. Belki çok önceleri telgraflardı tellere sevgi ve selam desenli ezgiler dokuyan. Zaman geçti, insanlar yaşlandı, vakit tazelendi. Her defasında tezgahına yepyeni usuller, bilinmedik nesneleri koydu ve hepimizi buyur etti cömertçe. Ve biz teslim olduk yeni zamana, alışkanlıklara, değişkenliğe, her şeye!" (Haber 7)

Sözünün devamında:

"Şimdi bayramlarda gidemediğimiz, göremediğimiz ama kalbimizin bir yerlerinde yerlerini muhkem bir kale gibi koruyan sevgililere, dostlara, yakınlara, uzaklara telefon mesajlarıyla duygularımızı resmediyor, tebriklerimizi, selamlarımızı ve dualarımızı bu vasıtayla gönderiyoruz" diyor.

Yanlış anlaşılmasın. Cep telefonlarıyla gönderilen mesajlara karşı değilim. Bilakis, bu zamanın teknolojisini olumlu yönde kullandığımız takdirde verimli olabiliriz düşüncesindeyim.

Gelelim bayram ziyareti konusuna... Gidebildiğimiz dost ve büyüklerimizin ellerinden öptük.

Akraba ziyaretlerin önemine değinmek gerekiyor. Zira, büyüklerimizin elini öpüp, hatır sormak, hem berekete vesile, hem de unutkanlığa çare... Evet yanlış okumadınız. Sürekli değişen ve yenilenen zaman, zihin bazen bu değişime ayak uyduramaz. Ama akraba ziyaretinde hem yeni nesille tanışıyor, hem de geçmişteki büyüklerle hemhal oluyorsunuz.

Gerçi, dilimize pelesenk olmuş, "Akraba akreptir" veya "Akrabanın akrabaya yaptığını akbaba yapmaz" tarzındaki, kötü fikir ve söylentilere bence kulak asmamalı. Arapçada "akrep" yakınlık anlamında kullanılır. Dilimizde ne yazık ki, zehirli ve insanı sokan zararlı bir unsur olarak algılanıyor.

Bu tür insani ilişkileri baltalayan ve art niyetli düşünceler, sağlıklı, merhamet esaslı akrabalık ilişkilerini kurmaya ve yaşatmaya büyük engel teşkil etmekte... Oysa ki, dinimizin en önem verdiği bağlardan biri akrabalık duygusudur. Bir diğer adı ise, "Sıla-i Rahim"dir.

Akraba ziyaretinin yanısıra büyüklerimizin evlerini ziyaret ettik. Bunlardan biri çok değerli eğitimci, Gonca Gülsel Şenler... Bu ismin size yabancı gelmediğini biliyorum.

Değerli yazar Şule Yüksel Şenlerin kızkardeşi... Gonca Hanım, Danimarka Devlet Okullarında el sanatları öğretmenliği yapmış uzun yıllar... Kendisiyle Türkiyeye geldiğinde tevafuken görüşmüş, hatta bir TV kanalı için röportaj yapmıştım. Danimarkadaki İslami gelişmeleri bize tane tane anlatmış ve biz de bu gelişmelerden haberdar olmuştuk.

Aradan neredeyse beş yıla yakın bir zaman geçmiş, görüşememiştik. Türkiyeye geri geldiğinde bayram vesilesiyle görüşme imkanı bulmuş oldum.

Tabi bizi buluşturan "Huzur Sokağı" olmuştu. Nasıl mı TV 5te Medya ve Toplum programına önceki hafta "Huzur Sokağı" oyuncularını konuk etmiştik. Romanda adı geçen "Feyza"yı büyük bir heyecan ve sorumlulukla canlandıran Özlem Sarıçamlık hanımefendi, Gonca hanımı ziyaret edeceğini bildirince, hemen irtibata geçtik.

Programı Şule Yüksel Şenler ve Gonca Hanımefendi gözyaşları içinde izlediklerini mesaj göndererek ifade edince, dünyalar bizim oldu.

Huzur Sokağı, bildiğiniz üzere kısa bir süre önce televizyon dizisi olarak ekranlarda yayınlanmaya başladı. ATVde başladığı andan itibaren Twitter olmak üzere pek çok farklı mecrada eleştiri yağmuruna tutulan dizi, yine de çok izlenen yapımlar arasında gösteriliyor.

Huzur Sokağı oyunu, her ne kadar dizi ile paralel gündeme geldiyse, iki yıldır proje halindeymiş zaten. Oyun, ilk kez Fatih Zübeyde Hanım Kültür Merkezinde sahne almış. Öyle ilgi görmüş ki, oyun 2 saat boyunca ayakta izlenmiş.

Bu arada oyun, 3, 11 ve 18 Kasım Bahçelievler Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesinde... 17 Kasım günü de Üsküdar Bağlarbaşı Kültür Merkezinde gösterimde olacak, bilginiz olsun.

Bayramın son günü, son ziyaretimiz Milli Gazete Genel Yayın Müdürü sayın Mustafa Kurdaşın annesi Penpe Hanımefendinin cenazesine idi. Elini öpemedik, ancak "Huzur-u İlahide ona "şahitlik" ederek ebediyete uğurladık. Rabbim, mekanını cennet eylesin, yakınlarına sabr-ı cemil ihsan etsin.