Ahmet Altanın kızı, Vatan yazarı Sanem Altan bir yazısında "İnan Kıraç, Faruk Süreni istemiyordu. Faruk Süren gitti. İnan Kıraç, Adnan Polatı istemiyordu. Adnan Polat gitti. İnan Kıraç; Önder Savı, Onur Öymeni, Mustafa Özyüreki istemiyordu. Onlar da gitti..." diyerek ilginç tespitlerde bulunmuştu. Sanem Altan, nasıl olduğu hâlâ tartışılan bir suikaste kurban giden Hürriyet eski Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeçin eşi Bilge Emeçle yıllar sonra ilk kez konuştuğunda ilk ses yine Ondan gelmişti; İnan bey, Emeç suikastini konuştuğu için Bilge Emeçe tavır koyup, azarlamıştı.
Koç Gurubunun damadı işadamı İnan Kıraç bir kez daha sahnede...
Üstelik bu kez çok tartışılacak bir konuda...
Kıraç, 12 Haziran 2011 seçimlerinden CHPnin birinci parti olarak çıkacağını söylüyor, üstüne üstlük bu görüşünde iddiasına bile girerim diyordu.
Vehbi Koçtan başlayarak Koç Gurubunun çekirdek olarak CHPye daha yakın bir konumda olduğu ancak bu alanda açıkça bir renk vermek istemediği biliniyor.
Bu noktada bir ilk yaşandı ve Başbakanla Koç Gurubu 9 yıldan sonda ilk kez karşı karşıya geldi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TRTde yayınlanan programda bir soru üzerine Koçların damadı işadamı İnan Kıraçın yukardaki çıkışıyla ilgili şu beklenmeyen, sürpriz denebilecek açıklamayı yaptı.
Ben doğrusu İnan Kıraçı bu işlerin içinde görmek istemem. Bu işlere bulaştığını duymak da istemem. Bu beni ciddi anlamda rahatsız eder ve yakıştıramam da. Ama hakikaten, yazılanlar söylenenler doğruysa, bu tabi geleceğe yönelik herhalde kendisi de bazı riskleri üstlenmiş demektir. Çünkü bir iş adamı ülkede belli bir güce, belli bir imkana sahip bir iş adamının, böyle bir şeyin içerisine girmesi, adım atması kendisi açısından da ciddi bir risktir.
Hiçbir iş adamı bu tür şeyin içerisine böyle girmez.
Dünyanın hiçbir yerinde iş adamları, hele hele böyle o ülkenin önde gelen iş adamları bu tür işlerin içerisine bulaşmazlar. Çünkü iş adamı dediğin gelen iktidarların hepsiyle çalışacak. Birisiyle çalışıp birisini karşısına almaz, alamaz böyle bir riskin içine girmez. "
Bu cümlelerle Erdoğan, Koç Grubunu direkt olarak hedef aldı.
Bu sert satırlar, Rahmi Koçun yaklaşık 10 yıl önce sarf ettiği, "Tayyip Erdoğanın 1 milyar doları varmış, bu parayı nasıl biriktirdi " şeklinde gazetelere de manşet olan sözlerinin rövanşı mı, acaba Bilemiyoruz.
Ama bildiğimiz şu var; seçime şurada kaldı bir hafta.
Neler yaşanır sizce
Endirek Koçu hedef alan TV reklamlarından sonra hâlâ belini doğrultamayan, jet çıkış yapmakla ünlü bir işadamının yaşadıkları da ortadayken...
Her an her şey olabilir...
Nefsin terbiyesinden aşkın şehidine...
"Kerbelâyı uzaklarda arama..." dedi. "Bu hikâyenin Yezidi, sana her dem kötülükler emreden ve yeryüzünde nifak çıkarıp kan döken nefsindir. Zoru gördükçe dostlarını yarı yolda koyan Kûfeliler, maslahat gözeten aklındır... Arına paklana yücelen ve Allahın yeryüzündeki halifesi olan Hüseyin, Allah katından sana üflenen ruhtur. Unutma! Seni Yaratan Yezidi de, Kûfelileri de, İmam Hüseyini de var edendir."
Bu satırlar, Ahmet Turgutun Aşkın Şehidi adlı romanından.
Bozkırın Sırrı: Türk Peygamber isimli çok ses getiren ilk romanından sonra Turgut bu eserinde, İslam tarihinin kara sayfalarından Kerbelâyı tabir yerindeyse roman tadında anlatıyor. Peygamber Efendimizin (sav) sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyinin yaşadıkları ile bu acıyı yaşatan Yezîdden yola çıkarak kendi nefsine de dersler çıkarıyor.
Esasen İnşaat Mühendisi olan ve mesleğinin zirvesinde iken her şeyi bir kenara atıp kendini yazıya veren Turgut, Kurtlar Vadisi senaryo ekibinden. Türk ve dünya atçılığını konu edinen "Asaletin Dört Nalı" isimli belgesel serisinin de yönetmenliği ve metin yazarlığı da ona ait.
Sağ olsun Ahmet Turgut yeni romanını imzalayıp göndermiş. Hararetle tavsiye ederim.
(Aşkın Şehidi, Ahmet Turgut. Calliso Kitap, Cumhuriyet Mah. Cumhuriyet Cad. Beypalas B Blok No: 8 D: 10 Beylikdüzü/İstanbul Tlf: (0212) 852 55 20)
O kadar mutluyum ki anlatamam...
Birkaç yıl önceydi..
Telefonum çaldı..
Gazi Üniversitesinden aradığını belirten genç bir akademisyen Tarımla ilgili bir sempozyuma haberlerde yer verip veremeyeceğimizi soruyordu. Bir nevi ricaydı...
Yazdıkları dikkatimi çekmişti.
O dönem yönettiğim haber portalında köşe yazmasını teklif ettim.
Aradan kısa bir zaman geçti.
Bir de baktım, kardeş haber portalında yazmaya başladı..
Yine aradan kısa bir zaman daha geçti, baktım aynı isim ulusal bazı gazetelerde özellikle Güneydoğu ve Kürt meselesi ile ilgili analizler kaleme almaya başladı.
Kısa bir aradan sonra da hemen her TV kanalı bu genç akademisyene Güneydoğu ve Kürt Sorunu uzmanı sıfatı ile ekranlarını açtı.
Bu isim Doç. Dr. Hüseyin Yayman.
O kadar mutluyum ki anlatamam.
Acaba ucundan azıcık da olsa katkım olmuş mudur