Saygıdeğer Milli Gazete okuyucuları,

Yaklaşık 20 yıl önce, bugünlerde yeniden hatırlamak zorunda kaldığım bir hadise yaşamıştım. 11 Eylül 2001 ikiz kule olayları (ABD’nin kendi iç devletinin yaptığı bir senaryo) sonrası oluşan kasvetli atmosferde Münih Havalimanı’nda çalışıyordum. Bir gün, hakkımda gizlice bir dosya hazırlandığını ve “Münih Bölge Gençlik icrasında bulunmuşum” denilerek fişlendiğimi öğrendim.

Hiçbir suçum olmadığı hâlde 2004 yılında işimden çıkarıldım. İki yıl süren zorlu mahkeme sürecinin ardından görevime geri döndüm. Fakat o yıllarda mahkeme salonlarında duyduğum bazı cümleler, daha sonra Alman kamuoyuna da yansıdı. Bunların en çarpıcısı ise, Almanya Anayasayı Koruma Dairesi Başkanı Heinz Fromm’un Milliyet Gazetesi Avrupa baskısına 29 Nisan 2006’da verdiği o meşhur açıklamaydı:

“BU ORGANİZASYON, HAREKET KURALLARININ TEMELİNİN KUR’AN OLDUĞU NOKTASINDAN YOLA ÇIKIYOR. BU, ANAYASAL DÜZENİMİZE TERS DÜŞÜYOR. HERHANGİ BİR SUÇ İŞLEMESSELER BİLE, BİZİM YASALARIMIZA GÖRE ONLARI TAKİP ETMEMİZ GEREKİYOR.”

Whatsapp Image 2025 11 27 At 16.13.09

Bu sözün en çarpıcı yönü, Almanya’daki yüzlerce dini topluluktan hiçbirine değil; doğrudan Milli Görüş’e yönelik olmasıdır. Oysa Almanya’daki tüm cemaatler Kur’an’a inanır. Ancak mesele inanç değil; o inancın toplumsal bir bilinç, bir kimlik ve bir duruşa dönüşmesidir.

Milli Görüş sadece bir ibadet topluluğu değil; gençlikten aileye, eğitimden sosyal hayata, dayanışmadan ahlâki kimliğe kadar geniş bir alanı kuşatan bir hareket olduğu için Avrupa’daki Müslümanların gelecek tasavvurunda belirleyici bir rol üstlenir.

Fromm’un “Suç yok ama takip ediyoruz” cümlesi, esasında bir tehdit ifadesi değildir. Bu, bir fark edilmişliğin, bir etki gücünün, bir ciddiyetin tescilidir.

Evet, Almanya’daki tüm cemaatler Kur’an’a inanır; fakat Kur’an’dan bir hayat nizamı çıkarıp bunu toplumsal bir kimlik hâline getiren yapı Milli Görüş’tür.

Bu sebeple açık söylemek gerekir ki bu söz, Milli Görüş camiasına dışarıdan takılan bir madalyadır. Çünkü bir hareketi en iyi, onu dışarıdan gözleyenlerin tanımı yapar.

Eğer bir devlet yetkilisi,
“BU İNSANLAR HAYATLARINI KUR’AN’A GÖRE DÜZENLİYOR”
diyorsa, bu bir suçlama değil; tam aksine bir övgü, bir tespit ve bir şeref payesidir.

İnsan böyle bir cümleyi duyunca “Elhamdülillah, iyi ki Milli Görüşçüyüz” diyerek secdeye kapanmak istiyor. Çünkü bu ifade, bizim ne olmak istediğimizi değil; ne olduğumuzu anlatıyor.

Sonuç olarak Milli Görüş’ün farkı, inancında değil; o inancı toplumsal bir kimlik ve bir hayat nizamı hâline getirme iddiasındadır.

Bu iddia kimilerini rahatsız edebilir, kimileri için takip sebebi olabilir; fakat bizim için bu takip, değerimizin ve etki gücümüzün en açık göstergesidir.

Kökü Kur’an’a dayanan ve insanı yüceltmeyi amaçlayan bir hareket takip edilir;
AMA ASLA TÜKETİLEMEZ.