Herhangi bir ibadet asra has kılınmaz ama kurban ibadetinin inananlar açısından pek popüler olduğu söylenebilir. Doğru anlaşılır, Allah’a has kılınırsa kurbanın böyle önemsenmesi pekala güzelliktir, insanlığa doğru götüren iyiliktir, elbette takdir edilesidir.

İnsan, kurban edeceği hayvanı seçebilen bir varlıktır. Öyle ki milyonlarca tosun, düve, koyun, koç, keçi, teke, manda ve camış arasından kurban edeceği hayvanı özenle seçer. Bu seçimi yaparken hayatının her alanına etki edecek genel, yerel, özel seçimler gibi vurdumduymaz davranmaz! Aldığı hayvanın gösterişliliğine, kilosuna, uzuvlarının eksiksizliğine dikkat eder. Hem de bir ibadet bilinciyle hareket ettiğinden her sene yenilediği kurbanlık seçimini adet haline getirmez. Böylece etinin ve kanının yaratana ulaşmayacağını bildiği kurbanını lüzumuna uygun şekilde ifa eder. Yaratana ulaşacağını bildiği ama kayıtsız kaldığı, kendisinden gayrı insanların hayatını etkileyen ameller içinse hiç kaygı gütmez! Yani kurbanlık dışındaki seçimler pek önemsiz görünür. Zaten kurbanlık seçtiği hayvandaki teslimiyetin dik alasını kralına karşı kendisi gösterir.

Mübarek insan, bir bayrama hazırlanmaktadır. Hani öyle böyle bir bayram da değildir. Otoritelerin keyfe keder uydurduğu demokrasi bayramlarına, kurtuluş günlerine benzemez. Allah tarafından tayin edilen iki müstesna bayramdan birini ihya edecektir. Çoluk çocuğuyla bir arada gülecek, eğlenecek, yoksulları düşünecek, varsılları önemsemeyecektir. Önemsemediği ve hatırına düşürmediği zümreler arasında bilmem kaç senedir çoluğundan çocuğundan ayrı bayram geçiren mahpuslar, dünyanın bir ucunda soluk almaya çalışan mülteciler, anasından orada doğduğu için tıpkı anası gibi özgürlüğünden edilip dört duvar arasında büyüyen bebeler bulunur. Geçmiş bayramlarda hatıra gelmeyen türden komşuda pişip bize düşmeyen toprak altına saklanmış çocuklar, malı mülkü ve hayatı çalınmış insanlar yine akla gelmez.

Yurdum insanına yüklenen orantısız hamasetin güzide bir örneği olarak şöyle hikâyeler anlatılır: Komutan, askerin tırnağını kontrol ederken elindeki kınayı görür, sorar, yanıt alamaz, anasına mektup yazdırır ve sonuç olarak Allah’a kurban olsun diye koyuna, eşine kurban olsun diye genç kızlara, vatana kurban olsun diye askere gönderilen gence kına yakıldığını öğrenir. Anlatının burasında bir kahvehane muhabbetinde Herodot Cevdet rolünü kesmekte olan zamanın Hasan Kaçan’ını dinleyip cuşı huruşa gelen o şaşı gencin lam harfine nüfuz etmek istercesine ‘Allah’ diye haykırışını beklemeden ortamı terk etmek iktiza eder. Lakin maruz kalıp muhatap kılınan el kadar ilkokul bebeleridir ve onların henüz ne seçme ne de seçilme hakları takdir edilmemiştir!

Seçme ve de seçilme bir hak olarak ne zaman tanınır, sormadan kimin neye niçin kurban olması gerektiğine dair kafa yormak gerekir. Bir olan Allah emrettiği için belli başlı hayvanlar kendisine kurban edilir. Kına yakılan gelinler ve askere gönderilen gençler kurbanlık addedilmemelidir. Keza hiç kimsenin kanı herhangi bir şey için damarlarından başka bir yerde akmasındır. Bu kan güzellemesine yönelik hamaset, ancak üstünden rant devşirenleri mutlu eder. Böylece sırasında kahraman olup aziz vatanı kurtarıverirler. Lakin işte kurban olup hangi cephede düştüğü bile bilinmeyen dedelerin ne adı vardır ortada ne bir mezarı… Onlar sadece birilerinin yüksek kazançla çıktığı savaşın samimi insanlarıdır.

Bir savaştan yüksek kazançla çıkmak sadece silah tüccarlarına has kılınamaz. En az onlar kadar bir işin ucundan tutmuş görünenler, toplumsal temayülleri kendilerine çevirip siyasal güç elde edenler, ateşkes için anlaşmaya oturabilenler vs. karlı çıkar. Geri kalanlar yine kurban edilmek zorundadırlar. Kanın damar dışında akışkanlık kazandığı savaş esnasında olduğu gibi savaş sonucu rant paylaşımında da belli başlı kurbanlıklar söz konusudur. Her yeni rejim oluşumu, birilerini kurban, birilerini kahraman yapar. Kurban edilenler, üstüne bir de hain ilan edilmezse yine iyidir. Hiç yoktan can verip, kan döküp kahraman ilan edilmek, hatırası adına onure edicidir.

İnsan, kurbanını seçer, seçtiğini kurban eder. Kendisi de seçiminin ya da seçtiğinin kurbanı olur. Kime nasıl kul kurban oluyorsa kurbanlık diye seçtiğinin de kendisine öylece boyun eğmesini, adeta boynuna değecek bıçağı arzulayıp teslim olmasını, dile gelip buyur kes demesini ister. Sanki o zaman yaptığı eylem çok daha makbul, gönlü daha bir mutmain olacaktır. Ama işte kimi delikanlı tosunlar kasaba elini kestirir, kimi peşinde koşturur, kimi de sahibini yerden yere vurulan matadorlar gibi hayatın tribünlerine doğru fırlatır.

Nihayet bayramdır, o halde herkes için mübarek olsundur!