Geçen haftaki yazımızda Amerika kıtasında yerli halka yapılan zulme özet şekilde değinmiştim. Vahşet koca kıtada ve özellikle ABD’de insani boyutu fazlasıyla aşmıştır.

Amerika kıtasında en dramatik şekilde yok edilen millet belki de Kızılderililerdir. İngilizler gelmeden önce uçsuz bucaksız arazilerde at koşturan bu millet göçmenlere önce kucak açtılar. Göçmenler çoğaldıkça arazi yetmediğinden ilk sürtüşmeler başlamış ve zamanla Kızılderililerle soluk benizliler(Kızılderililerin tabiri ile)arasında silahlı bir mücadele ortaya çıkmıştır. Neticede kaybeden Kızılderililer olmuş soluk benizliler akla hayale gelmedik entrikalarla yerli halkı önce topraklarından daha sonra da canlarından etmiştir.

İlk zamanlar kapanın elinde kalan araziler zamanla azalmaya ve göç edenler çoğalmaya başlayınca kasabalar oluşmuş ve özellikle Amerika’nın batı kısmında kanunsuzluk yani güçlünün zayıfı ezdiği bir dönem başlamıştı. Herkesin belinde silahla dolaştığı bu zamanlarda hızlı silah çeken ya da güçlü olan yaşar yavaş olan ise dünyasını değiştirirdi. Tam anlamıyla bir keşmekeşin yaşandığı o devirlerde bu sefer göçmen olarak gelenler kendileri gibi göçmen olanların haklarını gasp etmeye başlamışlardı. Büyük bir talan ve soygunun olduğu o devirlerde pek çok insan hakkını alamamış pek çoğu da haksızlıkla oldukça büyük servetler elde etmişti. Hukuksuzluğun hükümran olduğu zamanları hâlâ çeşitli şekillerde yâd eden Amerika, alışkın olduğu bu tavırlarını dünyanın diğer devletlerine karşı sergilediği tutumda da göstermektedir. Hukuk devleti olduğunu iddia eden ABD iş diğer devletlerin hukukuna gelince nedense lal olmaktadır.

Koloni şeklinde yaşayan insanlar zaman içerisinde -ki sayıları on üçtü- bir araya gelerek 4 Temmuz 1776 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’ni kurmuşlardır. Günümüzde 50 eyalet olarak dünya sahnesinde yer almaktadır.

Kuruluş aşamasında ABD ile Osmanlı ilişkileri de oldukça ilginçtir. Bu ilginçliği şöyle bir tarihi olayla izah edelim. ABD’nin tarihi boyunca anlaşma metnine bağlı olarak haraç ödediği tek ülke Osmanlı’dır. 5 Eylül 1795’te Osmanlı ile ABD arasında varılan anlaşmaya göre -ki bu anlaşma Türkçe yani o zamanki yazı şekliyle olan Osmanlıca bir metindir- ABD 10 milyon dolar olan yıllık toplam gelirinin 1/5’ini yani 2 milyon dolarını Akdeniz’de ticaret gemilerinin serbestçe dolaşabilmesine karşılık Osmanlı devletine haraç olarak vermiştir. Yirmi yıl haraç veren Amerika Osmanlı’nın giderek zayıflamasını fırsat bilerek haracı ödememiştir.

Kurulduğu günden bu yana sürekli kan ve gözyaşı denizi üzerinde giden Titanic gibi olan ABD zaman içerisinde siyasi arenada da boy göstermeye başlamıştır. Birinci ve özellikle ikinci dünya savaşlarında arzı endam etmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda savaşın gidişatını değiştiren ülke desek sanırım abartmış olmayız. Birinci Dünya Savaşı akabinde yaptığımız kurtuluş savaşı sonrasında imzalanan Lozan anlaşmasında masada bulunan ABD anlaşmaya imza koymamıştır. Yani günümüzde Lozan’la belirlenen sınırlarımızı zımnen tanımayan bir ABD ile biz stratejik ortaklıklar yapmaktayız. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yalta’da dünyayı yeniden şekillendiren egemen güçler ABD’nin bu düzenlemede etkin rol almasını arzu etmişler ve ABD o zamandan bu yana tabir caizse dünyanın jandarmalığına soyunmuştur.

Dünyanın jandarması ABD olunca tabi kan ve gözyaşı da dinmek bilmiyor dünyanın dört bir yanında. Her yere demokrasi götürmek vaadiyle el uzatan ABD oluk oluk kan akıtmaktan hiçbir zaman imtina etmemiştir. Özellikle NATO’nun düşman renginin kızıldan yeşile çevrilmesinden bu yana İslam coğrafyasının her santimine ABD ve şürekâsının yaptığı zulüm ve haksızlık yağmakta, sırf Müslüman olduğu suçsuz insanlar katledilmektedir.

İşte dünyanın külhanbeyi olduğunu zanneden ABD son başkanlık seçimlerinden sonra bir iç savaş ile karşı karşıya kalmıştır. Trump’un başkan olmasını istemeyenler gösterilere başlamış, bazı eyaletler birlikten ayrılmak istediklerini ifade etmişlerdir. Belki de Amerika, tarihinde ilk kez ciddi bir bunalımın eşiğine gelmiştir. Bir kaç eyalette OHAL uygulamasına geçilmiş ve birbiri ardınca yasaklar konmasına rağmen olaylar durulmamıştır. Uzmanlardan bir kısmı ABD’nin parçalanabileceğini bile söylemeye başladılar. Titanic buzdağına çarptı ve Araplara sonbaharı yaşatan Vahşi Batı menşeli ABD şimdi su almaya başladı! Baharı beklerken kışa yakalandı.

Amerika’nın kışı olan bu olaylar belki de İslam coğrafyasının ilkbaharı olacaktır Allah’ın izniyle! Kim bilir…

MİNİK BİR TEBESSÜM

Pilot Temel

Pilot Temel telsizden bütün gücüyle bağırmaktadır:

- Kule! Motorlar arıza yaptı düşüyoruz. Tekrar ediyorum motorlar arıza yaptı düşüyoruz. Kule duyuyor musunuz düşüyoruz?

Kule hemen cevap vermiş:

- Anlaşıldı. Anlaşıldı. Lütfen tam yerinizi ve konumunuzu bildiriniz…

Temel:

- Pilot kabini! Öndeki sol koltuk… Duyuyor musunuz Pilot kabini öndeki sol koltuk…

İlgilisine notlar:

• “Ortalıkta çok fazla şef, fakat çok az Kızılderili var.” Amerikan atasözü

• Tek aleti çekiç olan insan etrafındaki her şeyi çivi olarak görürmüş.

• “Birleşmekbaşlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir, birlikteçalışmak başarıdır.”

• “Gözünün gördüğüne inananlar su dolu bir bardaktaki kaşığı kırık sanırlar.”