Büyük Kahramanmaraş depremi, Maraş’taki çocukluk ve gençlik günlerimizden anıların sindiği sokak, cadde, apartman (ev) ve iş hanlarıyla birlikte sevdiğimiz büyüklerimizi de bizden kopardı. 6 Şubat 2023 Pazartesi saat 04.17’de 7,7 ve aynı gün saat 13.26’da 7,6 şiddetindeki iki deprem, şehri adeta altüst etti. Tabi Maraş’la birlikte on şehrimizi de. Deprem sadece on şehirde değil Türkiye’de ‘hasar’a neden oldu, oluyor. Ülke olarak bu büyük yıkımın altından kalkmamız uzun zaman alacak. Kaybettiğimiz canların geride bıraktığı acılar ruhumuzda derinleşiyor. Kıyametin provası etkisini sürdürüyor.

Değerli yazar Ahmet Doğan İlbey, 69 yaşında (11 Şubat 2023 Cumartesi) dâr-ı bekaya irtihal etti. 6 Şubat 2023 büyük Kahramanmaraş depreminde yıkılan oturduğu apartmanın enkazı altında kalan İlbey’in, 11 Şubat’ta enkazdan çıkarıldığında vefat ettiği anlaşılmış. Vefat haberini, halamın oğlu ve aynı zamanda eşimin amcası hikâyeci Hasan Keklikçi telefonla bildirdiğinde, yüzlerce anımız gözlerimin önünden geçti, gözlerim doldu, çok üzüldüm. Ahmet Doğan İlbey, 5 Şubat’ta bana mailden yazısını göndermişti, son sekiz yıldır her hafta yaptığı gibi. Yazılarını gazetede yayımlanmadan önce gönderiyordu. Son sekiz senedir ara ara mailleşiyorduk. Hasan Keklikçi’nin babası büyük amcamız (Hasan Keklikçi hem halamın oğlu hem de babası babamın amcasının oğludur) vefat ettiğinde vefat haberini bana Ahmet Doğan İlbey bildirmişti. İlbey ile sadece ‘yazı’ ilişkimiz yoktu aynı zamanda bir nevi ‘aile büyüğümüz’ idi. Ahmet Doğan İlbey ile şahsen ne zaman tanışmıştık?

Ahmet Doğan İlbey ile 1995 yılında ben daha lise bire giderken şahsen tanışmıştık. Şair ve yazar Hasan Ejderha tanıştırmıştı. Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Kahramanmaraş Şubesi o zaman Rektörlük binasının arkasında bir apartmanın giriş katındaydı. Hasan Ejderha, ben ve üç arkadaşıma derneğe gidelim demiş ve birlikte gitmiştik. O zamanlar henüz herhangi bir dergide şiirim yayımlanmamıştı; ilk şiirimin yayımlanmasına daha bir yıl vardı yani ilk şiirim 1996 yılında Gülistan dergisinde yayımlandı. Dernekte ilk tanıştığımız kişi İsmail Göktürk ve ikinci tanıştığımız isim ise Ahmet Doğan İlbey olmuştu. Hasan Ejderha daha o zaman beni şair diye tanıtmıştı. Çünkü ben bir defter dolusu şiiri Ejderha’ya vermiştim lise birde (1995’te), bakması için. Daha öncesi de var, ortaokul ikinci sınıfta tanışmıştık Hasan Ejderha ile. Şiir vesilesiyle. Benim gözümde Hasan Ejderha demek türkü, aşk ve şiir demektir. Aynen Ahmet Doğan İlbey de öyle idi; ilk tanıştığımızda türkü ve şiir üzerine konuşmuştuk. Yayımlanmış beş şiir kitabı olan bir şair olarak çok az kişiye şiir ithaf etmişliğim var; Ahmet Doğan İlbey şiir ithaf ettiğim az isimlerden biridir.

Lise yıllarımda düzenli bir şekilde her hafta sonu akşam TYB Kahramanmaraş Şubesi’ne giderdim. 2002 yılında İstanbul’a gelene kadar da gittim. Rektörlüğün arkasından bir süre sonra Yenişehir İşhanı’nın dördüncü katına taşınmıştı ‘dükkân’. O zamanlar ‘dükkân’ denirdi oraya. Gece saat onda sohbet başlar sabah ezanına kadar sürerdi. Ahmet Doğan İlbey ‘dükkân’ın kurucusu ve ‘komutan’dı. ‘Dükkân’da kimler yoktu ki; şair ve şiir denince akla ilk gelen şair ve yazar Hasan Ejderha, hikâyeci Hasan Keklikçi, saz çalıp türkü söyleyen şair ve yazar Mehmet Narlı, türkü ve marş söyleyen adeta bir Osmanlı şehzadesi olan İsmail Göktürk, ‘Ali’ denince gözleri buğulanan Alevi kökenli ülkücü şair Memduh Atalay, nezaket nedir anlatmayıp yaşayarak gösteren bilge yazar Ali Yurtgezen, siyasi ve sosyal meseleleri mizahla ifade eden Muzaffer Gözükara, ülkücü (başbuğ) Cüneyt Cesur, ülkücü (reis) Mahmut Yardımcıoğlu, değerli felsefeci yazar Mustafa Kök’ün oğlu çok güzel saz çalan Dündar Kök ve ülkücü (başkan) Fatin Rüştü Kayıran. Tabi bu isimlerin hepsi ülkücü. ‘Dükkan’da çok anımız var. Bir gün akşam tek başıma ‘dükkân’a gittim, Ahmet Doğan İlbey teybini getirmiş, türkü dinliyor tek başına. Kafa selamı verip oturdum. Türkü bitince, çay demlemiştim aziz dost deyip kalkıyordu ki ben kendisinden hızlı davranıp çay almaya gittimse de kendisi gelip kendi bardağını doldurmuştu. Karşılıklı sigara ve çay içerek türkü dinlemiştik. Türkü dinlerken adeta türküyü yaşayarak hüzünlenen nadir hüzünkârlardandı Ahmet Doğan İlbey.

2002 yılında ben İstanbul’a geldikten sonra Ahmet Doğan İlbey ile yüz yüze hiç görüşemedik. 2015 yılında üçü ikinci baskı dördü yeni yedi kitabım yayımlanmıştı. Bir okurumun haber vermesiyle Ahmet Doğan İlbey’in kitabım üzerine yazı yazdığını öğrenmiştim. Teşekkür maili göndermiştim. O günden sonra ara ara mailleştik.

Ahmet Doğan İlbey ülkücü, fikir adamı, rejim muhalifi, Müslüman bir yazar. Yazılarında Türklüğü İslam’la değerli görür. Ahmet Doğan İlbey Bir Hüzünkârın Tahrir Defteri, Millet Üstüne Düşünceler, Aldatan Cumhuriyet, Cumhuriyetin Karanlık Yılları ve Müslüman Doğu’nun Derûnu düşünce kitaplarıyla Türk düşüncesinde kendine özgü bir yer edinmiştir. Ahmet Doğan İlbey’e Allah’tan rahmet, yakınları ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.