Bir anne babanın çocuğuna verebileceği en değerli şey ona hakkaniyet bilinci vermek ve adaletli olmayı haklının yanında yer almayı öğretmektir. Aksi takdirde, benim yanımda olan benim yakınım olan ve benim çıkarım olan kimse daima haklıdır anlayışı gelişecektir ki, bu gün kapitalist kültürün ürettiği insan prototipinin ekserisi bu katagoride yer almaktadır. İnsanlar küçük bir menfaat için adaleti katlediyor ve haklıyı haksız olarak gösterebiliyorlar. Çünkü kapitalist zihniyetin temelinde, menfaatçilik ve bencillik vardır. Bu iki duygu çocukluk döneminden itibaren kapitalist anne baba tarafından işlenir ve menfaatçiliğin tohumları ekilir. Oysa adaletin katledildiği bir aile ya da toplumda gerçek anlamda bir huzurdan söz edilemez.
Adalet öyle kadim bir kavramdır ki içine girmediği, arasına sızmadığı hiçbir vakıa yoktur. Her eli kanlı zalimin, gözü dönmüş caninin ve pervasız hırsız ve gaspçının dahi ona ihtiyacı vardır. Adalet ekmek gibidir, su gibidir, güneş gibidir. Tarihin her devrinde olduğu gibi bugün de, hak ve hakkaniyet yolundaki insanlarla, zalimler arasında hakem olacaktır.
Adaletin ilk katili şeytandır.
Ama ondan sonra insan adaleti yüz milyonlar kere daha fazla katletti.
Adaleti katledenler sadece tarihe mal olmuş Firavunlar, Calutlar, Nemrutlar değildir, bugün dünyada bunun liderliğini yapan ideolojiler ve medeniyetler var. Bu zihniyetlerin yanında yer alan her kim olursa olsun adaletin katline katkıda bulunuyor ve destekliyor. Şeytan bir kere kavramla – manayı birbirinden ayırdı ve en büyük kötülüğü kendisine yaptı. Lakin günümüz dünyasında daha büyük şeytanlar ve onların medeniyetleri ebedi özgürlük ve adalet (!) adı altında daha vahim, yıkıcı bir etki ile adem oğullarını dünyalarından etti.
“...Adaleti ayakta dimdik tutacak bir güruh içinizde daima bulunsun ...” diyor, Rabbimiz. Yani, kıyamete kadar hak ve haklıdan yana olup, adaleti ayakta tutacak salih ve sadık müminler olacaktır ve bu içimizi aydınlatan bir müjdedir.