AB ısrarla 301. maddenin kaldırılmasını istiyor. Çünkü, 301. maddeyi demokrasinin önündeki en önemli engel gibi algılıyor ve öyle takdim ediyor. Gerçekten böyle mi 301. madde kaldırılınca demokrasi tüm eksikliklerinden kurtulup tamamlanmış mı olacak

Geçmişte 141, 142 ve 163. maddeler vardı. Uzun yıllar bu maddeler TCKdan çıkırtıldığı takdirde düşünce özgürlüğünün önündeki engellerin kalkacağı sanıldı. Halbuki aynı dönemde bir de 159. madde vardı ve ülkemizde yazan ve konuşan herkes istendiği an bu madde kapasamında yargılanabilir ve mahkum edilebilirdi. Sonuçta 141, 142 ve 163. maddeler birlikte kaldırıldı. Sanıldı ki, düşünce ve inanç özgürlüğünün önündeki tüm engeller kalktı. Halbuki hiç de öyle olmadı. Çünkü, bazı düşünceler belli  çevreler tarafından suç sayılmaya devam edildi. Bunun sonucu olarak boşluğu doldurmak üzere hemen bir başka madde devreye sokuldu. Yine insanlar düşüncelerinden dolayı yargılanmaya ve mahkum edilmeye başlandı. Kısacası ülkemizde hep sakıncalı düşünce ve inanç şekli olmaya devam etti. İnsanımız sürekli olarak resmi ideolojinin dayattığı biçimde düşünmye ve inanmaya zorlandı. Zorlandı diyorum çünkü yaşananları başka türlü izah etmek mümkün değil.

Kaldı ki ülkemizde sadece bazı kanun maddeleri ile düşünce ve inanca sınır getirmekle kalınmamış bazı kişi ve kurumların kararları ile birtakım yasaklar icad edilebilmiştir. İşin garip tarafı bazı kişi ve kurumların icad ettiği yasağın kaldırılması için Anayasa değişikliğine ihtiyaç duyulur hale gelinmiştir.

Bunun en son örneği emekli subayların açıklamaları bile bir genelge ile kendilerine bazı kapıların kapanması sonucunu doğurabilmektedir.

Demek istediğim o ki, bu ülkede demokrasinin olmazsa olmaz şartı düşünce ve inanç hürriyetinin önündeki tek engel 301. madde değildir. Bu sebeple de 301. maddenin kaldırılması ile ülkemizdeki demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile işlemesini sağlamaya yetmeyecektir.

Bu ülkede tek kural koyucu Türkiye Büyük Millet Meclisi olsa belki meselenin çözümü mümkündür. Ancak, biliyoruz ki tek kanun koyucu TBMMolmakla birlikte kural koyucu sadece Meclis değildir.. Bazı makamlar yayınlayacakları bir tebliğ ile birtakım yasaklar koyabilmektedirler. Konulan bu yasaklar ise sonunda düşünce ya da inanç özgürlüğüne getirilen bir sınırlamaya dönüşebilmektedir.

Bu bakımdan sürekli olarak sanki ülkemizde sistemin normal seyrinde işlemeyişinin tek sebebi 301. madde gibi gösterilmesi gerçeği yansıtmıyor. TCKdaki sadece 301. maddeyi değil benzer tüm maddeleri iptal etmiş bile olsanız bu ülkede bazıları asli vatandaş, çoğunluk ise gerektiğinde vatandaş sayılmaya devam ettiği sürece sonuç değişmeyecektir.

Çözüm nedir peki

Bazı kurumlar ve kişiler yetkileri olmadığı halde birtakım yasaklar koyamayacak, koyacak olurlarsa sıradan vatandaşlar gibi hesap sorulabilecek bir konuma çekilmeden/çekilemeden birtakım kanun maddeleri ile uğraşıp durmanın anlamı yoktur. Kaldı ki mevcut kanunlar bile kişiden kişiye değişen sonuçlar doğurabilmektedir. Söz gelimi bir yazar için açılan dava berat ile sonuçlanabilirken, bir başkası için cezaevinin yolunu açabilmektedir. Bu sonuçların alınmasında da bazı iç ve dış çevrelerin baskılarının rolü olabilmektedir.

Bazı kurumların başında bulunanlar yaptıkları bir yanlış sebebiyle hesaba çekilebilirken, bazı kurumların başında bulunanların yaptıkları yanlış, ihmal ve beceriksizlik sorgulanamamakta, sorgulanmaya kalkıldığında hemen sorguculara hadleri bildirilivermektedir.

Bu bakımdan demokrasinin önündeki tek engel olarak TCKnın bazı maddelerini göstermek, özellikle de 301. maddeyi günah keçisine çevirmek gerçeği kamuoyundan gizlemekten öte gitmez. Çünkü bu ülkede bazı çevreler kesinlikle tam demokrasiden yana değildirler. Onlar sınırlı bir demokrasi istiyorlar. Bu çevreler hizaya sokulamadığı sürece tüm söylenen ve yapılanlar kangren olmuş yaranın pansuman ile tedaviye çalışılmasından ibaret kalacaktır.