Bu gün 28 Şubat! Ama biz hâlâ post-modern darbeyi

tartışıyoruz.

Çünkü dünya literatürüne post/modern darbe sözünü

kazandıran ilk ülkeyiz!

Çünkü bir ülkede ya darbe yapılır, ya da ihtilal .

Bunun orta sı yoktur.

Malum, post/modern darbe ismini ülkemize ilk kazandıran

kişi bir gazetecidir.  Radikal Gazetesi

yazarı Türker Alkan, 13 Haziran 1997 tarihli Postmodern bir askeri müdahale

başlıklı yazısında tanımlamasıyla gündeme getirmiş dahası Cengiz Çandar ın  etkisiyle yabancı basında da kullanılmaya

başlanmış Hatta, bu ifadenin Cengiz Çandar tarafından ilk kez kullanıldığı

iddia edilse de, Çandar 28 Haziran 1997 günkü yazısında bu olaydan postmodern

darbe diye sözetmiş

***

Postmodern darbe çok kapsamlı bir hareket olduğu için

ucunun nerelere kadar vardığını kestirmek zor. Çünkü, darbenin acısını kamusal

alanda hala hissetmek mümkün.

Bazan, yeni belgeler gazete sütunlarında arz-ı endam

eyliyor.

Mesela, 28 Şubat ta kurulan Batı Çalışma grubu 5 bin

kişiyi fişlemiş.

Mesela, dönemin kudretli Generali Çevik Bir yabancı

yetkililere, Refah-Yol u devirmemiz sizin de çıkarınıza olur diye ikna etmeye

çalışmış. 

Üstelik Bir, bu görüşmeleri, Emekli Orgeneral İlhan

Kılıç, emekli Korgeneral Çetin Saner, Tümgeneral Orhan Yöney, Aydan Kodaloğlu ve Onur Öymen gibi suç

ortaklarıyla yapmış.

TSK nın üzerine düşeni yapacağı teminatını verirken,

görüşmelerin özellikle TSK ya silah satan ülkelerle gerçekleşmiş olması hayli

ilginç.

***

28 Şubat sadece post-modern darbe değil, aynı zamanda

ezber bozan bir darbeydi. Çünkü, 28 Şubat bir sonuç değil, süreçti. Dönemin

Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller in ifadesiyle, Topla tüfekle yapılmamıştı

elbet Ama Sincan da tanklar yürümüştü. Meclisin kapısına kilit vurulmadı,

ancak demokrasinin en temel ilkesi ihlal edildi.

Post-modern ciler, lüks otellerin arka odalarında

oluşturulan ikna odalarında tehdit, şantaj ve ikbal vaadiyle DYP den adam

kopardı...  Çoğunluk azınlığa çevrildi.

Millet iradesi hiçe sayıldı.

Hala, 28 Şubat ın rövanşının alınamaması, post-modern

darbenin bilançosunun tam çıkarılamamasından kaynaklanıyor olabilir mi

ERBAKAN IN YOLU

Prof. Dr. Necmettin Erbakan ı anlatmaya bu sütunlar

yetmez. Zaten yazdıklarımız da okyanustan bir katre.

Türk siyasi hayatı onunla renk lenmiş, asık, ciddi ve

puslu Ankara nın havası onun munis yüzüyle dağılmıştı. Meclis in statik,

politik ve sıkıcı konuşmalarını nükteleriyle süsleyen bir siyasetçiydi.

Çocukluğumda televizyonda ilk izlediğim bütçe görüşmelerinde

Erbakan ın konuşmaları ilgimi çekmişti. Özellikle, bütçe görüşmelerinde

Kadayıfın altını yaktınız sözleri, gergin olan meclis sıralarını gülümsetmeye

yetmişti.

***

60 lı, 70 li, 80 li, 90 ve nihayet 2000 li yıllara

kişiliğiyle siyasete yön vermiş bir figür Erbakan...

Milliyetçi Cephe Koalisyonunda Başbakan Yardımcısıydı.

Refah/Yol koalisyonunda da Hükümetin başına geçti. DYP

Lideri Tansu Çiller le yaptığı ortaklık mükemmel bir uyumun göstergesiydi.

Ancak hem içerden hem de dışarıdan gelen tazyikler ne yazık ki, hükumeti

bunalttı. Belli ki, bir yerlerden psikolojik harekat operasyonu

başlatılmıştı.

***

DYP nin altını oydular. Bakanlar tek tek istifa etti veya

ettirildi.

Önü alınamayan karalama fırtınası bütün hızıyla sürdü.

Erbakan ın nefes alması bile irtica ya davetiye sayıldı! Libya ya yaptığı

geziyi topa tuttular. Kaddafi konuk sarayının tam ortasına kurdurduğu çadırda

resmen şov yaptı. Bunu tepe tepe kullandılar. Hâlbuki hükumet Libya dan

alacağını tahsil ederek, başarısını ispat etmişti. Medya bu başarısını

görmezden geldi ve ziyaret 28 Şubat a meze oldu.

Psikolojik harekâtın halk ayağı olan Karanlığa karşı bir

mum da sen yak kampanyası ile başarıya(!) ulaştılar.

Hükümet çekildi. Erbakan yerini koalisyon ortağına

bıraktı.

Ancak hesapta olmayan bir şey yaşandı: Köşk ten Tansu

Çiller e onay çıkmadı. Cumhurbaşkanı Demirel hükumeti kurma görevini mecliste

en az grubu olan kişilere vererek Refah/Yol u oyaladı.

Sonuçta, Ecevit in DSP si, Devlet Bahçeli nin MHP si ve

Mesut Yılmaz ın erimiş ANAP ı birleşerek köşkten hükümeti kurma görevini aldı.

***

11 Aylık Refah-Yol hükümeti tarih oldu. Geride başarı

öyküsü bırakarak. Karanlık mihraklar irtica geliyor, öcü geliyor derken

hükümetin ekonomik başarısını sümen altı etti.

Peki, neydi bu başarılar

Özetle bakalım:

20 Milyar dolar olması beklenen bütçe açığı 15 milyar

dolara, 45 milyar dolar olması beklenen iç borç ise 22 milyar dolara düşürüldü.

Yüzde 170 seviyelerinde devralınan hazine borçlanma faizi, Şubat 1997 tarihinde

yüzde 83 ler seviyesine düşürlüdü.

Ya enflasyon

Toplumun tüm gelir gruplarına enflasyon üzerinde 40-50

puanlık bir reel gelir sağlanmış...

53. Hükümet döneminde bütçeden tarımı desteklemek için

ayrılan pay sadece 19 trilyon iken, 1996 için önceki hükümet tarafından

öngörülen destekleme fonu sadece 38 trilyon... Refah-Yol (54. Hükumet), 1996

yılı ikinci yarıda yaptığı hamle ile bu desteği, 60 trilyon TL ye çıkardığı

gibi, 1997 yılı içinse 95 trilyona yükseltti. Aradaki farkı hesap ederseniz:

Tam 57 trilyon.

Hep kaynak tan sözedildi. Kaynağı nereden bulacak diye

eleştirildi Refah-Yol... Hâlbuki zatan kaynak paketlerden 11, 78 milyar dolar

(Ocak 1997 itibariyle), Nisan 1997 itibariyle 13.33 milyar dolar bir gelir

sağlanmış. Yani toplam 25,11 milyar dolar zamsız, vergisiz bir gelirin havuza

aktarılması sağlanmış.

Hatırlayın, Bağ-Kur emeklilerinin maaşı yüzde 300

arttırıldı. Esnafa verilen krediler 80 trilyona çıkarıldı.

Ya asgari ücret: Yüzde 100 den fazla artış sağlandı.

Memurların yüzü Refah-Yol döneminde güldü: Yüzde 102,5

maaş zammı hala dillerde.

Emeklilerin maaşlarında enflasyonun üstünde yüzde 51 reel

artış sağlandı.

Zaten bu hükümet zamanında eşel-mobil sistemi

getirilerek, memur ve işçilerin maaş zamları otomatiğe bağlanmıştı. Böylelikle

enflasyona ezdirilmedi.

Sendika ağalarının yaptığı yürüyüşleri hatırlayanınız var

mı Hani biz zam istemiyoruz, laiklik istiyoruz diye meydanlarda çığlık

çığlığa bağıranları...

Yine bu hükümet döneminde kamu toplu iş sözleşmeleri

ilk kez 3 ay gibi kısa bir zamanda sağlandı. Ortalama giydirilmiş aylık

ücretlerinde büyük bir artış sağlandı. Ücretler 50 milyon TL den, 107 milyon

TL ye, dolar bazında 655 dolardan, 993 dolara çıkartıldı. Buna rağmen adamlar

hükümeti devirmek pahasına meydan meydan gösteri yaptılar.

Körfez savaşı sonrası Irak a uygulanan ambargo sonu

kapalı tutulan Kerkük/Yumurtalık boru hattı, Amerika nın tehdidine rağmen,

Refah/Yol hükümetinin gayretleriyle açtırıldı. Ekonominin yüzüne kan geldi.

11 aylık hükümet süresince ilk defa denk bütçe

yapılabildi. Bu 50 yıldan beri illk kez yapılıyordu ve övünülecek bir

başarıdır. İstanbul dükalığına ve dönme diktasına sunulan kredi ve teşvik

imkânları, onların ellerinden alınarak Anadolu nun kalkınmasına, yerli ve milli

sanayinin oluşmasına aktarıldı. Bütün bu işler yapılırken yeni zam ve

vergilerin konmadığını hatırlatalım.

14.6. 1997 tarihinde Çırağan sarayında bir pakt

kurulmuştu. ABD, İngiltere, İtalya, Fransa, Japonya, Kanada ve Almanya nın

oluşturdğu G-7 lerin karşısında, Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Endonezya,

Malezya, Mısır ve Nijerya yı içine alan D-8 ler... Bu yeni bir eksen di ve çok

önemli bir projeydi.

11 aylık Refah/Yol hükumetin kısa zamanda daha bunun gibi

bir çok başarıya imza atması belli mahfillerce gizlenir hep. Ne zaman ki 28

Şubat post/modern darbe, hükumeti iktidardan uzaklaştırdı, vurguncular,

soyguncular yeniden hazineyi yağmalamaya başladı.

Hülasa-i kelam:

Prof. Dr. Necmettin Erbakan dendiğinde hep Milli Görüş

çizgisi hatırlanacaktır. Erbakan hiçbir zaman partisine genel başkan olmadı.

O hep lider di. Efendiliği, nüktesi ve zerafetiyle.

Allah rahmet eylesin.