Gece saat onikiyi çeyrek geçiyor. Sofada oturuyoruz. Güzel bir yaz günü gecesi. Rüzgâr efil efil esiyor. Kız kardeşim ve ben çocuklarımızla babamın evindeyiz. Çocuklarımız ve anne-babamız yatmış uyuyor. Ben, eşim ve kız kardeşim sofada oturuyoruz. Bir ara lavaboya gittim. Lavabodayken alışılmadık şekilde bir ilan duydum. Hava rüzgârlı olduğu için ilanın sadece şu kısmını tam duyabildim; “Kıbrıs Meydanı’nda toplanılacaktır. Tüm halkımıza duyurulur.” Lavabodan çıktım. Kız kardeşim ve eşime ben bir ilan duydum; gecenin bu saatinde ne olabilir ki dedim. Eşim, biri yüksek sesle haber dinliyor olabilir dedi. Ben, saate baktım saat onikibuçuk; gecenin bu saatinde köyde kim haber dinler ki dedim; köye baktım; bir iki evin ışığı yanıyor. Allah Allah ne oldu acaba diye kaygılanmaya başladık. Eşim, televizyonu bir açsana bu ilan neyin nesi ki dedi. Üstelik ilan camiden verilmişti. Zaten köyde camiden başka yerden de ilan verilmezdi… Ama bu, gece yarısı?

Ben her yıl yaz tatilimi memleketim Kahramanmaraş’ta geçiriyorum. Bu yıl da yine yaz tatilimi memleketimde geçiriyordum… Tatilde televizyon izlemiyorum, gazete okumuyorum, internete girmiyorum. Yıl boyunca her gün başta kitap olmak üzere okumaktan, izlemekten ve yazmaktan yorulan beş duyuyu hiç olmazsa tatilde dinlendireyim diyerek her şeyden uzaklaşıyorum. Zaten gazetede her gün okuduğumuz ve izlediğimiz haberlerle kafamız çöplük gibi oluyor. Bu sebeple medyadan uzak yaşamaya çalışıyorum tatilde…

Televizyonu açtım. Açar açmaz alt yazıda geçen Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer aldığı belirtilen; “TSK yönetime el koymuştur. Sabah 06’dan itibaren sokağa çıkma yasağı getirilmiştir” ifadesini okur okumaz; n’oluyor ulan dedim; şu işe bakın ordu Türkiye’de darbe yapmış; vay anasını ya, Allah Allah! (Darbecilere o an nasıl sövdüğümü okurlarıma saygımdan burada yazmıyorum.) Hemen TRT’nin kanallarına baktım; hiçbiri yok! Sinirim tepeme çıktı; nasıl yaparlar ulan bu ülkeyi karıştırmaya kimin gücü yeter dedim, kimin! Sonra, Türkiye’deki daha önceki bütün askeri darbeleri görmüş olan babama; “Baba kalk kalk Türkiye’de askeri darbe olmuş. Ordu yönetime el koymuş” dedim. Ben, babam, eşim ve kız kardeşim televizyonun karşısına geçtik izliyoruz; askeri helikopterler ışıklarını söndürerek bombalıyor. Devlet kurumlarını bombaladılar, halkı bombaladılar, TBMM’yi bombaladılar. Bunlar Türk askeri olamaz dedim, olamaz! Dehşete düşmüştük!

Gece saat biri geçerken camiden ezan okundu. Ezan okununca hepimiz, sanki bir darbe değil de İngiliz, Fransız ya da Yunan askerleri Türkiye’yi işgal ediyormuş duygusuna kapıldık. Gözlerimiz doldu. Uhrevi bir hava oluştu. Yarım saat sonra camiden salâ okundu. Köye baktım; bütün evlerin lambaları yanıyor. Kalktım bizim (babamın) evin odalarını dolaşmaya başladım. Babam n’oldu dedi; tüfek arıyorum dedim, tüfek…

Gece saat birbuçuktan sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın cep telefonundan televizyonlara yaptığı, “Halkımızı meydanlara davet ediyorum, halkımızla el ele bu kalkışmayı yapanlara gereken cevabı orada vereceğiz, ben de meydanlarda olacağım” açıklaması gelince; çok şükür sivil yönetim düşmemiş, Cumhurbaşkanımız sağ imiş dedik. Sivil idare, darbeci hainlere yönetimi teslim etmemiş diyerek rahat bir nefes aldık. Sabah ezanına kadar darbecilerin yaptığı domuzlukları izledik. Tabi Müslüman Türk halkının darbeci alçaklara karşı direnişini de. Bu arada yarım saatte bir şehirdeki akrabaları arayıp bilgi aldık. Sabah namazını Ulu Cami’de kıldık ve Kıbrıs Meydanı’nda toplandık... Vatan duygusu her duygunun üstündedir.

FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 kalleş darbe girişimini, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in okunmasını sağladığı ezanlarla birlikte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Müslüman Türk halkı durdurdu. Çok şükür.

Cumhurbaşkanımızı ve halkımızı selamlıyorum. Tarih bunu unutmayacak!