Yaşanmakta olan hayatta hedefleri olanlar geleceğe bakarlar. Geleceğin yürüyüşü ona göre tasarlanır. Bir şey yapamayanlar ya da çözümsüz olanlar geçmişe bakarlar. Geçmişe odaklanırlar. Geçmiş yaşanmış ve tükenmiş olandır. Yaşanmış olan doğruları, kusurları, iyileri, güzellikleri değerlendirilir. Denenmiş olanın üzerinde yol alırken yanlışlara takılmamak, daha açık ifadeyle yanlışları yinelememek anlamında anlamlıdır. Geçmişin başarılarıyla övünmek ya da salt ona takılma sadece duygulara hitap eder. Duyguları eyleme dönüştürmeyecek olan etkilenmelerin insanlara ya da toplumlara bir yararı olmaz.
Bireylerin ya da toplumların yolculukları ileriye hamle yapmalarıyla sonuca ulaşılır. Sonuca gidebilmek için azim gerekir. Azim, yani çalışma, yani gayret.
Tarihin zor dönemleri var. İnsanlar ya da toplumlar bulundukları zor koşul ve dönemlerde başarısızlıklarını geçmiş başarılarla övünmeyle zamanlarını tüketirler. Geçmişe takılıp kalma bu gibi durumlarda ayak bağı olur. O toplumlar bulundukları dönemin zorluklarında yılarlar. Yılgınlıklarını zaferleri kutlamalar üzerine kurtarmaya bakarlar. Önemli olan onların örnek alınmasıdır. Ya da onları başarıya götüren yollarını, usullerini ve yöntemlerini yeni hayata ve döneme uyarlamalarıdır.
Hayat durağan değildir. Sürekli akış halindedir. Zamanımızdaki baş döndürücü akışta, teknolojinin, egemen güçlerin aşırılıkları göz korkutuyor. Göz korkusu yenilginin başlangıcıdır. Korku içinde olanlar asla başarılı olamazlar. Güçlü olana, egemenlere teslim olurlar. Bu da kölelik ruhudur.
Köleler her zaman için korku içindedirler. Onlar güdülmeye alışkındırlar. Bağlı bulundukları efendilerine bağımlıdırlar. O kapıdan asla kopmayı göze almazlar. Koparlarsa hayat onlar için bitecek kaygısıyla yaşarlar.
Müslümanlar için korku ve endişe gerektirecek bütün olumsuzluklar ötelenir.
Her dönemin egemenleri bulunuyor. Her dönemin mazlumları da. Mazlumlar istikametlerini bozmadan, azimle yolculuklarını sürdürürlerse her şey terse döner. En olmadık durumlar gerçekleşir.
Küçük oluşlar büyük geleceklerin başlangıcıdır. Büyük çınarlar bir fideden oluşur. Bir tohum toprağı çatlattığı andan itibaren geleceğe yükselir.
Bu, salt hayatın belli alanlarıyla ilgili değildir. Bütünü içerir. Geçmişe benzemek, tekrarlamak bir başarı değildir. Bir sanat eserini oluşturan bir sanatkâr geçmişin ustalarından birine benzemek, öykünmek onu başarıya götürmez. Ustaya takılanlar asla kendi olamazlar. Ustaları veya öncüleri taklit etmek kötü bir kopya olmaktan öteye gitmez. Toplum nazarında da bu kimseler kendilerine yer edinemezler. Özgünlük her zaman için dikkat çekici olur. Özgünlük bir yenilenmedir. Yenilenme, özü ve ruhu bozmadan dönemin koşullarına, kuşaklarına yeni bir dil ile özü sunmadır.
Müslümanlar her dem kendilerini yenileyebilme şansına sahiptirler. Yenilenme birçok olumsuzluklardan kurtulmadır. Namaz kılma, oruç tutma, hac ibadeti yapma bir yenilenmedir. Düz hayat sıradanlaştırır. İnsanı ya çok donuk hale getirir ya da çılgınlıklara iter. Bu, bir insan ya da toplum için iyi sonuçlar doğurmaz.
Bunalımlı ya da sıradan toplumlar geçmişlerine dönerler, onlarla avunurlar. Gelecekteki toplumlar için zaferler oluşturmazlar, oluşturamazlar.
Gelecek büyük yolculuğa tutkunlarındır. Büyük ideallere, hedefler oluşturanlarındır.
Zamanın akışı çok hızlıdır. Yol hızına ayak uyduramayanlar geride kalırlar.
Yol hızını umursamadan azimle yolculuklarını sürdürenler hayat sevinicin de yaşarlar. Bu, çileli de olsa geleceği kurmanın tek yolu azimdir, inanmadır ve yola koyulmadır.