27. cüzün ilk sayfasında 26. cüzde başlayan Zariyat suresi 50 ve 51. ayetlerinde Yüce Allah Nuh’un (as) kavmine: “Öyleyse Allah’a koşun; ben sizin için ondan (görev alan) bir uyarıcıyım, Allah’tan başkasını ilah edinmeyin, ben sizin için ondan (gelen) bir uyarıcıyım” dediğini haber vererek peygamberlerin ve dolayısıyla onlara vekil olan irşatçı hocaların uyarıcı (korkutucu) olmaları gerektiğine işaret etmekte,-uyarma- ilkesini tekrar etmektedir.
Yine Zariyat suresi 55. ayette Yüce Rabbimiz: “Sen öğüt ver, öğüt vermek müminlere (inananlara) yarar” emir ve beyanıyla “vaaz etme” ilkesini tekrar etmiştir.
Tur suresi son iki (48, 49.) ayetinde Allah Teâlâ: “Rabbinin hükmü için sabret, sen bizim gözetimimiz ile (destekli) sin, kalktığında Rabbini hamdederek tesbih eyle, gecenin bir bölümünü ve yıldızların arkasını dönüp gittiklerinde tesbih et (namaz kıl)” emirleriyle sabır ve namaz ilkeleri tekrar edilmiştir.
Necm suresinin 49. ayetinde: “İnsan için ancak çalıştığı (kadar) vardır” uyarısı ile ‘kazanç için çalışmak’ ilkesi getirilmiştir.
Kamer suresi 15, 23, 32, 40. ayetlerinde Yüce Allah: “Biz hatırlansın, (öğüt alınsın) diye Kur’an’ı kolaylaştırdık, öğüt almak isteyen var mı?” beyan ve sorularıyla ‘Kur’an-ı Kerim’in anlaşılarak okunması’ ilke olarak ortaya konulmuştur.
Kamer suresi 18. ayette: “Onları (Nuh kavmini) ibret olarak bıraktık, öğüt alan var mı?” haber ve sorusuyla ‘tarihi yer ve olaylardan ibret alınması’ ilke haline getirilmiştir. Yine Kamer suresi 51. ayette: “Biz sizin gruplarınızı helak ettik; ibret alan var mı?” haber ve sorusuyla ‘tarihi olaylardan ibret alma’ ilkesi tekrar edilirken bölünenlerin helak edileceği uyarısı yapılmıştır.
Rahman suresi 5, 6, 7 ve 8. ayetlerde ‘çevre düzenini bozmama’ ilkesi konulmuş, 9. ayette ise ‘ölçü ve tartıyı doğru yapıp eksik etmeme’ ilkesi tekrar edilmiştir.
Vakıa suresinde 63’ten 73. ayete kadar astronomik, fiziksel ve kimyasal olaylar anlatıldıktan sonra 74. ayette “Öyleyse büyük Rabbini tesbih eyle” emriyle adı geçen olaylar karşısında Allah’ın kurallarını tenzih edip benimsemek gerektiği ortaya konulmuştur.
Yine Vakıa suresi 83. ayetten 90. ayete kadar ölüm anı tasvir edilerek (betimlenerek) o halden selametle çıkılması için son ayette ‘Allah’ın tesbih edilmesi (tüm emir ve yasaklarının kusursuz olduğunun kabul ve ilan edilmesi’ ilkesi ortaya konuluyor.
Hadid suresi 7. ayette: “Allah ve Peygamberine itaat edin ve sizi halef (mirasçı) kıldığı şeylerden (İslam yolunda) harcayın. Sizden iman edip (Allah yolunda) harcayanlar var ya! İşte onlar için büyük ücret vardır” emir ve müjdesiyle Allah ve peygambere iman ilkesi yanında ‘İslam yolunda harcama’ ilkesi tekrar edilmiştir.
11. ayette ise ‘ödünç verme’ ilkesi, 28. ayette de aydınlık içinde yürüyebilmek (yaşabilmek) için Allah’a inanma ve sığınma, Peygambere güvenme’ ilkeleri tekrar edilmiştir.
Mücadele suresinin 11. ayetinde Yüce Allah: “Ey inananlar! Size -meclislerde genişletin- denildiği zaman genişletin ki Allah da size genişlik versin; kalkın denildiği zaman da kalkın ki Allah sizden iman edenleri ve ilim sahiplerini yükseltsin; Allah yaptıklarınızdan haberdardır” emir ve haberleriyle ‘meclislerde gelenlere yer vermek için toparlanmak, hatta ayağa kalkmak’ edeb-i muaşeret (kaynaşma ilkesi) olarak ortaya konulmuştur.
Yine Mücadele suresi son (22.) ayetinde Yüce Rabbimiz: “Allah ve ahiret gününe inanan hiçbir kavmi babaları, oğulları, kardeşleri ve aşiretleri (kabileleri) dahi olsalar Allah ve peygamberiyle hudutlaşanları sever bulamazsın” beyanıyla ‘Allah ve peygamberin kurallarına sınır getirenleri sevmeme’ ilkesi getirilmiştir.
Haşir suresinin 18. ayetinde: “Ey iman edenler! Allah’a sığının ve herkes yarın için ne hazırladığına baksın…” buyrularak makama, mevkie, paraya, zengine değil ‘Allah’a sığınma’ ilkesi tekrar edilirken ‘gelecek için hazırlanma’ ilkesi de getirilmiştir.
Mümtehine suresi 1. ayetinde Yüce Allah: “Benim ve sizin düşmanlarınızı veliler edinmeyin…” buyruğuyla ‘Allah ve Müslümanların hakkına tecavüz edenlere dost olmama’ ilkesini önümüze koymuştur.
Aynı surenin 10. ayetinde ise: İslam inancına sahip kadınların kâfirlerle evlenmeleri yasaklanmıştır. 11. Ayetinde de; kâfirlerle savaşılıp ganimet alınınca daha önce onların tarafına kaçan kadının mehri kadar ganimetten mağdur kocaya verilmesi ilke olarak ortaya çıkmaktadır.
Mümtehine suresi son ayette: Allah’a şirk yapılmaması, hırsızlık edilmemesi, zina yapılmaması, rızık korkusuyla çocukların kürtajla aldırılmaması (veya düşürülmemesi), iftira yapılmaması ve iyi işlerde Peygambere asi olunmaması ilkeleri öne çıkarılmıştır.
Saf suresi 2. ayetinde Yüce Rabbimiz: “Niçin yapmayacağınız şeyi söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemeniz Allah katında büyük bir gadap getirir” soru ve uyarısıyla ‘Yalan vaatte bulunmama’ ilkesini getirmiştir.
Cuma suresi 9. ayette ‘Cuma namazını kılmak ve Cuma saatinde alışverişi bırakma’ ilkesi konulmuştur.
Teğabün suresi 12. ayette Allah ve Peygambere itaat ilkeleri tekrar edilirken ‘Peygamber (ve ümmetlerinin tebliğ’ ilkesi ve 13. ayette de Allah’a tevekkül (güven) ilkesi tekrar edilmektedir.
Talak suresi 1. ayette boşamalarda kadınların iddetleri süresince yani üç ay kocalarının evlerinden çıkarılmamaları (veya üç ay ev kiralarının verilmesi) ilke haline getirilmiştir.
Tahrim suresi 1. ayette helal bir şeyin haram edilmesi konanmış ve haram edilmemesi ilkesi konulmuştur. Sekizinci ayette ise Nasuh (etkili) tevbe edilmesi emrediliyor.
9. ayette ise kâfir ve münafıklarla cihat edilmesi ve onlara katı davranılması ilke olarak çıkıyor karşımıza.