Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı nın verilerine göre,
Türkiye genelinde şiddete uğradığı için koruma polisi verilen kadın sayısı 12
bine ulaştı.
Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine
dair kanun kapsamında, 80 bin civarında da tedbirler alındı.
Buna göre, çıkarılan yeni kanunlarla, kadının şikâyeti
karşısında erkek evden uzaklaştırılabilecek.
Çocuklarıyla irtibatı koparılabilecek.
Maaşına ve tapulu mallarına el konabilecek.
Erkeğin kadına sesini yükseltmesi, gittiği yere karışması
suç sayılacak.
Çocuğunun okuluna bile yaklaştırılmayacak.
Tehdit unsuru kişiye, kadına yaklaşmaması için
elektronik kelepçe veya bileklik takılacak.
Erkek karısı ile iletişime geçmeye çalıştığında altı aya
kadar hapis cezası verilebilecek.
Adam bu arada kadına nafaka da vermek zorunda olacak,
memursa maaşından kesilecek yoksa da ödemediğinde hapis yatacak.
Tasarıda itme ve saç çekme de şiddet sayılacak.
Ayrıca hakaret ve para vermeme de duygusal şiddet olarak
değerlendirilecek.
Kadına karşı şiddetin önlenmesi için çıkarılan 6284
sayılı yasa, bu anlamda pek çok erkeği daha fazla şiddete ve saldırganlığa
yönelteceği düşünülüyor.
***
Peki, bütün bu tedbirler kadını koruma altına alıyor mu
Eskiden kadın şiddete maruz kalıyordu ve dayak yiyordu.
Şimdi ne oluyor
Siz hiç yazılı veya görsel basını takip ediyor musunuz
Son dönemlerde kadın cinayetleri neden çoğaldı
Eskiden şiddet uygulayan erkek, şimdi eşini öldürüyor.
Çıkarılan yeni kanunlarla köşeye sıkışan erkek, gözü
dönüyor ve hiçbir şeyi görmüyor.
Eşini öldürdüğü yetmiyor, onu korumaya çalışanı da
öldürüyor.
Sonunda da kendini öldürüyor.
Çıkarılan bunca kanunlar ne işe yaradı
Bu işler kanunlarla, yasaklamalarla, polislerle oluyor
mu
Kanun çıkaranlar, erkeğin saldırı dürtüsünden ve
erkeğin psikolojisinden hiç haberleri yok mu
Bir erkeğin gözü döndüğünde, her şeyi yapabileceğini hiç
düşünemiyorlar mı
Bu durumda kimler kazandı ..
Şimdi siz buna, kadın korunuyor diyebilir misiniz
***
Bu konuda bilinmesi gereken çok önemli bir mesele var.
Aile kurumu
yasalarla değil, ahlaki kurallarla yönetilir.
Aile kurumunun yasaları, kendi içinde belirlenir ve kendi
içinde uygulanır.
Şiddeti, şiddetle çözmeye kalkarsanız anarşi olur.
Bunun sonucunda huzursuzluk, bunalım ve kaos olur.
Nitekim bugün de aynısı oluyor.
Devletin görevi, aileyi koruyan, karı-kocayı birbirine
bağlayan konumda olmalı.
Feminist kadınların ve derneklerin etkisi altına kalarak
çıkarılan bu kanunlar, karı-kocayı birbirine bağlayan değil, birbirine
düşman yapan bir konuma getiriliyor.
Bu durum, aile yapımızın kutsallığını ve gücünü
zedeliyor.
Aile kurumunu ayakta tutan ahlaki kurallar ve kutsal
değerler teşvik edilmedikçe bu çözülmelerin önünü nasıl alacaksınız
Elimizde en az bozulan kurumlardan aile kurumumuz kaldı,
bu da elimizden gitti mi, Batı toplumlarından daha kötü yalnızlıkların içine
düşeriz.
Yapmayın, etmeyin. Kaş yapayım derken, göz çıkarmayın.
***
Şimdi bu yazıyı okuyanlar şöyle diyebilirler.
Sadece sızlanıyorsunuz, ne tavsiye ediyorsunuz
Bilindiği gibi, aile kurumu, karı-kocadan ve ailelerden
oluşuyor.
Önce aileleri ve akrabaları, bu işin içinde olmalarını
sağlamakla işe başlamak gerekiyor.
Geçmiş kültürümüzde aile saadeti, aile büyükleri
sayesinde sağlanıyordu.
Bunu gümüz şatlarına uygulamalı.
Kadın ve erkek birbirinden ne alabilirim mantığı
yerine, birbirine ne verebilir mantığı üzerinde olmalı.
Reyting yapıyor diye sadece kadını savunma değil, erkeği
de bu işin içine katmalı.
Kadın-erkek düşmanlığı yerine, karı-koca bütünlüğü
için girişimlerde bulunulmalı.
En önemlisi; evliliğin, ailenin önemini ve kutsallığını
sağlayabilmek için başta kitle iletişim araçları olmak üzere sinema, tiyatro,
müzik, televizyon, yazılı basın ve daha bir sürü sanat dalları bu konuyu
işlemeli ve özendirmeli.
Bu ve bunlar benzer tedbirler alınmadığında, Batı dünyasında olduğu gibi gelecekte evlilikler
yerine beraber yaşama biçimleri alır başını gider.