Yaşanan büyük yıkımın ve dağılmışlığın ardından toparlanmanın kolay olmadığı bir gerçek. Ancak bir Müslüman için bu geçerli bir durum değil. Çünkü hayat hiçbir zaman durmuyor. Müslüman bir birey için hayata tutunmanın gerekçeleri vardır. Karamsarlık ve umutsuzluk Müslümana haramdır dense yeridir.

Bir Müslümanın sahip olması gereken en önemli yanı cihad bilincinin hayatın bütününe uyarlanması. Cihad insanın yaşama azmini arttırır. İnsanın cehd halidir. Belki de Müslümanların hayatta olan tutkuları, azimleri bu özel duruma yaslanır.

Yaşama bilinci cihaddır, ibadet etmek cihaddır, iyiliklerde bulunmak cihaddır. Çünkü bir Müslüman sadece elinde savaş aleti ile mücadelesi anlamına gelmiyor. Bir Müslümanın örnek yaşayışı ve davranışları en önemli cihad. Müslümanların fütuhatlarından evvel manevi öncülerin gittikleri bölgelerdeki etkileyici davranışları, yaşayışları çok daha etkili olmuştur. Savaşlar sadece bir sonuçtur.

Müslümanlar üzerindeki en etkili olan Müslümanların yılması ve enerjilerinin boşa tüketilmesi ve bunun bir sonucu olarak da büyük bir yıkımdan sonra dağılmalarıdır. Umutsuzluk ve bezginlik bir insanın yıkımı için en tehlikeli olanı. Onların toparlanması daha da zorlaşır.

Müslümanların kendilerini sürekli yenilenmelerinin özel nedenleri ve durumları var. Bir insan her sabah güne başlarken kendini abdest ve namaz ile yeniler. Dualarıyla kendini yeniler. Çünkü Allah’a umutla sığınır, bağlanır, yeni bir diriliş ruhuyla güne ilk adımını atar. Bu bir yenileniştir. Hemen her namaz vakti ile kendini yeniler. Namaz da, dua da, yakarış da bir cihaddır. Yanı cehdetmektir. Günü bitirir, başını yastığa koyarken son bir teslimiyet ile bağlanır ve kendini yeniler.

Gündelik hayatında, hemen her adımında kendini denetler. Denetlemek zorundadır çünkü eşyaya, kendine karşı sorumludur. Sorumlu insan asla yılmaz. Duyarlık sahibidir. Müslüman insan hem kendinden hem çevresinden hem de kendisi dışındakilerden sorumludur.

İnsan, sorumluluk bağlamında bir başına olan bir varlık değildir. Anne babasıyla, kardeşleriyle, eşi ve çocuklarıyla zaten bir sorumluluk alanı içindedir. Bu halka giderek genişler. Bu, insanın sorumluluğunu daha da arttırır.

Günümüzün korkutucu ve yıldırıcı savaş araçları elbette büyük tahribatlar yapıyor, insanda büyük yıkımlar oluşturuyor. Özellikle Müslümanların yaşadığı coğrafya üzerinde bu çok daha belirgindir.

İnsanın olaylar ve durumlar karşısındaki yılgınlıkları, yıkımları felaketlerin en büyüğü. Bu duyguyu yaşayanlar kolay kolay toparlanamazlar. Yenilgiler insanı giderek bir uçuruma götürür.

Bu gibi olumsuz durumlardan en kolay sıyrılabilenler Müslümanlardır. Çünkü onlarda yenilgi diye bir kavramın yeri olmaz. Samimi ve ihlas ile verilen mücadelede yenilgi diye bir şey yoktur. Cihad ibadetinde kural böyledir. Üstünlük sağlandığında zaten bir sonuç alınmış demektir. Yenilgi diye bilinen durumda ise gene bir yenilgi söz konusu değildir. Müslüman samimi bir hayat mücadelesi verdiği sürece onun için bir kayıp söz konusu olamaz. Sonuçta hayır hanesine bir sevap kaydı geçer.

Müslümanlar için her yenilginin ardından mutlak bir üstünlük ve galibiyet gelir. Bu, yenilgileri kabulleniyorlar anlamına gelmemeli. Hayatta galibiyetler olduğu gibi yenilgiler de vardır. Galibiyetler ise yeni galibiyetlere kapı aralar. Bu sonsuzluk duygusuyla ileriye dönük devam eder.

Cihad, Müslümanın hayat ile olan mücadelesidir. Kendiyle olan mücadelesidir. İyilikleri ve güzelliklere hayata geçirme mücadelesidir. Geleceği kurma mücadelesidir. Bunun içindir ki bir Müslümanın hayatında asla yenilginin yeri yoktur, olmamalıdır.