ASLINDA bu söz rahmetli Necmettin Erbakan hocamıza aittir. “Rahmetli Başbakanımız ve hocamız seçimlerde Refah’ın vakti geldi” derdi.

Neden bu ülkede çalışmak ve başarılı olmak isteyin, geçmiş de de bu başarıları yakalayan insanlara engel olunur anlayamıyorum.

Bugün Haluk Ulusoy döneminde Türkiye 5 tane turnuvaya katılmış 1996 Avrupa Şampiyonası, 2000 Avrupa Şampiyonası, 2002 Dünya Şampiyonası, 2003 Konfederasyon Kupası ve 2008 Avrupa Şampiyonası... Ülkemiz 1954 yılından sonra 5 kupaya katılmış. Beşinde de Haluk Ulusoy var. 1996’da yine Ulusoy görevli, başkan değildi ama milli takımlar kurulundaki 5 kişiden biriydi ve ümit milli takım sorumlusuydu. O ümit milli takımında oynayan Tugaylar, Alpaylar hepsi geldiler 2002 dünya kupasına kadar o başarıları elde ettiler. 1992’den itibaren şimdi 5 tane şampiyona var, 5’inde de yine Ulusoy. Birinde başkan değildi yönetimdeydi, yani izleri vardı. Onun haricindeki 4 tanesinde takımı şampiyonaya Haluk Ulusoy götürdü. Sonuçta hiç bir başarı cezası kalmaz mantığı ile hareket başladı. AK Parti’nin Hükümeti’nin ilk ayları. Gazetelerde haberler yazılmaya, televizyonlarda konuşulmaya başlayan bir konu var. Şenol Güneş’i Haluk Ulusoy gönderdi. Kıyamet koptu. Nasıl olur da böyle bir hükümette Trabzonlu bir hoca gönderilir.

Karadeniz lobisi Hükümetin gücünü de arkasına alarak Ulusoy’u köşe bucak aramaya başladılar. Bulamayınca genel kurul kararı alındı ve tüm delegelerle baskı yapılarak Ulusoy’un yıkılmasına karar verildi. Otellerde ve dost sohbetlerinde alının kararlardan sonra genel kurulla normal bir biçimde! Demokratik şekilde Ulusoy gönderildi. Yerine getirilenlerin hiç bir başkan iflah olmadı. Hatırlı gönüllü, torpilli ne kadar hükümete yakın isimler varsa, bir yolunu bulup başkan oldular, ahkam kestiler, o hocayı alıp bu hocayı verdiler. Hayatlarında ulaşamadıkları futbolcularla bol bol vakit geçirdiler, hatıra fotoğrafı çektirdiler, gazete, televizyon, dergilerde haberleri yer aldı. Ama hiç birisi Türk futbolunun geleceği için taş üstüne taş koyamadılar, anlamadıkları bir işte hangi projeyi üreteceklerdi ki .

Futboldan anlamazlar, ekonomiyi bilmezler, motivasyonu hiç yapamazlar ama bunları iyi bilenleri de yanlarına yanaştırmazlar. Çünkü bilmedikleri ortaya çıkacaktı, rezil olacaklardı. En iyisi mi günü kurtaran birkaç gelişme olsun yeter. Bana göre başarısından dolayı Haluk Ulusoy’a verilen sürgün veya futboldan uzaklaştırma cezası bir an önce bitmesi gerekli. Hatta tüm delegeler Türk futbolunun kurtulması için bir araya toplanıp yanlarına bir kutu da çikolata alıp Ulusoy’un evine giderek gönül almaları gerekli.

Haluk Ulusoy’dan sonra yapılan tüm genel kurullar, tek adaylı ve hükümetin desteklediği kişiler oldu. Futbol ve spordaki tek adamlık dönemi maalesef hem futbolumuzu hem de sporumuzu bitme dönemine getirdi. Becerikli, başarılı, yürekli olanlar uzaklaştırıldı, yerlerine aciz, beceriksiz, basiretsiz, iktidar rüzgarıyla günlerini gün ettiler. Projeler yerine, onları göreve getirenlerin gönüllerini hoş tutmaya çalıştılar.

Şimdi neden Dünya Şampiyonasına gidemediğimiz tartışılıyor. Futbolumuzun kalitesizliğinden söz ediliyor. Hani naklen yayınlar ihalesi yapılırken en iyi Avrupa’nın marka ligi’ idi ne oldu .. Peki bu kadar paraya ihale edilen, kazancı yüksek olan Futbol Federasyonu nasıl olur da ekonomik çıkmaza girer, borç para bulmak için kapı kapı dolaşır. Ters giden bir şeyler yok mu hiç mi göremediler bu yanlışları. Kendi getirdikleri adamları es geçmek zorundaydılar.

Şimdi birileri çıkıyor, Fenerbahçe’nin, Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın, Trabzonspor’un hafta sonları maçlarını yazıyor, çiziyor tartışıyor. Ne çıkar ki. Bu zaten yıllardır yapılıyor. Türk futbolunun, sporunun temelindeki sorunları gündeme getirmek gerekli. Sınırsız yabancı futbolcu isteyenler bunlara yön vermeye kalkanlar acaba A Milli takımını izlerken hiç sıkıldılar mı .. Sanmıyorum. Ekranlarda yorum yapan teknik direktörler, hangi başarıyı yakalamışlar da konuşuyorlar hiç.

Türkiye’de son dönemlerde başkanlar mafya ağzı ile konuşuyorlar, buna futbolcular da uyum sağladı. Ama bunların hiçbiri Ulusoy döneminde yoktu. Herkes meydanı boş buldu konuşan konuşana. Zaten Türkiye’de herkes konuşuyor icraat ise hiç yok. Durmak yok avunmaya devam.