Tescillenmiş bir gerçek var. Türk ekonomisi, yüzde 5 in
altında büyüdüğünde, sadece durumu idare etmiş, günü kurtarmış oluyor. Yüzde 5
civarı büyüme, Cumhuriyet dönemi ortalaması aynı zamanda ve AKP döneminin de
özeti. 80 yıllık dönemdeki ortalamayı AKP de sürdürüyor yani. Diğer gelişmekte
olan ülkeler kadar büyüyor Türkiye de. Bunu kıramazsa orta gelir tuzağı na
düşme tehlikesi var ve halihazırdaki ne uzayan ne kısalan görüntümüz de buna
gittiğimize delalet. Pembe masalları geçiniz.
Yüzde 5 in üzeri ve sürekli bir büyüme çizgisi
yakalanamadığı takdirde, birtakım istatistiki illüzyonların aksine vatandaşın
geliri de artmayacak. Sadece zengin daha da zenginleşirken, orta ve düşük gelir
grubu yerinde sayacak, hatta gerileyecek. Daha doğrusu, vatandaşın kemerine
yeni delikler açılacak. Çünkü kağıt üzerinde milli gelir artışı gelirin
adaletli dağıtılması anlamına gelmiyor. Kapitalizmin emrettiği gibi 1 kula 9,
9 kula 1 pul şeklinde bir gelir dağılımı olduğundan, büyük halk kitleleri
büyüdüğü söylenen milli gelirden pay falan alamayacak. Halihazırda da alamıyor
zaten. Tam tersine, giderek vahşi kapitalizmin kucağına itilen Türkiye de,
çalışan kesimlerin, işçi, memur, emekli ve esnafın yaşam koşulları daha da
ağırlaşıyor, çarkı çevirmek daha da güçleşiyor ve reel gelirler de enflasyon
karşısında eriyor. Kaymak tabaka ise hababam kazandıkça kazanıyor.
Canlı örnekler taze taze önümüzde duruyor. Resmi
enflasyon bile yüzde 8.17 iken, vatandaşın gerçek enflasyonu, özellikle
mutfaktaki fiyat artışları yüzde 20 lerden aşağı değilken, mesela asgari ücrete
yıllık sadece yüzde 12 artış yapılıyor. Sefalet ücreti olan asgari ücret 58
lira zamlanıp 949 lira oluyor. Toplantı üstüne toplantı yapan Asgari Ücret
Tespit Komisyonu (adı işlevinden daha heybetli) nihayet 4. toplantıda zamma
(yani 58 + 51 lira) artışa karar verebiliyor. Bu kadar toplantı günlük 1.7 lira
zam içinmiş demek!
Üstelik, bu ücretin sefalet ücreti olduğuna dair birçok
veri mevcut. Mesela Türk-İş in araştırmasına göre, 4 kişilik ailenin açlık
sınırı 1232 lira, yoksulluk sınırı ise 4 bin lira. Asgari Ücret Tespit
Komisyonuna rapor sunan TÜİK bile, asgari ücretin 1434 lira olması yönünde
görüş belirtiyor. Mevcut rakamın (ve aslında verilen zammın) ne kadar da komik
ve trajik olduğunu devletin kurumu da teyit ediyor yani. Buna rağmen, verilen
zam(!) 58+51 lira. Tam bir bozdur bozdur harca zammı! Ekonominin büyümesi,
asgari ücretliye yansımıyor işte.
Memur maaş zamları açıklanıyor ve çıkan rakam yüzde 3
civarında. Adeta bir alay var memurlarla IMF ye borcu sıfırlayıp üste borç
para verecek kıvama gelmiş olan Türkiye, memuruna cüz i bile denemeyecek bir
zam yapıyor. Daha eline geçmeden eriyen zammı görünce, büyüdüğü söylenen
ekonominin memura bir faydasının olduğunu söylemek mümkün mü Tabi, asli
vazifesi memurun hakkını savunmak olan, ancak başka işlerinden ve siyasi
iktidarın kuyruğunda gezmekten fırsat bulup da asli işini yapamayan sendikaları
da unutmamak lazım bu zam da.
Bir de emekliye verilen zam var ki, yüzde 2.32 oranında!
2014 ün ikinci 6 ayındaki enflasyona bağlanmış ve Allah a şükür ki enflasyon bu
dönemde eksi gelmemiş Burada gıda fiyatlarının vatandaşın cebini yaktığı bir
dönemde 6 aylık enflasyonun yüzde 2.32 çıkmasına mı, yoksa emekliye böylesi bir
zammı verebilenlere mi şaşmalı, tam bir muamma
Ekonomik büyümeyi tüketime, dışarıdan gelecek sıcak
paraya ve borçlanmaya bağlayınca, elde eidlen büyüme de ne sıhhatli ve
sürdürülebilir oluyor, ne de kaymak tabaka hariç insanların gelirine artış
olarak yansıyabiliyor. Tersine vatandaşın geliri eriyor, başta bankalara olmak
üzere borç yükü artıyor
Türkiye, hem istenilen oranda (ki Başbakan Yardımcısı Ali
Babacan da 2014 teki büyümenin tatminkar olmadığını söyledi) büyüyemiyor hem
de vatandaşına gelir artışı sağlayamıyor. Birtakım istatistiki verilerin
artışını Türkiye büyüyor diye yansıtmak ne kadar doğrudur Vatandaşın geliri
artmadıktan sonra büyümek de büyümemek de aynı kapıya çıkıyor.