Köken olarak Fransızca menşeili bu iki kelimenin yazılışı ve söylenişleri oldukça benzeşiyorlar. Farklı görevler üstlenmiş olsalar da yüklendikleri mânâ açısından da neredeyse aynı... Bu anlamda terörü devlet bünyesinde, tümörü ise vücutta neşet eden birer hastalık olarak ifade edebiliriz.

TDK, terörü Türkçe’ye ‘yıldırı’ olarak çevirmiş ve yıldırıyı da ‘cana kıyma, malı yakıp yıkma, korkutma, şeklinde tanımlamış. Tümörün Türkçe karşılığı olan ‘ur’ ise ‘hücrelerin aşırı çoğalmasıyla dokularda oluşan ve büyüme eğilimi gösteren yumru’ olarak tanımlanmış. Demek ki her ikisi de birer tehdit unsuru olarak karşımızda duruyor.

Böylesine benzerlik arz eden bu iki illetten kurtulma yolları da keza benzerlik arz etse gerektir. O halde bu illetlerin öncelikle benzerlikleri tespit edilip sonra da aynı doğrultuda nasıl bir tedavi uygulanabilir ona kafa yorulmalıdır.

Tümör, tıp; terör ise siyaset mesleği kapsam alanında bulunan birer illettirler. O halde tümörün özellik ve tedavisi için tıbbi bilgilere başvurup, ona göre terör illetine siyasi bir bakış açısı geliştirilebilir.

Bilimsel açıdan tümörlerin iyi(selim) ve kötü(habis) huylu olmak üzere iki türü vardır. İyi huylular, kötü huylulara nazaran daha yavaş büyüyüp ve bulunduğu organ dışına çıkma ve yayılma eğilimi göstermezken, kanser olarak da tanımlanan kötü huylu tümörler, vücuda hızla yayılarak hayati tehditler oluşturuyorlar.

Beyinde olan hariç diğer iyi huylu tümörler genellikle tedavi edilir özelliğe sahipken, kötü huylu tümörler, tedavi edilmediğinde; vücutta hızla büyüyor ve bulunduğu organın kısa sürede sınırları dışına taşıyor. Özellikle uzak yerlere metastaz (sıçrama) meydana getiriyor. Hayati organlara ulaştığında ise hastanın hayatını riske sokuyor veya genellikle hasta kaybına neden oluyor.

Terörü de tümör gibi iyi ve kötü huylu olarak sınıflandırmak mümkündür. Bir ülkede bir takım ıslah edilebilir terörler vardır. Bunlar genellikle adi suçlar diye de adlandırılır. Mesela hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık, adam kayırma, içki, fuhuş, belki kan davaları, gasp, soygunculuk vs. Bunlar eğitimle, cezai müeyyideyle vs. üzerine gidildiği takdirde önlenebilecek terör olaylarıdır. Tıpkı iyi huylu tümör gibi...

İyi huylu tümörün riskli olanı da vardı ki o beyinde olanıydı. Terör açısından bunu birtakım dışarıdan pompalanan fraksiyonlarla özdeşleştirebiliriz. Mesela sağcılık, solculuk, ırkçılık, işbirlikçilik, mezhepçilik vs. Bunlar yavaş yavaş da olsa uzun vadede ülkeyi tehdit altında tutmaya devam eder. Erken farkına varıp, gereği yapılırsa kolayca sökülüp atılır.

Millet olarak milli ve manevi değerlerimize bağlılık bu güne kadar bu tehditleri hep bertaraf etmiştir. Şu an bu tehditlerin en tehlikelisi işbirlikçi görüş olarak varlığını korumaktadır. İşbirlikçi görüş’ün nüvesi ise Türkiye’nin Büyük Ortadoğu ve Medeniyetler İttifakı projelerine gözü kapalı dâhil olmasıdır.

Diğerlerinde olduğu gibi milletin bu uru bir an evvel fark edebilmesi gerekirdi. Asıl tehlike budur, çünkü beyinde yuvalanmıştır. Ancak çok etkili bir narkoz kullanılmış!.. Bu beyinde yuvalanan kanser mesabesindedir ki böyle bir terörü yok etmek bir hayli zordur.

Bugün ülkemizde birebir yaşamakta olduğumuz terör, kötü huylu ur yani kanser mesabesindeki illettir. Pansuman tedavilerle hallolacak bir illet de değildir. Bir zamanlar buzdolabına koymak gibi saçma sapan bir pansuman tedaviden bahsediyorlardı. Böyle bir saçmalık nerede görülmüştür? Zaten tutmadı da...

Bugün ülkemizde habis ur gibi yuvalanmış olan PKK terör örgütü, 1974’de Marksist, Leninist fikirleri yaymak amacıyla kurulmuştur. 1980 öncesi ülke genelinde yaşanan anarşide büyük payı vardır. 12 Eylül ihtilaliyle inkıtaya uğrayan eylemlerine bu defa bir Kürt devleti kurma adına 80’li yıllarda yeniden başlamıştı. 90’lı yılların başlarında İncirlik’te konuşlandırılan çekiç gücün de desteğiyle eylemlerinin dozajını arttırmıştı. Öyle ki, çoluk çocuk, yaşlı, kadın demeden elli bin sivil halkı katletmişti.

Dönemin yönetimi işbirlikçi bir anlayışla olaylara çözüm aradığı için terörü bir türlü bitiremiyordu. Ta ki 1996’da iktidar olan 54. Erbakan Hükümeti’ne kadar. Bu hükümet döneminde Çekiç Güç denen ur, beyni daha fazla tehdit eder duruma gelmeden ustaca bir operasyonla sökülüp atıldı. Arkasından Suriye, İran ve Irak’la yapılan diplomatik anlaşmalar neticesinde o ülkelerde kümelenmelenmi olan örgüt, artık oralarda da tutunamaz hale gelmişti. Olmadı terörist başı Apo kaçmak zorunda kalmıştı. Ancak ne yazık ki Erbakan işbaşından uzaklaştırılarak hastalığın yeniden nüksetmesi sağlanacaktı. Refah Partisi’nin kapatılması ve Milli Görüş’ün bitirilmesi ve de idam edilmemesi şartıyla da Apo denilen terörist başı Türkiye’ye teslim edilmişti.

Sonrası herkesçe malum. Bugün terör can alma potansiyelini en üst perdeden muhafaza ediyor. En ufak bir taviz, memleketi uçuruma sürükler. Zira taviz tavizi doğurur. Peki bu illetten nasıl kurtulunabilir? ... Bunun için de yine tümörün tedavisinden esinlenmek gerekir. Tümörlerin üremesinde normal dokuda olduğu gibi bir sınır bulunmadığından sınırsızca üreyen ve çoğalan tümör hücrelerinin vücutta bilinen oto kontrol mekanizmaları ile durdurulması mümkün değildir.

Bu bağlamda bir dönem uygulanmak istenen 'Çözüm Süreci' veya olağanüstü hal gibi pansuman tedbirlerle terör durdurulamazdı zaten olmadı da. Aksine ülkeyi maalesef bölünmeye doğru götürdü. Bugün dahi büyük bir ivme kazanmış durumda.

Her ne kadar tümörün teşhis ve tedavisinde farklı bir takım yöntemler uygulansa da vücuttan atılması için illa ki cerrahi müdahaleye ihtiyaç vardır. Keza terör için de bir takım siyasi tedbirler alınsa da tehdit unsuru olmaktan çıkarılması ancak askeri müdahale ile mümkün olur.

Cerrah bazen tümörü alırken bulunduğu organdan da bir kısım almak zorunda kalır. Demem o ki terör illetini bitirmek için de mecburen bedel ödemek gerekir.

Beyler, beyler! Organın bir kısmı derken siz kolu, bacağı komple gözden çıkarmışa benzersiniz. Bu böyle olmaz, sizin niyetiniz nedir? Ne yapmaya çalışıyorsunuz, milletin düşünmek dahi istemediği şeylerin mi peşindesiniz!..

Sakın ha aklınızdan dahi geçirmeyin, sakın ha ihanete yanaşmayın! Sakın ha bu güzel vatanın bölünmesi noktasında en ufak bir adım atmayın! Attığınız yanlış adımlardan da bir an evvel dönüm! Aksine bilesiniz ki bu necip millet sizi gömer, hem de sandığa öyle bir gömer ki Âlim Allah bir daha da çıkamazsınız, bizden demesi...

Bugün tümör akıllı ilaçlarla tedavi edilir olmuş. Ülkemizde terörün bitmesi de akılla olacaktır. O akıl Milli Görüştür. Gelin bu iş daha da kötüye gitmeden ülke yönetimini süratle Milli Görüş anlayışına teslim edin ki terörün bataklığı olan yabancı üsleri söküp atsın da ülkemiz de milletimiz de felaha ersin!