1960lı yıllarda Mecliste temsil edilen partilerden biri de Türkiye İşçi Partisi idi. Çarklı ambleminin yanında "Köylüye toprak/Herkese iş" sloganı yazardı.

O yıllarda köylümüz "Toprak Komisyonu" yolu beklerken, elindekine de pullukla ekim yapıyor, düvenle kaldırıyordu mahsülünü. Yani toprak ve köylü birlikte düşünülürdü.

İşsizlik ise bu ülkede yaşanan her yılda çözülemeyen, çare bulunamayan bir dert, bir mesele olduğundan, bütün partilere vaad kaynağı olmuştur.

Yıllar önce TİPin kullandığı bu sloganın, şehirlerimizin bilboard denilen ilan tahtalarında MHPlileştiğini gördüğümde şaşırmadım diyemem.

"Yoksula aş

Herkese iş"

Kafiye peşinde olduğundan böyle dememiştir MHP. Onlar da biliyorlar bu ülkede köy ve köylülüğün bitirildiğini. Ekilmeyen tarlaların arasında kalanlar hükumetin yardımı birkaç kuruşu beklerken, çoğu şehir varoşlarına yerleşti bile. Tarım yapması yasaklanan köylümün toprağı olsa ne olur, olmasa ne olur, diyenlere çoktan katılmıştır MHP. Tarımkent kandırmacasını kim hatırlar

Lakin yoksulluk artmıştır, işsizlik istatistiklere sığmamaktadır. Bu bilinmeyecek bir şey değil. Öyleyse kolayca çözelim meseleyi.

Nasıl mı

Aşevleri kuralım, yoksulun karnını doyuralım. Nerelere mi İcabında her mahalleye. Aşevi demek, çalışan aşçı demek, aşçı yamağı demek, servisçi demek, bulaşıkçı demek... Yani bir nevi işsizlere iş kapısı; patates soyan, lahana saran, ıspanak ayıklayan gibi sıfatları da olur çalışanların, kariyer belirten.

Gördüğünüz gibi MHP sloganının birinci şıkkı, ikinci şıkkın büyük oranda nasıl çözüldüğünün de işaretidir. Aşevlerinden arta kalan işsizlere de bir çare bulunur elbet. Teknoloji çok ilerledi. Kameramanlık diye bir meslek var. İnternetlerde site kurmak dahi para ederken... Beyoğlundan Kasımpaşaya inip-çıkmak dahi iş olur icabında.

Bu ülkede aş bekleyen yoksullar olmamalı ve herkesin bir işi olmalı, diyorsanız; bu ülkenin insanları her seçim zamanı siyasi partilerin vaad oyuncağı olmamalı, hakettikleri böyle yaşamak olmamalı diyorsanız, içinizden birinin şu yazdıklarına bir bakın lütfen. İçimiz nasıl yanıyor, anlayın.

"Bugun (17.04.2011) tarihli gazetemizin değmesin yaglı boya sayfasında HESABINI KİM VERECEK baslığı altında konu ettiginiz Tümosan ve Temsanla ilgili yazınızı okuyunca hüzünle karışık bir duyguya kapıldım ve bir hatıramı sizinle paylaşmayı arzu ettim. Sene 1984 ve yer Şanlıurfa arkadaşım Komiser Mustafa onun istanbuldan bir iş için Urfaya gelmiş olan emekli ögretmen ve sosyal demokrat amcası ile ben birlikte mevsim yaz ve ikindi üzeri Urfa-Mardin yolu üzerinde kurulu olan zirai aletler fabrikasına gittik.

Fabrika müdürü beyefendi bizleri fabrikanın önündeki behçede misafir etti. Malumunuz Urfanın insanı misafirperverdir o da bize misafirperverlik göstererek ikramda bulundu. Karşılıklı sohbet esnasında ben içimden gelen bir hisle müdür beye hitaben beyefendi bu fabrika ne zaman kuruldu İsçi kapasitesi ne kadar ve halen kaç işçi çalışıyor diye sorular yönelttim. Tabii ki, sene 1984 ve nazik bir dönem. Müdür bey konuyu geçistirmeye çalıştı ama ben tatmin olmadığım için ısrarla sorumun cevabını almaya çalıştım. Baktım Müdür iyi bir insan ama biraz çekiniyor ancak benim ısrarıma da dayanamadı ve başladı anlatmaya "Beyefendi bu fabrikayı buraya Erbakan kurdu, burada üretilecek zirai aletler hem ülkemizde ve özellikle de GAP bölgesinde kullanılacak ve ihtiyaç fazlası da komşu Ortadoğu ülkelerine ihraç edilecekti. Ülkemiz bir harp durumuyla karşılaşınca da makinalarda yapılacak ufak degişikliklerle gerekli harp silahı üretilebilecekti. Bu fabrikanın işçi kapasitesi 4000 kişidir ancak şu anda 40 kisi çalışıyor gelen makinaların bir kısmının ambalajları bile açılmadan bodrumda bekletiliyor ve malesef yerlerine montajları yapılmadı" dedi. Tabii ben bu cevaba cok üzülmüş ve bugünkü gibi o gün de duygulanmıştım. Bugün sizin yazınızı okuyunca yaram yeniden depreşti ve bu hatıramı da sizinle paylaşmış oldum. Bu vesile ile merhum ve mücahit Erbakan hocamıza Cenab-ı Hakktan rahmetler diliyorum ruhu şad, mekanı cennet olsun. Sabri Gümüş"

Hangi partinin çılgın projesi Erbakanın gerçekleştirdiği kadar gerçektir Hiç birinin... Daha önce başaranlara yine başarmaları için fırsat vermek bu ülkenin oy sahiplerinin boynundaki borçtur. Kendileri için, çocukları için, torunları için, bu ülkenin geleceği için, bu ülkenin saadeti için...

Başarmışlardı, yine başarırlar!

Kolay lokma

Erdoğan, almış karşısına Kılıçdaroğlunu dalgalanıyor.

"Eğer birinci olmazsam, bırakır giderim, de."

AKP uyanıklığının itirafıdır bu.

Biliyor, seçim barajı olmasa CHPnin dördüncü parti olmasının dahi zorluğunu...

Ve biliyor, seçim barajı olmasa AKPnin birinci parti olamayacağını da...

Erdoğan, neden meydanlarda CHP-Kılıçdaroğlu üzerine yapıyor konuşmalarını

Korkusundan!

Ya Saadet Partisi gelirse korkusundan...

Sürekli CHPyi hatırlatıyor. CHPnin unutulmasını istemiyor.

Erdoğan meydanlarda haykırıyor: CHPnin iktidar olma gibi bir derdi yok.

Neden olsun

AKPden çok memnunlar. İcraatlarınızla onları hiç aratmadınız.

ENDİŞE

CHP içinde yirmi adamı var, söylentileri üzerine açıklama yapan Demirel, sadece Ergenekonun tutuklu sanıklarından CHP Zonguldak adayı Mehmet Haberalla ilgilendiğini söylemiş.

Merak edilen konu şu: Bu ülkeyi batırmaktan hiç çekinmeyen Demirel, neden Haberalı kurtarmaya çalışıyor

Haberal batarsa, Demirelin neyi batacak

Ve CHP, Demirelin adayı/adamı Haberalın adaylığını neyin karşılığında kabul etti.

Bu sorular cevaplanmalıdır!

YORUM YOK

Kaset olaylarından sonra CHPye yakın basın tempo tutuyor: MHP kenetlendi, oyları artıyor!

Yani kasetlerinden ötürü istifa edenler, MHPye iyilik mi yapmış oldular

Haydi terapiye

KılıçdaroĞlunun bir çocukla yaptığı yanlış sohbeti tenkit eden muhaliflere kızıyor kartel medyasının CHP etiketli tetikçileri.

Malzeme buldunuz, durmayın diyorlar.

Ona, buna kızmakla kendinize ziyan vereceğinize, Kılıçdaroğlunu eğitmeye çalışın. Bir çocukla karşılaştığında ona neler sorması gerektiğini öğretin.

Derslerini sorsun, okulunu sorsun, hayallerini sorsun mesela..

Kasetli sorular çıksın kafasından.

Yani seçim öncesi bari unutsun; bir kaset dolayısıyla genel başkan olduğunu.

ÇELİK KANATLI MENDERES

Malum tarih geldi. Herkes yazabilir 27 Mayısı.

Yazıyorlar da...

"1961 Anayasası en demokratik, en özgürlükçü, en ileri anayasadır. 27 Mayısa borçluyuz."

Kanlı darbeci olunarak, demokratik özgürlükçü olunan bir ülkeyiz yani.

Üç kişi asarak sağladınız bunu. Kararı çıkan onbeş kişiyi assaydınız, daha özgürlükçü daha demokratik, daha ileri bir anayasamız mı olacaktı

Menderes diktatörlük kurmuştu seçime gitmeyecekti. 27 Mayıs kaçınılmazdı, diyorlar. İşte cevabı: 5 Mayıs 1960 tarihli Akbabanın kapağı.

Medya-politikacı ilişkisi

50 yıl önce, daha ilk ihtilal olmamışken bir CHP organında yayınlanan bu karikatür "Askerin siyasete müdahalesine, laik kesimle birlikte Türkiyeyi dizayn etmesine karşıyım." Diyen Mehmet Ali Birandın ihtilal isteyen medya tezlerine bir destektir.

- Bir de şu mallarımızı görseniz beyefendi... Daha garantilidir!

Bir isteğiniz olacak sayın Birantdan. Karşılık olarak düşünmesin.

Merve Kavakçı ve pasaportu için yaptığı o programlarına da yeni bir diyeceği var mı

Öğrenmek istiyoruz.

ÇARE

Erdoğanın tahrik eden meydan konuşmalarına kapılan Kılıçdaroğlu diyor ki:

"CHPnin oyu düşerse ben ayrılacağım!"

Seçmene bir yol göstermedir bu.

CHPde genel başkanlığın kaset olmadan da değişebileceğini görmek için bu ülkenin insanları CHPnin oyunu düşürmezler mi

KASET/KASVET

Daha başka kasetler çıkabilir, daha sarsıntı yapacak kasetler çıkabilir, şeklinde kanaat bildiren kalemşörlere hücum başladı, kartel tetikçilerince.

Nereden biliyorsun Kasetçilerle bir yakınlığınız mı var

Halbuki cevabı çok kolay bu saldırının. Siz yeni kasetlerin olmadığını/olmayacağını nerden biliyorsunuz Kasetçiler kimdir, kimlere yakındır, sorularına cevap verecek Türkiye Cumhuriyetinin resmi bir teşkilatı yok mu Neden oraya sorulmuyor

Hem sonra gizli kamera kullanmış bir kartel medyası mensubu olarak şuna mı inanıyor sunuz Kaset teknolojisi bu ülkeye birkaç tane kaset yapmak için geldi ve gitti.

Özelinize giren tek bir soru daha: Elinde kaset olduğu için yazar-çizer olmuş biri/birileri var mı aranızda

Millî Gazete okuyor

Erdoğan, Yassıada, yaslı ada olmaktan çıkacak, demiş. Yassıadanın Kültür Bakanlığına devredileceğini de eklemiş..

Demek ki Erdoğan Millî Gazeteyi okuyor ve okuduklarını da unutmuyor.

Yıllar önce, başımızda T. Özal varken ve T. Özal Mezarları İmralıdan taşımamışken birkaç kere yazmıştık biz bu konuyu. Yassıada demokrasi müzesi yapılsın demiştik. Bütün gazetelerin, dergilerin ve belgelerin sergilendiği bir müze Erdoğanın bu sözünü tutmasını istiyoruz.

ORTAK NOKTA

27 Mayıs idamlarına CHPlilerin üzüldüğünü görmüştüm ve anlayamamıştım sebebini.

Kendileri söylediler sonra: Neden onbeş kişi değil. Boşuna mı çıktı onca karar...

Duyunca, korkmuştum.

Yıllar sonra bir tv programında Oral Çalışlar anlattı, benim bir kasabada yaşadıklarıma, Ankarada şahit olduğunu...

27 Mayıs gerekli diyenler bizim, yani 27 Mayısa üzülenlerin dünyalı kardeşleridir.

e-mail:  [email protected]