Türkiye nin neresine giderseniz gidin karşınıza

ülkelerinden kaçan Suriyeliler çıkıyor. Hem de öyle birkaç kişi değil.

Kalabalıklar halinde. Birçoğu otogarlarda günlerini geçiriyor. Ülkelerini

sadece canlarını kurtarma düşüncesiyle terk eden bu insanlar tam bir sefalet

içindeler. Büyüklerden çok küçük çocuklar dileniyor ya da dilendiriliyor.

Ellerinde Suriye den geldiklerini, zor durumda olduklarını yazan kağıtlarla

insanların karşısına çıkıyorlar. Ülkelerini terk etmiş, muhtaç duruma düşmüş

insanların çevrelerinden yardım talebinde bulunmalarını anlıyorum ama, yardım

talebinde bulunan çocuklara karşı insanların tepkisiz ve duyarsızlığını

düşünmek gerektiği kanaatindeyim. Yurdumuzun çeşitli köşelerine dağılmış bu

insanların zaman kaybetmeden belli noktalarda oluşturulacak kamplarda

toplanması gerekiyor.

Bu noktada halkımızın dilenen çocuklara karşı

ilgisizliğin sebepleri üzerinde düşünmek gerekiyor. Belki ülkemizin her

köşesinde benzer insan manzarası ile karşılaşılıyor olunması insanları bu

sefalete karşısı duyarsızlaştırmış olabilir. Bir başka sebep ise insanlar

yardım talebinde bulunanların bu tavrını ciddiye almıyor ya da Suriye deki iç

savaş insanımızı ilgilendirmez bir noktaya gelmiş olabilir. Ama Suriye de işler

her gün biraz daha kötüye gidiyor. Bu kötüye gidişin sadece Suriye ile ilgili

olmadığını, ülkemizi ve insanımızı yakından ilgilendirdiğini söylemeye bile

gerek yok.

Başlangıçta Suriye de iki taraf vardı. Esad yönetimine

karşı bir muhalif hareket vardı ve bunlar Esad ı devirme mücadelesi veriyorlardı.

Zamanla muhalif grupların sayısı arttı ve bir yandan Esad a karşı mücadele

verilirken öbür yandan bu gruplar kendi aralarında çatışmaya başladılar.

Muhalif grupların kendi aralarında çatışması Esad ın işine yarıyordu. Denebilir

ki, bazı muhalif gruplar gerekçesi ne olursa olsun kendi aralarında çatışmakla

Esad a destek vermiş oluyorlar. Buna bir de El Kaide başta ABD ve İsrail olmak

üzere bazı ülkelere fırsat doğdu. El Kaide bahane edilerek Esad a açıktan

destek verilmeye başlandı. Suriye deki çatışmaların başlangıcında özellikle

Başbakan Erdoğan bu çatışmaların kısa sürede Esad ın yönetimden

uzaklaştırılması ile son ereceği düşünmüş olacaklar ki, daha işin başından

itibaren muhalifleri alenen desteklediler. Ancak, zaman geçip Suriye de

yönetimin değişmesini ABD ve İsrail in istemediği net bir şekilde ortaya

çıkınca Suriye halkı için felaketin boyutu her geçen gün büyümeye başladı.

İnsanlar ülkelerinden kaçmaya başladılar. Bunun sonucu olarak Türkiye, Ürdün ve

Lübnan Suriyeli mültecilerin akınına uğradı. Dünyanın neresinde olursa olsun

çatışma alanlarında siviller kaçarak canlarını kurtarmanın derdine düşerler.

Buna karşılık dünyanın bu mültecilerin yardıma koşması gerekirken Suriyeli

mülteciler Türkiye, Ürdün ve Lübnan gibi ülkelerin imkanlarına terk edildi.

Suriye de olaylar sebebiyle ülkemizi elbette sadece sınır bölgesinde

oluşturulan kamplara yerleştirilenlerin ihtiyaçlarını karşılamakla yüz yüze

gelmedi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi ülkemiz bir mülteci kampına dönüştü. Bu

ise beraberinde pek çok sosyal problemi de getirdi. Suriye sınırı sınır

olmaktan çıktı, açık kapıya dönüştü. Savaştan kaçanlara açılan kapılar giderek

kaçakçılar içinde açık kapı halin geldi. Artık insanlar Suriye den silahları

ile ülkemiz giriş yapabildikleri gibi, bir takım yollarla bu ülkeye kaçak silah

taşındığı da biliniyor. Bir başka sorun ise Suriye ye ihtiyaçları karşılamak

için gönderilen yardımların yerini bulup bulmadığı. Kısacası Suriye deki

çatışmalara seyirci kalan sömürgeci ülkeler Suriye den yüzbinlerce insanın ya açlıktan

ya da Esad ın saldırıları sonucu ölümünden birinci dereceden sorumludur. Bu işe

bir an evvel çözüm bulunmadığı sürece bilinmelidir ki, Esad Suriye halkına

uyguladığı soykırımı sürdürmeye devam edecektir.