Tarihten günümüze yansıyan benzerlikler çoktur. Bunlardan birisi de Sultan Abdulaziz’in hal’ sürecidir. Ali-Fuad paşaların sahneden çekilmesiyle birlikte Tanzimat’ın birinci sınıf değil ikinci sınıf ricali işbaşına gelir. Ali Paşa’dan sonra kaht-ı rical dönemi başlamıştır. Lakin bu kaht-ı rical döneminin adamları aksine bol reklamlı ve PR’lıdır. Kendisine ve tarihi zeminine yabancı unsurlar Batı’nın baş tacıdır. Sözgelimi reklamı bugüne taşan Mithat Paşa bunlardan birisidir. Tuna, Bağdat ve benzeri valiliklerde başarı kazanan ve bayındırlık noktasında göz dolduran Mithat Paşa sadrazamlıkta ise çuvallamış ve devleti batırmıştır. Sultan Abdulaziz’i tahtan indiren komplonun başlıca mimarlarından birisidir. Çetenin elebaşlarındandır. Velinimetini karalamış ve Hüseyin Avni Paşa ile birlikte tahttan indirilmesini temin etmiştir. Esasında selefi sayılan Sadrazam Mahmut Nedim yolsuz ve rüşvetçi biridir. Sultan Abdulaziz’in hem zaaf ve hem de talihsizliklerinden biridir. Tarihçi Yılmaz Öztuna, Mahmut Nedim ile Sultan Abdulaziz’in ilişkisini Damat Ferit Paşa ile Sultan Vahdettin’in ilişkisine benzetir. Elbette Mahmut Nedim, Nedimov diye ünlenen Rus yanlısı bir sadrazamdır. Damat Ferit ise İngiliz yanlısı olarak iştihar etmiştir. Mithat Paşa ve çetesi Sultan Abdulaziz’in başını yemek için her türlü desiseye başvurmuşlardır. Bunlardan birisi rüşvet suçlamasının Sultan Abdulaziz’e kadar uzatılmasıdır. Bu hususta Mithat Paşa’nın Padişahı da kapsayan bir soruşturma yürütmeye teşebbüs etmesidir.
*
Hürriyet yazarı Yalçın Doğan bu meseleyi günümüze uyarlar ve 17 Aralık sürecini ve Başbakan Erdoğan’ı da kastederek şunları söyler: “Tarihten hiçbir şey saklanmıyor. Suçlular cezalarını buluyor….” Tarihten hiçbir şey saklanmadığı doğru. Hıfzı Topuz’un ‘Vatanı Sattık Bir Pula’ başlıklı kitabı üzerinden Abdulaziz’in hal’ini ve suikastını aklıyor. Halbuki Mithat Paşa imparatorluğun yıkım ekibinin en önemli simaları arasındadır. İngilizler ve Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi idealist ama şartlardan gafil ve bihaber alık aydınların yüzünden milletin ve imparatorluğun başına bela oluyor. Sultan Abdulaziz’in son beş yılındaki yönetiminin pek ideal olmadığı bilinir. Donanmayı güçlendirme hırsından dolayı aşırı bir borçlanmaya gittiği de vakidir. Lakin istikameti düzgündür. Mithat Paşa ise imparatorluğun mezarını kazan adamlardan birisidir.
Velinimetine ihanet eden karaktersizin tekidir. Hayalperesttir ve kararlarında isabetsizdir. Eli de asla temiz değildir. İngilizlere güvenerek Osmanlı’yı 93 harbine sokan adamdır. Sadareti döneminde Mısır Hidivi İsmail’in sınırsız dış borçlanmasına izin vererek 1881-1882 yılında İngiliz işgalinin önünü açan adam o’dur. Sadece Anadolu’nun değil Mısır’ın mukadderatını bile etkilemiştir. Türkiye’yi gaileden gaileye sokmuştur. Meşrutiyet ve kanunu esasi noktasında rehberi Ermeni hukukçu Odgan Efendi’dir. Şişirilmiş bir cücedir. Daha doğrusu ahir zaman eşhası ve şişirilmiş cücelerdendir. Bosna’da hilale haçı ilave etmiş ve Al-i Mithat’tan bahsetmiştir.
*
Asıl yolsuzluğu Sultan Abdulaziz değil aksine Mithat Paşa ve avenesi yapmıştır. 6 Ekim 1875 kararnamesinin ilan edileceği sabahın gecesinde Mithat ve Damat Mahmut Paşalarla Rus Sefiri İgnatiev, ellerindeki bütün tahvilleri satmışlar ve ertesi gün bu tahvillerin değeri yarı yarıya düşmüştür. Böylece spekülatif kazanç sağlamışlardır. Mithat Paşa bir nevi Waterloo savaşındaki spekülatör Nathan Rothschild gibi davranmıştır. Belki de ondan ilham almıştır. Yani Mithat Paşa günümüzdeki Soros gibi spekülatörlerin de öncüsüdür. Sadece onunla da kalmamışlar ve Sultan Abdulaziz’in hal’i üzerine şahsi servetini de yağmalamışlardır. Bu yağmacı ekip bir kez de Sultan Abdulhamit’in hal’inden sonra Yıldız Sarayına tünemiş ve sarayı yağmalamışlardır. Aynı yağmacı ekip 27 Mayıs ihtilalinden sonra da boy göstermiştir.
Mithat Paşa, dönemindeki öğrencileri de Sadrazam Mahmut Nedim’i karşı kışkırtmış ve bir nevi dönemindeki Gezi Parkı olaylarını örgütlemiştir. Mithat Paşa ihtilali ve darbeyi örgütlemek için öğrencileri birkaç kez kışkırtmış ve örgütlemiştir. Mithat Paşa “talebe-i ulum’ denilen medreselerin yüksek sınıf öğrencilerine para dağıtarak bunlara Bab-ı Ali’de sadrazama karşı nümayiş yaptırmaya ve Mahmut Nedim Paşa’yı istifa etmeye mecbur bırakmaya teşebbüs etti. Dağıtılan paranın mason Veliath Murat Efendi’den alınması da işin talihsiz yanıdır. Daha sonraki bütün ihtilallerde yağmalama gibi talebeyi kışkırtmak bir gelenek ve moda haline gelmiştir. Darbeci geleneğine dönüşmüştür. Herhalde bu geleneğin bugünkü varisleri bundan dolayı Mithat Paşa’yı severler. Siyasi hatıratına ve mirasına sahip çıkarlar. Başka kılıkta ve simada da olsa bugün de Mithat Paşa ve ortakları yıkım ekibi olarak faaliyettedir. 28 Şubat sürecinde Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’a karşı bir hocayı ‘istemezükçü’ olarak sahneye süren Yalçın Doğan, Mithat Paşa mirası ve aynı hocaya bağlı ekiplerin operasyonu üzerinden hükümeti savurmaya çalışıyor. Tarih tekerrür ediyor (Vatanı sattık bir pula, Yalçın Doğan 1 Ocak 2014). Yılmaz Öztuna, Mithat Paşa’nın öğrencileri kışkırtmasını şöyle değerlendirir: “Tanzimat’ın temelinden yıkıldığını ve hükümet ve saltanat işlerinin eskisi gibi sokakta halledilmeye çalışıldığını gösterir…” Mithat Paşa’nın yaptığı erken bir Gezi Parkı olayıdır.
MUSTAFA ÖZCAN