İnsan oynamaya başlayınca bir türlü bırakamıyor. Başparmak ve işaret parmağı ya da orta parmakla ortasından tutup diğer elin parmaklarıyla çevriliyor. Hatta işi ileriye götürüp tutulan elin serçe parmağıyla döndürülüyor. Bir başlanınca da bir türlü bırakılamıyor. Neden bahsediyorum; tabii ki stres çarkından. Ortasında küçük bir bilya, onun etrafında üç kanat ve kanatların içinde çember şeklinde demir var. Kanatlardan parmaklarla döndürülüyor. Bir kere başladığında da döndürdükçe döndüresi geliyor insanın. Adına stres çarkı denmesi ise ilginç. Stres ve çark! Çarktan dolayı strese giren insana yeni oyuncak!
Son zamanlarda bütün çocukların elinde… Özellikle yedi yaşla onyedi yaş arası çocuklar ellerinden düşürmüyor stres çarkını. İşin açığı güzel bir oyuncak. Bu oyuncak beni çocukluk günlerime götürüyor (sanki büyümüşüm gibi, çocukluk günleriymiş!) her elime aldığımda. Çocuklara oyuncak aldığımda o oyuncakla ilk önce ben oynarım! Bu duruma alışkındır ev halkı… Stres çarkında da böyle oldu. Sanki stres çarkı döndürmüyorum da çocukluk günlerimden kalma fırıldak döndürüyorum…
Benim çocukluğumda (1980’li yıllar) fırıldak vardı; ama o koştukça dönerdi. Öyle oturduğun yerden oynanmazdı! Bizim oralarda (Kahramanmaraş) fırıldağa fırıştak denirdi. İki parmak kalınlığındaki tahta parçası bıçakla yontulur, iki uçları ters simetrik bir şekilde eğimli yapılır ve tam ortasından çivi ile delinirdi. Sonra ucu inceltilmiş çubuğun ucuna takılırdı. Böylece fırıldak yapılmış olurdu. Fırıldağı eline alıp koştuğunda öyle bir dönerdi ki o kadar olur! Müthiş bir oyuncakla müthiş bir oyundu! Sonraları fırıldağın plastik şekli çıkmış bakkallarda satılmaya başlanmıştı. Fakat kendi yaptığın fırıldağın yerini pek tutmazdı! Bizim oyuncaklarımızda bizim emeğimiz vardı! Öyle hazırlopçuluk yoktu! Şimdi her şey hazır! Stres çarkı hazır çünkü stresin kendisi hazır!
Büyükşehir hayatı, insan hiçbir şeyi sıkıntı yapmasa bile, kendi kendine bir stres üretiyor. Büyükşehir büyük stres! Şehrin sosyal hayatı öyle karman çorman baskılı ki elle tutulur bir stres üretiyor insanlara. Büyükşehir hayatının kozmopolit yapısı insan ilişkilerini insani boyuttan gittikçe uzaklaştırıyor. Kapitalist sistem bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de insana ait ne kadar değer varsa hepsini öğütüyor. Manevi değerleri maddi değerlere ikame ederek insana hayatı yaşanmaz hale getiriyor. Büyükşehir insanı akşama kadar koşturuyor; çalışıyor, didiniyor, öte ediyor beri ediyor ama akşam eve geldiğinde rahat etmiyor. Çünkü kapitalist sistemde insana rahat edecek bir zaman yok. Öyle bir zaman bırakılmamış. Yirmidört saatin yirmidört saati de dolu hatta yirmibeşinci saati nasıl icat ederizin peşinde kapitalist sistem! İnsanları öyle gereksiz argümanlarla meşgul ediyor ki insanlar rahat etmeye vakit bulamıyor. İnsanın rahat etmeye vakti yok. Modern hayat diye insanlara dayatılan kapitalist sistem insanlarda hayat bırakmıyor. İnsanlar hayatını yaşayamadığı için ortalık yerde sonsuz stres üretiliyor. Hayatın her alanı stresle dolu!
Stresi üreten kapitalist sistem stresi azaltmak için stres çarkı üretiyor. Adı size de ilginç gelmiyor mu; stres çarkı! Çark kelimesi bana daima karanlık, baskılı, yanardöner ilişkilerin olduğu, insani değerlerin ayakaltına alındığı, kul hakkını gözetmeyi bırakın sıradan insani hakların bile verilmediği, tamamen maddiyata dayalı çağdaş kapitalist düzeni hatırlatıyor. Bu düzen insanı boğuyor, insanlığı boğuyor. İnsanlar kapitalist çarkın dişlileri arasında eziliyor. Huzurlu yaşamaya vakit bulamıyor. İnsanlar sürekli stres yaşıyor. Stresi üreten elle stres çarkını üreten el aynıdır.
Var mısınız stres çarkını tersine döndürmeye!