Ülkemizde bir kesim sürekli olarak laiklik adına birtakım hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını savunuyor. Çünkü onlara göre laiklik için her türlü özgürlük sınırlandırılabilir. Hatta, gerekirse darbeye bile destek verilebilir. Şöyle geçmişe doğru bir zihinsel yolculuk yapıldığında bu ülkede doğrudan ya da dolaylı darbelere destek verenler genellikle laikliğin savunucusu olduklarını ileri süren laikçilerdir... Meseleye bu açıdan bakıldığında bu ülkede aslında laiklikle kimsenin bir sorunu yoktur ve laiklik hiçbir zaman özellikle inanç özgürlüğünü sınırlandırıcı bir kavram ve uygulama olmaz/olmamalı. Ne var ki sıra laikçilere gelince  laikliği korumak iddiasına bir de rejimi ve Cumhuriyeti korumak iddialarını eklediler mi önlerinde durmak mümkün değildir. Bunlara karşı çıkmayı hemen rejim aleyhtarlığı, laiklik karşıtlığı olarak takdim ediverirler.

Çünkü, laikçilere göre onlara karşı çıkmak laikliğe ve cumhuriyete karşı çıkmaktır. Bir başka ifade ile kendi yorumlarına herkesi uydurmak gibi bir mantık sergilerler. Bunda laikliğin açık bir tarifinin yapılmamış olması da önemli rol oynar. Ne zaman bir karmaşadan ve insanların birbirlerini yanlış anlamalarını engellemek için laikliğin ortak bir tarifinin yapılması talebi gündeme gelse yine bu laikçiler ortalığı birbirine katarlar. Çünkü, onların maksadı kesinlikle laikliğin korunması değildir. Bu ülkede laiklikle kavgası olan yoktur ki birilerinin laikliği korumak gibi bir görevleri olsun. Ancak, birilerinin laikliği yıkmak gibi bir niyetleri yoktur ama laikliği toplumun önemli bir kesiminin tepesinde Demokles in kılıcı gibi sallayıp durmalarına itirazı olanlar vardır. Laikliği korumak ve savunmak adına insanların inançlarının sınırlandırılması, inanç özgürlüğünün rafa kaldırılmasına itirazı olanlar vardır.

Bu ülkede yıllardan beri sorun haline getirilen bir başörtüsü meselesi sırf bu laikçilerin dayatmasının bir sonucudur. Çünkü, bu kesimler başörtüsü serbest olursa yarın başı açıklara başı örtülü olanların baskı yapabileceğini ileri sürmektedirler. Yani varsayıma dayalı bir baskı tehdidi ile insanların inançlarını yaşamaları engellenmektedir. Bunun sorumlusu ise kesinlikle Anayasa da yerini almış olan laiklik ilkesi değildir. Herkes bilir ki bu ülkede milyonlarca kadın başını örtmekte ve bu sebeple de laiklik hiçbir zaman tehlikeye düşmemektedir. Laiklik tehlikeye düşmemektedir ama laikçiler ellerindeki bazı imkan ve makamların kaçabileceği korkusu ile hayali tehditler icad emekte, toplumu bu yolla sindirmeye çalışmaktadırlar.

Net bir şekilde söyleyebiliriz ki, bu ülkede insanlar kendi hallerine bırakılacak olsa ne başı açığın kapalıya karşı ne de kapalının açığa karşı bir düşmanlığı söz konusudur. Hatta, binlerce başı açık ile başı örtülü insan  gerek ünevirsite bahçesinde gerek şehirlerimizin caddelerinde, kısacası hayatın her alanında kol kola gezmektedirler. Bir bakıma insanımız farklılıklarımızın zenginlik olduğunu bilmektedir ama  laikçiler bu farklılıklardan rahatsızdırlar ve kendi rahatsızlıklarını bir takım gerekçelerle gizlemeye çalışmaktadırlar.

Sözün özü, bu ülkede hiçbir sorunumuzun temelinde ne laiklik vardır ne de laikliğe karşı oluş. Sadece laikçilerin  hayal dünyalarında oluşturdukları bir takım vehimler vardır. Sorun laiklik değil  laikçilerdir.

Bunlar demokrasi, özgürlük ve insan hakları savunuculuğunu kimselere bırakmasalar da kendi kafalarında laikliğe yükledikleri  hayali bir anlamın arkasına sığınarak kendilerine benzemeyen herkese karşı söz konusu özgürlükleri kısıtlama hakkını kendilerinde bulabilmektedirler. Toplumda zaman zaman ortaya çıkan huzursuzluk ve çatışmanın sebebi işte bu laikçilerin çarpık laiklik anlayışıdır..