Reformlar, düzenlemeler, kaideler, kurallar, hayatın kolaylaşması için yapılır… Dinler… Peygamberler, bozulmuş düzene nizam vermek için gelir…

Şartlar değişirken, zaman davranışları, alışkanlıkları yontarken, eski düzenle, yeni alışkanlıklar idare edilemez.

Türkiye, artık yeni bir idari sistemle yönetilmeye başlanıyor.

Cumhuriyetle birlikte, yürütmenin fiili makamı olan başbakanlık tarihe karışıyor… Yürütmenin de, devletin de başında artık partili cumhurbaşkanı var.

Seçim sistemi bu haliyle kendiliğinden değişikliğe uğruyor. Hâlâ uyum yasaları Meclis’e getirilmedi.

2019 yerel ve genel seçimlerine hangi yasalarla gireceğimiz belli değil… Görünen o ki, herkes yarıdan bir fazla almak için... Yüzde elli birin hesabını yapacak…

Peki… Bu hesaplar yapılırken, her şey kazanmak üzerine mi bina edilmeli? Sistemler, yasalar, yönetmenlikler niçin vardır? İnsanların yolunu açmak, onların daha çok rahat etmesine hizmet etmek için değil mi?

Üzülerek ifade etmeliyim ki, sistem değişirken de, aynı kalırken de, sırtımızdaki yük farklılaşmıyor.

Eşyanın insandan daha değerli olduğu sistemler… Ellerimizle inşaa ettiğimiz yapıların bizlerden daha saygıdeğer olarak görüldüğü zeminler, bize yüktür.

Sistemin ağırlığı daha bir hissedilmektedir.

İnsanın huzuruna, insanca yaşamasına vesile teşkil etmesi gereken düzen, çoğu kez, başımızı kaşımızı yarmaktan geri durmuyor.

Başa gelenler de, bir müddet sonra, sistemin o gri ikliminde kaybolup gidiyorlar. Hatta sistemin savunucuları konumuna oturuyorlar.

Dün… Bu sistemin değişmesi gerektiğini hararetle savunanlar, bugün iktidardalar. Dün… Bu sistemin insanı dışladığı, şerefli yaşamasına hizmet etmediğini ifade edenler, şimdilerde, kuyunun dibinde, şehrin caddelerinde sokaklarında yitikler… Sesleri sedaları yok.

Sistemin başına geçince, sistemin tarafına geçmek, sistemin savunuculuğunu yapmak doğru olamaz.

Anayasanın başına da sonuna da, bu ülkedeki insanların… Yaşayan bireylerin… Türk milletinin mensuplarının her halükarda hukukla, insani değerlerle iç içe yaşama hakları olduğu… Bunun dışındaki her eğilimin… İnsanı dışlayan, hor gören, çamura beleyen her yaklaşımın kabul edilemeyeceği yazılmalıdır.

Bununla ilgili alt yasalar çıkarılmalıdır.

Sistemin dayanılmaz ağırlığına kapılmaya gerek yok… Zaman şartlar, bizleri değiştirirken… Fiziki olarak başkalaştırırken, ellerimizle yasallaştırdığımız hükümlerin değişmemesi ne demek?

Türkiye, her anlamda yeni anlayışlara, yeni düşüncelere… İmani tavra ihtiyacı vardır.

Hz. Nuh’un şu sözleri mühimdir… Ey Rabbim, kavmimi gece gündüz imana çağırdım. Fakat ben davet ettikçe, onlar kaçtılar… Her zaman onları bağışlaman için senin mağfiretine çağırdıysam, parmaklarını kulaklarına tıkadılar… Beni görmemek için elbiselerine başlarına geçirdiler… Kibirlendiler…

Sistemin kulak tıkaması belki sistemin sahiplerini mutlu edebilir… Lakin istikbalde, bu insanlarımız açısından telafisi zor sonuçlar doğuracaktır.

Sistemi değiştirmek zamanıdır.

Yarısını oradan, bir yarısını başka yerden aşırdığımız… Farklı hukukları kopyaladığımız bu sistemin, kendimize göre, inancımıza göre şekillenmesi şarttır.

Yeni sistem buna hizmet etmezse, bütün iddialar boşa çıkacaktır.