Muhterem Müslümanlar!

Bir Müslüman olarak hayırların önünü açıp şerlerin

kapılarını kapamak hepimizin görevidir. Bunları ifa etmek Müslümanlık

görevimizdir.

Sahabe-i Kiram dan İbni Mesud (R.A.) şöyle bir hadis-i

şerif naklediyor:

Ben Resulûllah (S.A.V.) Efendimizin yanında idim. Şöyle

buyurdular:

İsrailoğulları arasında dinden sapma, ilk defa şöyle

başladı:

Bir adam başka birine rastladı ve:

Bana baksana! Allah tan kork ve yapmakta olduğun şeyi

terk et. Çünkü bu sana helâl değildir, dedi. Ertesi gün, aynı şeyi yaparken o

adamla tekrar karşılaşır ve onu kötü şeyden alıkoymadığı gibi, onunla birlikte

oldu. Onlar böyle yapınca Allah da onların kalplerini birbirlerine benzetti.

Sonra Resulûllah (S.A.V.) şu ayeti okudu:

İsrailoğullarından kâfir olanlar Davut un ve Meryem in

oğlu İsa nın diliyle lânetlenmişlerdir. Bunun sebebi, baş kaldırmaları ve aşırı

gitmeleriydi. Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara mâni olmuyorlardı. Yapmakta

oldukları ne kötü idi. Onlardan çoğunun inkâr edenleri dost edindiklerini

görürsün. Nefislerinin onlara ahiret hayatı için hazırladığı şeyler ne kötüdür.

Allah onlara gazab etmiştir, onlar azab içinde temelli kalacaklardır. Eğer

Allah a, Peygambere ve O na indirilen Kur ân a inanmış olsalardı, onları dost

edinmezlerdi. Fakat onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir. (Maide Suresi,

ayet: 77 81)

Hz. Peygamber bu ayeti okuduktan sonra şöyle buyurdu:

Hayır, Allah a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülükten uzaklaştırır,

zalimin elini tutup zulmüne mâni olur, onu Hakk a döndürür ve hak üzerinde tutarsınız;

ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, sonra da İsrailoğullarına lanet

ettiği gibi size de lânet eder. (Ebu Davud)

Muhterem Müslümanlar!

Kur ân-ı Kerim de olduğu gibi, Peygamberimiz Efendimizin

hadislerinde de geçmiş ümmetlerle ilgili bilgiler vardır. Naklettiğim hadis-i

şerif, Kur ân ın konuyla ilgili ayetlerine açıklamalar getiren bir rivayettir.

Bu rivayet, toplumların nasıl bozulmaya başladığını,

niçin lânetlendiğini ve akıbetlerinin ne olduğunu gözler önüne sermektedir.

Halkta başlayan bozulmaya âlimler ve yöneticiler mâni

olmazlarsa, aksine kötülüklere göz yumarlarsa Allah (C.C.) da hepsinin

kalplerini karartır.

Hz. Peygamber (S.A.V.) bizden şunları istiyor:

İyiliklerin önünü açıp kötülüklerin kapısını kapatmak;

Zalimlerin zulmüne mâni olmak;

Zalimleri Hakk a döndürmek;

Zalimi hak üzere tutmak.

Bunları yapmayanlar helâke müstahak olurlar.

Muhterem Müslümanlar!

Naklettiğimiz hadisten şu neticeler çıkar:

Günah işleyenlere engel olmak âlimlerin ve

yöneticilerin görevidir.

Yöneticiler ve âlimler kötülüklere göz yumarlarsa

toplumun çürümesi ve çöküntüsü hızlanır.

Kötülüğe/haksızlıklara göz yummak onların yayılmasına

yardımcı olmak manasına gelir.

Zulmü mutlaka önlemek gerekir. Bu Müslümanlar için bir

vecibedir.

Zulüm ve haksızlık ümmet için bir felâket ve hüsrandır.

Bizler bu felaket ve hüsrana kendimizi de, ümmeti de

düşmekten biran evvel korunalım ve kurtulalım, muhterem Müslümanlar!